11 Temmuz 2018 00:49

İp!

İp!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Malatya’da, gelinin 15 yaşında olduğunu öğrenince “ben çocuk gelin fotoğrafı çekmem” diyerek damatla tartışmaya giren düğün fotoğrafçısı, o damadın burnunu kırmış. Bu olay, birkaç yıl önce 4 kız öğrencisini taciz etmekten her biri için 10 ay ceza alan Balıkesir’den bir lise müdür yardımcısının, aynı suçu bir daha işlemeyeceğine kanaat getirilerek cezasının ertelenmesinden iki yıl sonra başka bir yere müdür olduğu haberi çıktıktan sonra oldu. Müdür dört kez tekrarladığı suç için aldığı toplam 40 ay cezayı bir gün bile yatmadan mahkemenin niyet okuması sayesinde hayatına devam ediyor.

Bu türden yargı gariplikleri o kadar çok oldu ki bir fotoğrafçının kendi mekanındaki cezalandırma girişimi çoğunun içini rahatlattı. İnsanlar kendi adaletini kendin sağla noktasına geldiler çünkü.

Aslında bu hazin bir durum.

Birikmiş öfkeyi yapılandırılmış bir idam talebine evriltebilmek için yarayı sürekli kaşıyan siyasi iktidar, bireysel cezalandırma ile idam arasındaki koca bir sahipsizlik alanından yeni bir hukuk sistemi devşirmeye çalışıyor. Vatandaş adına burun kırma işini üstlenebilmek için, boş bıraktığı alanın idam isteriz sloganıyla dolmasını teşvik ediyor.

Çocuklara yönelik cinsel istismarın artışı, sanki caydırıcı yasa eksikmiş de cüret buradan tecelli ediyormuş gibi, idam cezası toplumsal tepkinin mobilize edildiği bir hedef haline getirildi. Ortaya çıkmasına katkıda bulunduğu musibetten bile fayda sağlamaya çalışan iktidarın, her itirazı kendi potasında eritmeye çalışmak gibi bir eski alışkanlığı olduğundan bu çok sürpriz bir durum değil. Hangi partiye oy verdiğine bakmaksızın herkesi birleştirebilecek nazik bir konu olan çocuk istismarı/zulmünün bile lütfa çevrildiği bir zemin bu.  

Sonuçta herkes bu zulmün bitmesini, çocuklara kötülük yapanların, cinayet işleyenlerin bir şekilde cezalandırılmasını ister. Ama buradan iktidarı sorgulayacak bir hareket de çıkabilir, iktidara rıza üretilmesini kolaylaştıran bir pratik de gelişebilir. Siyasi iktidar ikincisine aday.  

Ne var ki çocuklarda cinsel ilişkiye rıza yaşını düşüren kanun yapılırken de mahkemeye gelen sanıklar iyi halden serbest bırakırken de siyasi otorite hep oradaydı. On binlerce muhalif sorgusuz sualsiz hapishanelere doldurulurken “terör”e karşı son derece duyarlı görünen iktidar bunların kaydını hiç tutmadı. Tek bir eleştiri bile duyulmadı.  

Televizyonlarda istismarın “akil-baliğ olduktan sonra küçük yaşta evlilik dinen caizdir” veya “çocuk istismarcısının cezası hapishanede verilir” diye irrasyonel cümleler kurularak tartışılabiliyorsa tam da siyasi bir manevra yapılabilecek biçimde hukuksuzluk alanının genişlemesine göz yumulduğu içindir.

Bu alan çocukları koruyacak bir yasal ve kurumsal düzenleme talebi etrafında birleşilemediği sürece idam isteriz çığlıkları ya da bireysel ağız burun kırmalarla dolduruluyor ister istemez.

Her iki yol da bataklıkta sinek avlamaya çıkar.

İdam miting meydanlarında, televizyon ekranlarında kışkırtılan devlet kaşeli bir  taleptir. “Teklif önüme gelsin imzalarım” diyen Cumhurbaşkanı da bu talebin müzakere masasına gelmesinden memnun görünüyor. Ne var ki bundan daha önemli olan, “ip”in mealen ve mecazen toplumun üzerine sallandırılmış olması. KHK ile tasfiyeler, iddianamesiz kanıtsız birkaç ay ya da yıl hapse tıkmalar, gazete televizyon kapatma, kayyum atama gibi yöntemlerle yürüyen cezalandırma anlayışında bir tık öteye geçme halidir bu. Yasama sürecinin KHK çıkarma keyfiyetiyle yürüdüğü, yeni sisteme geçişle birlikte de KHK ile devlet yönetmenin kurumsal bir eğilim haline geldiği nizamda, idam cezası da kolaylıkla devletin toplum adına işlemeyi üstlendiği bir linç uygulamasına dönüşme olanağı bulabilir. Bu resmi burun kırma noktasına şimdiye dek  yasaların uygulanmamasına göz yumularak gelindi!  

Hukuksal normların çoktan tasfiye edildiğinin henüz farkına varmayan iktidar partilerinin dışındaki kimi kesimlerin, idama hezeyanla verdikleri onay, iktidarın çocuk istismarı üzerinden yeni bir Yenikapı ruhu çıkarmak için kullandığı elverişli bir malzemeye dönüşüyor gitgide. Çocuklara yapılan kötülüğün sona ermesi için etkin önlemlerin alınmasını zorlayıcı bir muhalefet oluşturmak yerine bu harca çimento olmak veya itirazını ağız burun kırarak dışa vurmak; kendi işini kendi görmek kötü tercihlerdir. Niyet okumaya teşne bir yargı sistemini bir de idamın dahil edildiği cezalandırma sistemiyle birlikte düşünmek bile istemez insan.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa