T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2017/9-2840
K. 2018/1422
T. 4.10.2018

* İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ İSTEMİ ( Mahkemece Bozma İlamına Yönelik Direnme Kararı Verilirken Birbiriyle Bağlantılı Bozma Nedenlerinden Genel Nitelikli Bozma Bendine Uyulup Bununla İlgili Araştırma Yapılması Gereğini Öngören Özel Bozma Bendine Direnilmesinin Çelişkili Olduğu - Bozma İlamında Belirtilen Gerekçeye Karşı Direnme Kararında da HMK'nun 297. Maddesi Uyarınca Gerekçe Belirtilmesi Gerektiği )

* BOZMA KARARINA UYULMASI ( Bozma İlamının 4. Bendine Göre İşlem Yapılmasının 3. Bent Uyarınca Yapılacak Araştırmanın Sonucuna Bağlı Olduğu - Genel Nitelikli Bozma Nedenine Uyulduktan Sonra Bu Bent Uyarınca Yapılacak Araştırma Sonucunda İşçinin Parça Başı Ücret Aldığının Tespiti Halinde Fazla Çalışma Alacağının Ne Şekilde Hüküm Altına Alınması Gerektiğine Dair Bağlı Bir Bozma Nedeni Olan Diğer Bende Karşı Direnme Kararı Verilmesinin Çelişki Oluşturduğu )

* BAĞLI BOZMA GEREKÇESİNE UYULMAMASI ( Mahkemenin Ücretin Türü ve Miktarının Tespitini İçeren Genel Nitelikli Bozma Nedenine Uyup Buna Bağlı Olan ve Ancak Ücret Araştırması Sonucunda Parça Başına Ücret Aldığının Tespiti Haline Hasredilen Özel Bozma Bendine Direnmesinin Mümkün Olmadığının Belirtildiği - Direnme Kararının Usulden Bozulması Gerektiği )

* KARARIN GEREKÇELİ OLMASI ( Yargıtay Özel Daire Kararında Belirtilen Bozma Nedenine Karşı Direnilmesine Karar Verildiği Ancak Gerekçeli Kararda Direnme Gerekçelerinin Gösterilmediğinin Anlaşıldığı - Bozmaya Karşı Direnme Gerekçesinin Gerekirse Yeni Bir Hüküm Oluşturmayacak Şekilde Yasal Sınırlarda Genişletilerek Kararda Açıkça Gösterilmesi Gerektiği )

* DİRENME KARARI ( Mahkemenin Bozma Nedenlerinden Her Birine Hangi Sebeple Uyduğunu ya da Uymadığını Gerekçesiyle Ortaya Koyması Gerektiği - Anayasanın 141/3. Maddesi ve HMK'nın 297. Maddesi Gözetilerek Bozma Kararında Yer Verilen Bozma Gerekçesine Karşı Direnmenin Gerekçesinin de Açıkça Gösterilmesi Gerektiği/Anlaşılabilir ve Denetlenebilir Nitelikte Direnme Kararı Verilmek Üzere Salt Bu Usuli Eksikliğe Dayalı Olarak Kararın Bozulması Gerektiği )

* HÜKMÜN DENETİME AÇIK OLMASI ( Davanın Taraflarının O Dava Yönünden Mahkemece Hangi Sebeple Haklı veya Haksız Bulunduklarını Anlayıp Değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın Hukuka Uygunluk Denetimini Yapabilmesi İçin Ortada Usulüne Uygun Şekilde Oluşturulmuş Kuşkuya Yer Vermeyecek Bir Açıklık Taşıyan Direnme ya da Uyma Kararının Bulunmasının Zorunlu Olduğu )

* YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN İNCELEMESİ ( Bozma Üzerine Yerel Mahkemelerce Verilmiş Direnme Kararlarına Münhasır Değerlendirme Yaptığı - Bozmanın Niçin Yerinde Bulunmadığı ve Mahkemenin Bozulan Önceki Kararının Hangi Yönleriyle Hukuka Uygun Olduğunun Açıklanmasının Kararın Yargısal Denetimi Açısından Önemli Olduğunun Belirtildiği )

