İstanbul Sözleşmesi’nin yakıcılığını hisseden hükümetler teker teker koydukları imzadan çekilirken gözler içeriye çevrildi ve hareketi tahrik eden talimatlar verildi.
Haberi üst ve ön sıradan veren gazeteler, renklerini de ele verir: “‘Katolik Polonya, İstanbul Sözleşmesi’nden neden çekiliyor?’, başlığıyla iktidardaki sağcı hükümetin Adalet bakanı…” 1
“Polonya Adalet Bakanı Zbigniew Ziobro, sapkınlığı meşrûlaştıran ve aile kurumunu yok etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’nden çekileceğini duyurdu.”2
“Sözleşmede bazı maddelerin ideolojik unsurlara sahip olduğunu belirten Ziobro, sözleşme ile “biyolojik cinsiyete karşı sosyo-kültürel cinsiyetin” inşa edilmeye çalışıldığını, bu durumun Polonya tarafından kabul edilemez ve zararlı olarak değerlendirildiğini vurguladı.” 3
Ve Rusya Devlet Başkanı Putin, eşcinsel evliliklere karşı olduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “Bunu daha önce de söylüyordum şimdi de söylüyorum. Ben devlet başkanı olduğum sürece bu gerçekleşmeyecek. Bir ailede ebeveyn 1, ebeveyn 2 olmaz. Anne ve baba olur.’’ (www.tr.euronews.com) 4
Konu ile alâkalı nakledilen haberin özünde, söz konusu kadına şiddeti önlemek maksadıyla düzenlenen bu sözleşmenin arka cephesinin, gizli özne- sinin ifşası söz konusudur. Farklı kültür ve inançlara sahip toplumlar tarafından da reddedilen; fıtrî olan biyolojik cinsiyetin yerine gayr-ı fıtrî olan sosyo-kültürel cinsiyetin dayatılarak âdeta cinsiyetsizlik anlamına da gelebilecek cinsiyet tercihinin kişiye aidiyeti meşrûlaştırılmak istenir.
Ondan menfaat bekleyen bir kısım sermayenin de taşeronluğunu yaptığı bu sözleşme, bir dönemin zorlayıcı şartları, baskı unsurları, siyasî kaygıları artık gelişen ve güçlenen sağduyunun karşısında gerilemeye, zayıflamaya ve güç kaybetmeye başladı. Dolayısıyla hatayı telafi etme görünümlü belki de yeni bir siyasî endişenin tetiklediği hesaplar bile olsa da meşrûya dönüşe zemin hazırlayan her hareketi destekleme adına olumlu gelişmeler gözlenir oldu.
İstanbul Sözleşmesi, niyetleri açığa çıkaran turnusol kâğıdı oldu. Muhtevasındaki bütün hususlarıyla, öncesinden ifsad plânlarla tahrik edilerek hazırlanan bir neticedir ve hem de sosyolojik bir sonuçtur ki dünyanın resmi budur. Buna, olgunlaşmadan, temeli sağlama almadan yapılan siyasî plân hataları da diyebilirsiniz. Şimdilerde ise yeni hesaplar mı yapılıyor, eskinin hatasını bastırırcasına hem de resmin bütününü göremeyip, elindeki pazılın güzelliğini savunan sapı bizden baltaların da içimizi acıtmasını hatırlarcasına.
Fıtrattan uzaklaştırarak sapkınlığa hukukî zemin hazırlayıp ailenin itibarsızlaşmasına sebep olan bu sözleşme, birilerinin ekmeğine yağ sürmekle kalmayıp şiddetin paravan olarak kullanılması plânını gören ayrılıyor.
İnsan hatadan hâli değildir. Zerrâtı günahkârlardan mürekkep bir hükümetin her hâlinde isabetli karar alması beklenilmemelidir. Hata, kula ait olduğu gibi o hatadan dönerek doğruya yönelme fazileti de kula aittir. Gönül, hataların yapılmamasından yana, ama maalesef yaşanan hâdise de budur!
Suyu başından bulandırmışlar, Ayasofya’nın önünden geçerken…
Ah Kırk çeşme! Kırk yıl aksan, acaba temizleyebilir misin?
Dipnotlar:
1- https://tr.euronews.com/2020/07/27/polonya-istanbul-sozlesmesi-nden-cekiliyor
2- https://www.milligazete.com.tr/haber/5051717/resmen-duyurdular-istanbul-sozlesmesinden-cekiliyoruz
3- https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bir-ulke-istanbul-sozlesmesinden-cekiliyor-291728h.htm
4- https://www.yeniasya.com.tr/yasemin-gulecyuz/istanbul-sozlesmesi-tartisiliyor_525530