İslamiyet'ten önceki Türk dini inancına bakıldığında da şaşılacak derecede İslam akaidine benzeyen noktalar görülür. Türk adının ilk defa Çinlilerin Tukyu olarak andığı Göktürkler'le ortaya çıktığı da hemen hemen kesinleşmiş durumda. Göktürkler, kendilerini Türk budun-bodun olarak adlandırıyorlardı. Milat'tan sonra 6. yüzyılda Avarların egemenliği altına giren Göktürkler 552'de Avarları yenerek Oğuz, Tölös, Kırgız, Karluk, Türgiş ve Tatar boylarını büyük bir federasyon altında birleştirdi. Bundan sonra Göktürk egemenliği, daha geniş alanlara yayıldı. 628-657 yılları arasında Göktürk egemenliği giderek zayıfladı ve toprakları Çinlilerin eline geçti. 682'den sonra da Göktürk devleti, İlteriş Kağan'ın önderliğinde yeniden canlanmaya başladı.  

EMEVİ DEVLETİ İLE TEMAS 

Ancak, sonunda Uygur, Karluk, Kırgız, Basmil ve öteki Türk kabile birlliklerinin bağımsızlık hareketleri sonucu dağıldı. Göktürkler'den sonra egemenlik alanının doğu kesiminde Uygurlar, batı kesiminde de önce Türgişler, daha sonra da Karluklar egemen oldu. Sulu Kağan yönetiminde Türgişlerin ordusu Müslüman Emevi ordusunu yenilgiye uğratarak durdurdu. 726'da Sulu Kağan, Emevi kuvvetleri arasında büyük bir başarı elde etti. 730 yılına kadar süren savaşlarda hep Türkler üstün geldi. Ancak, 733'te Emeviler galip geldi. Bu tarihten sonra ise Müslümanlar'la yakın ilişki başladı. 

ASR-I SAADET'TE TÜRKLER

Eshabı kiram arasında Türkler var mıydı, böyle bir soru bir Türk'ü belki de en çok heyecanlandıracak sorulardan birisidir. Zira genlerine kadar işlemiş olan peygamber sevgisi bu sorunun cevabını merakla bekletecektir. Hadis-i şerif kaynakları tarandığı zaman Peygamberimiz'in, ashabına bazı milletlerin yanı sıra Türkler hakkında da tavsiyelerde bulunduğunu görüyoruz. 

Bunlar Asr-ı Saadet'te Türkler'in varlığının yakından bilindiğini gösterir. Hadis-i şerifler detaylı incelendikleri zaman bu bilginin yüzeysel olmadığı, Türklerin çok yakından tanındığını göstermektedir. Ancak bu tanıma, ticaretle uğraşan Mekkeliler'in Türkistan'a gitmeleri sonucu elde edilen bir tanıma değildir. 

GÖKTÜRKLER'İN VERDİĞİ İPUÇLARI

Bizi bu kanaate götüren en büyük sebeplerden birisi, Asr-ı Saadet döneminde Göktürk devletinin varlığıdır. Eski ihtişamında olmasa da İran'ın kuzeyinde organize bir devlettir. İpekyolu adı verilen, eski dünyanın en önemli ticaret yolunun büyük bir kesimi bunların kontrolü altındadır. Dahası İran Sasani Kisrası Nuşirevan, Göktürk Hakanı'nın kızı ile evlidir. Bütün bunlar o dönemde Türklerin yakından bilindiğini göstermektedir. Ayrıca Asr-ı Saadet'te bulduğumuz öyle ipuçları vardır ki, Eshab-ı kiram içerisinde Hazreti Muhammed'in dizleri dibinde yetişmiş Türkler'in bulunabileceği kanaatini kuvvetlendirmektedir.  

TÜRKLER'İN İSLÂMİYET'E GİRİŞİ

Emevi Halifeliği zamanında Müslüman Araplar, Suriye ve İran'ı hâkimiyetlerine alarak Maverâünnehir bölgesine ulaşmışlardı. Seyhun ve Ceyhun ırmaklarının arasındaki bu bölgede Türkler bulunmaktaydı. Böylece Araplar ile Türkler ilk defa temasa geçmişlerdir .

Emeviler bölgede İslâmiyet'i yaymaktan çok, yeni zaferler peşinde koşmuşlar; Müslüman olmalarına rağmen yerli halka ağır vergiler yüklemişlerdi. Bu sebeple ilk karşılaşma pek dostça olmamış ve Türklerle Araplar arasında küçük çapta çarpışmalar cereyan etmiştir. Özellikle Kuteybe bin Müslim'in Horasan valiliğine getirilmesiyle mücadele iyice kızışmıştır (705).

Kuteybe bin Müslim'in Maverâünnehir 'in doğusuna düzenlediği akınlara karşı Türgeş Beğleri güçlü bir direnme göstermiştir. Göktürkler'in batı kanadında yer alan Türgeşler, Araplar'ı savunmaya çekilmeye zorlamış ve bu mücadele Göktürkler'in yıkılmasına kadar devam etmiştir (745 ). Göktürk hakimiyetinin sona ermesiyle Türk toprakları doğudan Çinliler, batıdan Arapların ilerlemesine maruz kalmıştır. Bu dönemde Maverâünnehir bölgesinin savunmasını, Türgeşlerden sonra Karluk Türkleri üstlenmiştir.
 

Editör: Haber Merkezi