2709/m.141

1475/m.14/11

4857/m.17,32/1,37/2

6100/m.297

ÖZET : Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen hukuksal esaslar gereğince inceleme ve araştırma yapıp karar vermek yükümlülüğü oluşacağı ve uyma kararından dönerek direnme kararı verilemeyeceği gözetildiğinde,

Olayda, bozma kararının 4 numaralı bendine göre işlem yapılması ancak 3 numaralı bent uyarınca yapılacak araştırmanın sonucuna bağlı olduğu mahkemece dikkate alınmadan, genel nitelikte olan bozma nedenine uyulduktan hemen sonra bu bent uyarınca yapılacak araştırma sonucunda işçinin parça başı ücret aldığının tespiti halinde fazla çalışma alacağının ne şekilde hüküm altına alınması gerektiğine dair bağlı bir bozma nedeni olan diğer bende karşı direnme kararı verilmesi çelişki oluşturmuş; Mahkemenin, ücretin türü ve miktarının tespitini içeren genel nitelikli bozma nedenine uyup, buna bağlı olan ve ancak ücret araştırması sonucunda parça başına ücret aldığının tespiti haline hasredilen özel bozma bendine direnmesi mümkün olmadığından,

Mahkemece, bozma kararının “Hüküm altına alınan alacakların infazda tereddüte yol açacak şekilde net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemesi usule aykırıdır” şeklindeki diğer bozma nedenine karşı direnilmesine karar verilmiş ancak gerekçeli kararda direnme gerekçeleri gösterilmemiş olup; bozma kararında yer verilen bozma gerekçesine karşı, direnmenin gerekçesi de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kararda gösterilmesi gerektiğinden, anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere salt bu usuli eksikliğe dayalı olarak direnme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bakırköy 5. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 31.12.2013 gün ve 2011/609 E., 2013/697 K. sayılı karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 16.09.2015 gün, 2014/12322 E., 2015/25851 K. sayılı kararı ile;

“...A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, iş akdini evlilik sebebiyle haklı olarak feshettiği iddiasıyla kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil, ücret ile asgari geçim indirimi alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

B-) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı, davacının mazeretsiz sebebiyle haklı olarak iş akdini feshettiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.

C-) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacının 01.07.1999-07.10.2011 tarihleri arasında davacının çalıştığı, evlilik sebebiyle iş akdini haklı olarak feshettiği ödenmeyen işçilik alacakları olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D-) Temyiz:

Kararı davalı avukatı temyiz etmiştir.

E-) Gerekçe:

1-)Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-)Çalışma olgusunu işçi kanıtlamalıdır. Davacı sigorta giriş kaydının başladığı 25.07.200 tarihinden önce işe girdiğini ve çalıştığını kanıtlayamadığından, kök bilirkişi raporunda bildirimi yapılan süre ile sınırlı hesap yapılan 2. Seçeneğe göre tazminat ve alacakların hüküm altına alınması gerekirken, davacı iddiasını esas alan ilk seçeneğe göre karar verilmesi hatalıdır.

3-) Davacıya ödenen ve tazminat ve alacaklara esas ücretin miktarı ve niteliği tartışmalıdır. Davalı işveren deri sektöründe faaliyette bulunmakta olup ücretin parça başı ödendiğini savunmaktadır. Mahkemece bu savunma üzerinde durulmadığı gibi, ücret konusunda emsal ücret de araştırılmamıştır. Davacının aldığı ücretin niteliğe ve miktarı kesin olarak belirlenmeden tazminat ve alacakların hüküm altına alınması isabetsizdir.

4-)Yüzde veya parça başı ücretle çalışmada işçi mesai artıkça ücreti arttığından, fazla mesai ücretinin sadece zamlı kısmının hesaplanması gerekir. Davacının parça başı ücretle çalıştığının tespiti halinde fazla çalışma ücret alacağının sadece zamlı kısmının hüküm altına alınmalıdır. Ücretin niteliği belirlenmeden fazla çalışmanın hesaplanıp hüküm altına alınması ayrı bir bozma nedeni yapılmıştır.

5-) Hüküm altına alınan alacakların infazda tereddüte yol açacak şekilde net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemesi usule aykırıdır.”

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkili işçinin en son net 1.100 TL ücretle davalıya ait işyerinde çalıştığını, evlilik sebebiyle iş sözleşmesini sonlandırdığını, buna rağmen hak ettiği alacakların ödenmediğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla kıdem tazminatı ile yıllık izin, ücret, fazla çalışma, genel tatil ücretleri ile asgari geçim indirimi alacaklarının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini, dava dilekçesinde belirtilen iddiaların gerçeğe aykırı olduğunu, ücretinin 1.100 TL olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iş sözleşmesinin evlilik sebebiyle davacı kadın işçi tarafından haklı sebeple feshedildiği, davacının iş yerinde 25.07.2000-07.10.2011 tarihleri arasında 11 yıl 2 ay 12 gün süre ile çalıştığı, kıdem tazminatı ile ücret, yıllık izin, asgari geçim indirimi alacaklarının bulunduğu, davacının davalı iş yerinde bir haftada 13 saat fazla çalışma yaptığı, genel tatillerde çalıştığı hâlde ücretlerinin ödendiğinin ispat edilemediği belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarda başlık kısmında yer alan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece, bozma kararının çalışma süresine dair 2 numaralı ve ücretin miktarı ve niteliğine dair 3 numaralı bozma nedenlerine uyulmasına karar verildikten sonra, fazla çalışma ücretinin ödendiğinin davalı tarafından ispatlanamadığı, davacı tanığının, saat ücretlerinin aldıkları haftalık ücrete göre belirlendiğini belirttiği, davalı işyerinde 11 yıldan fazla çalıştığı anlaşılan davacının fazla çalışmasının ne şekilde ödendiğine dair davalı yanın beyanda bulunmadığı gerekçeleriyle bozma kararının parça başına ücretle çalıştığının tespiti hâlinde fazla çalışma ücretinin sadece zamlı kısmının hüküm altına alınmasına yönelik 4 nolu, hüküm altına alınan alacakların net mi brüt mü olduğunun gösterilmemesine dair 5 numaralı bozma sebebine karşı direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı, davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda;

1-) Deri sektöründe faaliyet gösteren davalı işyerinde “el işçisi” olarak çalışan davacının ücret seviyesinin aylık maktu ücret mi yoksa parça başı ücret mi olduğunun tespiti ile burada varılacak sonuca göre hüküm altına alınacak fazla çalışma ücretinin hesaplanmasında saat ücretinin 1/2 katının mı yoksa 1,5 katının mı dikkate alınması gerektiği,

2-) İşçilik alacakları hüküm altına alınırken net mi brüt mü olduğunun hükümde açıkça belirtilmesi gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, Özel Daire bozma kararının 3 numaralı bendinin ücret seviyesi ve miktarına dair olup, aynı şekilde parça başına ücret savunmasının da araştırılması yönünde bozma yapıldığı; 4 numaralı bozma bendinin ise davacı işçinin parça başına ücret aldığının tespiti hâlinde fazla çalışma ücretinin ne şekilde hesaplanması gerektiğini belirttiği, hâl böyle olunca mahkemece 3 numaralı bozma nedenine uyulduktan sonra 4 numaralı bozma yönünden direnme kararı verilip verilemeyeceği ile direnme kararının verilemeyeceğinin tespiti durumunda bu kez de 5 numaralı bent yönünden (hüküm altına alınan alacakların net mi brüt mü olduğu) direnme kararının bir gerekçe içerip içermediği hususları ön sorun olarak tartışılmıştır.

Öncelikle belirtilen ön sorunların ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.

1-) Mahkemenin 4 numaralı bozma bendine yönelik direnmesi:

Ücret ödeme borcu, işçinin iş görme borcu karşısında yer alan ve işverenin iş sözleşmesinden doğan temel borcudur.

1982 Anayasasının 55'inci maddesinde ücretin, emeğin karşılığı olduğu ifade edilmiştir.

Benzer yönde 4857 Sayılı İş Kanunu'nun (İş Kanunu/Kanun) 32/1'inci maddesi uyarınca “Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar” şeklinde tanımlanmıştır.

İş Kanunu'nun 37/2'inci maddesinde belirtilen asıl (temel) ücret, işçiye para ile ödenen tutar olup, bu ücrete işçiye sağlanan ikramiye, prim, sosyal yardımlar ve diğer ücret ekleri gibi ek menfaatler eklenmez. Yine İş Kanunu'nun 50 ve 57/2'inci maddelerinde hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatiller ile yılık izin ücretlerinin temel ücret üzerinden ödeneceği belirtilmiştir.

