15 Aralık 2018 22:30

İşçiler

İşçiler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

HALKIN SESİ SOLUĞU

Refik Durbaş’ın şiiri halkın dilini yansıtır. Bu dil halkın sesi soluğudur. Şiirinin buruk tadı bundandır.

FIŞKIN

Ağacı budadıklarında, dal budak demeyip düpedüz kanına girerek kestiklerinde geride kara kabuklu bir gövde, toprağa çakılı bir kazık, bir kuru direk bıraktılar. Ertesi yıl, gövdenin yara kabuklarını andıran kara kabuklarının altından fışkırdı yeni dallar oluşturacak ince yeşil fışkınlar. Yaralı gövdeyi çepeçevre sarıp sarmalayarak. Dört bir yanından.

AYDINLIK MI, KARANLIK MI?

Gecenin karanlığı sürmez. “Sabah olur geceler” demişti şair. O aydınlık sabahlar günün birinde -tam da bugün, tam da bu gece- aydınlığın içindeki karanlığı sürüklüyorsa eğer, sisiyle yayıp duruyorsa içimizden dışımıza, dışımızdan içimize gecenin de gündüzün de ayırdı olmuyor. Karanlıktaki aydınlıkla, aydınlıktaki karanlıkla birlikte.

İŞÇİLER

Sabahın karanlığına çıkıp akşamın karanlığına iniyoruz. Gün yüzü görmeden. Güneşsiz. Karanlıktan aydınlık üretmek için.

KARANLIĞIN AYDINLIĞI

Her zaman karanlık mı kalacak geceler, aydınlık mıdır ki gündüzler her zaman. Gündüzü basan/bastıran şu karanlık, gecenin aydınlığına mı işarettir yoksa?

MAVİ KALSIN DİYE

Gökyüzü mavi kalsın diyedir doğan güneş, dağların doruklarından gürül gürül akarak denize ulaşan sularla mavilenen deniz. Bulutları sürüp götüren rüzgar. Rüzgarla yaprakları ipildeyen ağaç. Aydınlığı göllerin. Açan çiçeklere rengini veren gökyüzü mavi kalsın diyedir. Didinip durması onca insanın.

GEÇİP GİDEN SÜREÇ

Gerçek, bir fotoğrafın gösterdiğinden çok göstermediğidir. Kopyalarında değil asıllarındadır. Durduğu anın -donup kalan, taşlaşan sürecin-  hem gerisinde hem ilerisinde. Geçip giden süreçtedir.

YOL KORKUSU

Kentliler de, köylüler de erkenden yola çıkmayı yeğlerler. Kentlilerinki otomobili olsun olmasın trafiğe kalmadan işine gücüne vaktinde ulaşarak işinden olmama korkusudur. Köylününki sıcağa kalmadan, kara, tipiye, fırtınaya tutulmak, kurda kuşa yem olmak korkusundandır.

ARA İSTASYON

Eski bir makasçı, boş bir istasyonda bir kentten ötekine, hiç kimseyi hiçbir nesneyi görmeden, göstermeden mermi hızıyla geçip giden trenlere bakıyordu; artık ıssızlaşan kendini, istasyonu göstererek. Görmeleri için hem makiniste, hem yolculara el sallayıp buharlı bir lokomotif gibi soluyarak. Lojmanın penceresinde rengi solmakta olan tek kök sardunyasıyla.

KAR AYDINLIĞI

Karın aydınlığıdır vuran pencereden. Karanlığın her yere sıvaşmış -içimize de- izlerini silerek. Kana bulanmış izlerini.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa