Bir köşe yazarı,
 “Çalışan değil çalışmayan kadın...” başlıklı yazısında, 
“Birçok mütedeyyin ailede yetişen mütedeyyin kızlar bile ev hanımı olmayı zül,
Anne olmayı yük görür hale getirildiler.
Burada belirtildiği gibi Anne olmayı zül görme olayı maalesef yaygın.
*
Ancak yazısının devamında bu yazar:
"Şu an nice İslami kurum ve kuruluşlarda eğitim gören kızlar bile,
Ayaklarının üzerinde duran (!) kadın olmayı hedefliyorlar.
Yani eşinin eline bakmayan,
Kendi kendine yeten ve dolayısıyla eşine veya bir başkasına eyvallahı olmayan kadın..” 
İfadelerini kullandı.
*
Kendi kendine yeten kadının kocasına eyvallahı olmaz mıymış.
Kim vermiş bu aklı sana be adam.
Hem parası yok diye kocasına "eyvallah" diyen ahlak ahlak mıdır?
Bu açık bir riya değil midir?
*
Yani kadın kocasına,
Çocuğa mama,
Eve ekmek için yalvardıkça,
O erkek de kendisine yalvarıp/yakaran kadını daha makbul.
Daha evla buluyor öyle mi?
*
O yakarış,
Çaresizliğin çığlıklarıdır efendi!
O yakarış köleleştirmenin zavallı ricalarıdır.
O yakarış namerde muhtaç kadının ram olmasıdır...
*
 “Evlerinizde oturun.
Namazı kılın,
zekâtı verin.
Allah’a ve Resulüne itaat edin.
Ey Peygamberin ev halkı!
Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
(Ahzab 33/32,33)
*
Bu ayeti kerimi de yazısına koyarak sözde iddiasını güçlendiriyor.
Ama bu muhterem,
Ayetin başında mealen belirtmeliyim ki,
"Ey Peygamber eşleri,
Siz diğer hanımlar gibi değilsiniz. "
İfadesi de vardır.
 
Erkeklerle konuşmayın demiyor.
Peygamber eşi Hatice Annemiz sonuçta ticaretle iştigal eden,
Ahlaklı,
Yüksek şahsiyetli ve saygın  bir iş kadınıydı.
*
Ancak, burada erkeklerle konuşurken,
işveli/cilveli olmak sizlere yakışmaz uyarısı var.
*
Şimdi bu ayeti böyle değil de,
Evirip/çevirip Arap medeniyetine,
Arap geleneğine uydurmanın din ile ne ilgisi var?
*
Hem aynı ayet kadına,
"Zekat ver" diyor.
Sana göre çalışmayan kadın neyin zekatını verecek ki?
*
Demek ki,
Ayet gerçeğinden farklı tercüme edilmektedir.
Bu kasıt değilse tövbeyi gerektiren bir büyük günahtır.
*
Şimdi burada ayete uygulanan sansür yetmemiş gibi,
Buna geçmişe ait dini konularda kabul görmüş kimselerden de atıflar bulundurmaktadır.
*
Bu zat-ı muhtereme göre,
Bir kadın ve bir erkek başbaşa kalırsa şeytan onları yatağa atar.
Yahu mümin bir erkek de,
Mümin bir kadın da,
Nefsine uymamak,
Ahlaklı olmak zo run da dır.
*
Ki bu da bir ilahi sınavdır.
Siz nasıl ki,
Bir insanı aç saklayarak oruç tutturmuş olmazsınız.
Ancak kendi isteği ile yemez,
Hatta niyet eder ve o son dakikayı bekler ise oruç tutmuş sayılır.
*
Zira dinde zorlama yoktur.
Zorlayarak yapılan ibadet, ibadet değildir.
Hem başkasının inanmamasından,
Sen de,
Ben de mesul değiliz.
*
Ki o Allah,
Bunu Peygamberi Hazreti Muhammet'e  bile söylemiştir.
Şimdi bu muhtereme(!) ne demeli?
Allah ıslah etsin.

KÖPEKLER VE İNSANLAR

Önceki gün köpek cinayetlerini Gazetemiz Taka'da manşetten verdik.
Trabzon'da Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu'un yaptırdığı Türkiye'nin en büyük köpek barınağına rağmen sokak köpeklerinin öldürülmesi insanlık adına çok ayıp!
Manşetimiz üzerine Yıldızlı Muhtarı Ufuk Can Gazetemizi ziyaret etti.

Yaptığı açıklamada,
"Abi ben de o hayvan severler kadar hayvan severim.
Evimde değil,
Ama bahçemde 8 tane köpeğim var.
Ama burada problem insanların zıtlaşmasından kaynaklanıyor."
*
"Evet, bir site sakini sokak köpeklerini sahipleniyor.
Onlara kulübe yapıyor.
Hatta bağlıyor.
Sonra bağlanan köpek hırçın oluyor.
Çözülünce de saldırgan oluyor."
*
"Köpek ısırmasından ötürü bizim o civarda 20 vaka oldu.
Adını vermiyorum ama bu site sakini insanlara nispet veriyor.
Çocuğu köpek tarafından ısırılan babaya,
'O köpek senin çocuğundan daha değerlidir' demesi çok tahrik edici değil mi?
*
Yani insanlarımız köpek üzerinden kavga ediyorlar.
Ben ve site halkı köpek düşmanı değiliz.
O hayvanları kim öldürdüyse inşallah cezasını bulur.
*
Konuyu Trabzon Hayvanları Koruma  Derneği Başkanı Lütfiye Tüzün Kurban ile konuştuk.
Son drece zarif ve fedakar bir insan.
Olayın her safhasında var.
*
Diyor ki,
Söz konusu yakınılan kadın bizim destek verdiğimiz,
Yaklaşımlarını onayladığımız birisi değil.
Ortak paydamız Köpekleri korumak.
Ama biz, Başta insan olmak üzere tüm canlıların zarar görmemesini istiyoruz.
Gerekirse konunun değerlendirilmesi için Yıldızlı Muhtarıyla konuları görüşebilirim."
*
Umarım bu çirkin,
Bu merhametsiz fiiller son bulur.
Trabzon'u gaddar göstermeye kimsenin hakkı yoktur.

TÜRKİYE

Demek ki neymiş.
İçinde,
Laz'ı,
Kürdü,
Türk'üyle Türk olmak,
Merhametli olmaktır.
*
Milyonlarca insanı,
Çıkarsız umarsız yıllarca ülkesinde barındırmaktır.
*
Türk olmak şehit anası,
Şehit babası olmaktır.
*
Türk olmak,
Düşmanları kahpe;
Hainleri çok olmaktır...
*
Türk olmak,
Örste kızgın demir gibi dövüldükçe sertleşmek,
Güneşe akınlar düzenlemektir...
*
Savaşın farz olduğu yerde zaferin Allah’ın takdiri olduğuna inanmaktır.
Şehitler mi?
Onlara ölüler demeyiniz.
Onlar rızıklanmaya devam ediyorlar... Ama bizler göremiyoruz.

KESTANECİ ALİ TAŞAN

Sahilde,
İmperial Hastanesinin hemen yanında kestaneci.
Hızla yanından geçiyorduk ki,
Yusuf Turgut,
"İşte Harun Bey!
A, işte bu."

Güler yüzlü, sevimli,
Ellisinde bir sıcak yürek.
"Ne oldu, hayırdır?" Dedim.
Yanındaki Taka Gazetesini çıkartı.
Taka okuyorum...
Yazılarını okuyorum.
Süper yazıyorsunuz.
Yusuf Hocam da öyle.
Taka Gazetesi bir başka...
*
Teşekkür ettik tabi.
Beğenilmek,
Takdir edilmek iyi geliyor.
E, ne demişler:
Marifet iltifata tabidir.
Ha bu arada Ali Taşan'ın da kestaneleri harikaydı...

FIKRA

İskoçyalı'nın tavuğu İngiliz'in bahçesine yumurtlamış. 
Biri "Tavuk benim, yumurta da benimdir" diyor. 
Diğeri "Benim bahçem, yumurta da benimdir." 
En sonunda İskoç "Bu böyle sürer gider.
En iyisi birbirimize birer tekme atalım. 
Yerde en kısa süre kalan yumurtayı alsın" diyor.
İngiliz de kabul ediyor. 
İskoç'un önce tekme atmasına karar veriyorlar.
İskoç en ağır postallarını giyip geliyor. 
İyice bir abanıp İngiliz'in bacaklarının arasına bir tekme atıyor. 
İngiliz yarım saat sonra ancak kalkabiliyor.
İngiliz tam tekmeyi atmak için hazırlanıyorken, 
İskoç yumurtayı uzatıyor: "Al senin olsun, bir yumurta için değmez."