Buna karşılık İş Kanunu'nun 17/son maddesi gereği ihbar tazminatının hesabında, hâlen yürürlükte bulunan 1475 Sayılı İş Kanunu'nun 14/11'inci maddesi uyarınca kıdem tazminatının hesabında geniş anlamda ücretin (giydirilmiş ücret) dikkate alınacağı açıkça düzenlenmiş olup, temel ücret yanında bu ücrete ek olarak işçiye sağlanan para ve parayla ölçülmesi mümkün, kanundan ya da sözleşmeden doğan (nakdi ve ayni) tüm menfaatlerin geniş anlamda ücret kapsamında değerlendirildiği görülmüştür.

Bunun dışında iş sözleşmesi ile taraflarca ücret, zamana göre, parça başına (akort) veya götürü, yüzde usulü ve bahşiş gibi çeşitli şekillerde de kararlaştırılabilir.

İşçinin aldığı ücret, işçilik alacaklarının hesabında dikkate alınan en önemli veri olduğundan mahkemece ücretin miktarı ve türünün tespiti zorunludur.

Bu kapsamda ön sorun değerlendirildiğinde; Özel Dairece bozma kararının 3 numaralı bendinde tazminat ve alacaklara esas ücretin miktarı ve niteliği tartışmalı olup davalının ücretin parça başı ödendiği savunması üzerinde durulmadığı gibi ücret konusunda emsal ücret de araştırılmadığı, davacının aldığı ücretin niteliği ve miktarı kesin olarak belirlenmeden tazminat ve alacakların hüküm altına alınmasının isabetsiz olduğu belirtildikten sonra, 4 numaralı bentte ise davacının parça başı ücretle çalıştığının tespiti hâlinde fazla çalışma ücret alacağının sadece zamlı kısmının hüküm altına alınacağı, ücretin niteliği belirlenmeden fazla çalışmanın hesaplanıp hüküm altına alınmasının da ayrı bir bozma nedeni olduğu vurgulanmıştır. Mahkemece ara karar ile 3 numaralı bozma nedenine uyulmasına ancak 4 numaralı bozma nedenine karşı direnilmesine karar verilmiştir.

Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozma kararında gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bozma nedenidir.

Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hâle sokulmuş demektir. Bozma kararına uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre Yargıtay'ın bozma kararına uymuş olan mahkeme bu uyma kararı ile bağlıdır. Daha sonra bu uyma kararından dönerek direnme kararı veremez; bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.

Mahkemece 3 numaralı bozma bendine uyulmasına karar verilerek işçinin ücretinin miktarı ve türünün tespiti amacıyla emsal ücret araştırması yapılmış, bilirkişiden rapor da alınmıştır.

Hâl böyle olunca işçinin aldığı ücretin miktarı ve türünün araştırılması ve bu arada da davalı işverenin parça başına ücret savunmasının da değerlendirilmesini içeren 3 numaralı bozma nedeninin genel içerikli ve tüm işçilik alacaklarının hesaplanmasını etkileyecek kapsamda bir bozma nedeni olduğu açıktır.

Mahkemece bozma nedeni uyarınca yapılacak araştırma sonucunda işçinin aldığı ücretin zamana, parça başına, yüzde usulüne ya da diğer ücret türlerinden hangisi olduğu belirlenecek, talep konusu alacaklar belirlenen bu ücret türüne göre hesaplanıp hüküm altına alınacaktır. Bu bent uyarınca yapılacak araştırma sonucunda eğer işçinin ücretinin parça başına ücret olduğuna karar verilmesi hâlinde bu kez de bozma kararının 4 numaralı bentte gösterildiği üzere fazla çalışma alacağının hüküm altına alınması gerekmektedir. Dolayısıyla 4 numaralı bende göre işlem yapılması ancak 3 numaralı bent uyarınca yapılacak araştırmanın sonucuna bağlıdır. Bir başka deyişle 3 numaralı bozma genel bir bozma iken 4 numaralı bozma buna bağlı bir özel bozma nedenidir.

Mahkemece bu yön gözetilmeksizin genel nitelikte olan 3 numaralı bozma nedenine uyulduktan hemen sonra bu bent uyarınca yapılacak araştırma sonucunda işçinin parça başı ücret aldığının tespiti hâlinde fazla çalışma alacağının ne şekilde hüküm altına alınması gerektiğine dair bağlı bir bozma nedeni olan 4 numaralı bende karşı direnme kararı vermesi kendi içinde çelişkili bir durum oluşturmuştur.

Bu durum karşısında, mahkemece, ücretin türü ve miktarının tespitini içeren genel nitelikli 3 numaralı bozma nedenine uyup, buna bağlı olan ve ancak ücret araştırması sonucunda parça başına ücret aldığının tespiti hâline hasredilen 4 numaralı bozma bendine direnmesi mümkün değildir.

2-)Mahkemenin 5 numaralı bent yönünden direnmesi:

Ön sorunun çözümünde mahkeme kararlarının niteliği ile hangi hususları kapsayacağına dair yasal düzenlemenin değerlendirilmesi zorunludur.

Bilindiği üzere 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)'nın 297'nci maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.

6100 Sayılı HMK'nın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297'nci maddesinde:

“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:

a-) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini

b-) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerin

c-) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini

d-) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını

e-) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”

şeklinde düzenleme mevcuttur.

Buna göre bir mahkeme kararında, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.

Anayasanın 141'inci maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.

Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi sebeple o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

Hukuk Genel Kurulunun 22.06.2011 gün ve 2011/11-344 E., 436 K.; 29.02.2012 gün ve 2011/9-754 E., 2012/102 K.; 13.04.2016 gün ve 2014/11-638 E., 2016/501 K; 08.11.2017 gün ve 2017/13-1699 E.,2017/1300 K.; 04.04.2018 gün ve 2015/9-2883 E., 2018/675 K. sayılı kararlarında da bu hususlar benimsenmiştir.

Nitekim 07.06.1976 gün ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.

Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141'inci maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı HMK'nın 297'nci maddesi işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.

Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, yerel mahkemelerin direnme kararları da bir davayı sona erdiren (nihai) temyizi mümkün olan son kararlardan olup, mahkemece bozmaya uyulması yönünde oluşturulan karar ise bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın gerçekleşmesine neden olmaktadır.

Bu sebeple bir davanın taraflarının o dava yönünden mahkemece hangi sebeple haklı veya haksız bulunduklarını anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş kuşkuya yer vermeyecek bir açıklık taşıyan direnme ya da uyma kararının bulunması zorunludur. Mahkeme, bozma nedenlerinden her birine, hangi sebeple uyduğunu ya da uymadığını gerekçesiyle ortaya koymakla ödevlidir.

Zira direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yapacağı inceleme ve değerlendirme, bozma üzerine yerel mahkemelerce verilmiş direnme kararlarına münhasır olduğundan, mahkemece düzenlenecek kısa ve gerekçeli kararlara dair hüküm fıkralarında Özel Daire bozma kararına hangi açılardan uyulup hangi açılardan uyulmadığının hüküm fıkrasını oluşturacak kalemler yönünden tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, kararın gerekçe bölümünde bunların nedenlerinin ne olduğu, bozmanın niçin yerinde bulunmadığı ve dolayısıyla mahkemenin bozulan önceki kararının hangi yönleriyle hukuka uygun olduğunun açıklanması kararın yargısal denetimi açısından aranan ön koşuldur.

Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.

Bu genel açıklamaların ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;

Mahkemece bozma kararının “Hüküm altına alınan alacakların infazda tereddüte yol açacak şekilde net mi yoksa brüt mü olduğunun belirtilmemesi usule aykırıdır” şeklindeki 5 numaralı bozma nedenine karşı direnilmesine karar verilmiş ancak gerekçeli kararda direnme gerekçeleri gösterilmemiştir.

O hâlde mahkemece, Anayasanın 141'inci maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı HMK'nın 297'nci maddesi gözetilerek ve özellikle bozma kararında yer verilen bozma gerekçesine karşı, direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır.

Şu hâle göre açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere salt bu usuli eksikliğe dayalı olarak direnme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarda (I) ve (II) numaralı başlıklar altında gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istekleri hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.10.2018 gününde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.

kazanci.com.tr