HAYATIN TATLARI VE HAYATIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Fosiller üzerinde yapılan araştırmalarla dünyanın 4,54 milyar yaşında olduğu söyleniyor. İnsanın varlığı belki elli bin yıla dayanıyordur. Bu kadar yıla olduğu yerde durarak gelmedi kuşkusuz. Dünyada değişiyor, insanda. Hatta bütün canlılar aynı şekilde değişmekte, gelişmekte. Çok uzağa gitmeye gerek yok! Yüz yıl öncesinin insanı ile bugünün insanı aynı insan değil. Bugün o insanlar mezarlarından kalksalar, gördüklerine inanabilirler miydi dersiniz?
Bu noktaya kolay gelinmedi tabii. İnsanlık çok çile çekti, çok bedel ödedi. Gelecek kuşaklar için ister farkına varsın, ister varmasın, hala çile çekiyor, hala bedel ödüyor. Bir çile çeken varsa birde çile çektiren olması gerekmez mi? Hiç olmaz mı? Kuşkunuz olmasın; var! İnsan üretmeye başladığı andan itibaren biriktirmeyede başlamıştır. Hem üretme hem biriktirme işi sınıfsal farklılaşmayı doğurmuş, böylelikle arazi ve hayvanların sahibi ortaya çıkmıştır. Uzun süreçler sonrasında yaşananlar bilgiyi oluşturmuş, bilgiler yazı ve resimle sonraki kuşaklara aktarılmıştır. Biriken bilgi mağara duvarlarına, papirüslere, derilere, parşömenlere, kağıdın bulunmasıyla da kağıtlara geçirilmiş, kütüphanenin temelini oluşturan odalarda, daha sonra binalarda sakanmıştır. Ortaya çıkan uygarlık moda deyişle o zamanın iç ve dış güçlerinden kimilerinin hoşuna gitmemiş, yakıp yıkılmış, talan edilmiştir. Bağdat, İskenderiye, Cordoba kütüphaneleri bu açıdan en bilinen yok edilmiş kütphanelerdir. Sadece kütüphaneler yok edilmemiş, her dönemde bilim adamları yakılarak, kellesi vurularak öldürülmüşlerdir. Şayet bunlar olmasaydı, insanlığın zekâ düzeyi sahip olduğumuz düzeyin katbekat üzerinde olacaktı. Düşünülecek olursa bugünkü zekâ düzeyimizin geri zekâlılık seviyesinde oduğu görülür. İcat ettiğimiz düzenler, bu düzenlerden oluşan ilişkiler biçimi kavgalara, savaşlara gebe olduğu için daha farklı bir şey söylenemez yazık ki.
Geri zekâlılığımızın sebepleri çok. Bu sebepler olmasaydı beyin genetik olarak gelişecek, değişecek ve bizler bugün belkide galaksiler arası yolculuk ediyor olacaktık.
Bakın ne cinayetler işlendi tarih boyunca? Bu cinayetler gelişmemizin el freni olmuştur.
Mısır imparatorluğu dönemlerle anılır. 2.Mısır imparatorluğu döneminde fizikçi ve gök bilimci Kamose-Menes anıt mezarların ve piramitlerin oralara gömüleni canlandırmayacağını söylediği için tüm soyuyla birlikte öldürüldü. Aynı şekilde gene Mısır İmparatorluğu döneminde filozof Amentebat insanların mumyalanarak öbür dünyaya gönderilmesine boş iş olarak karşı çıktığı için ailesiyle birlikte yok edildi.
Daha sonra aynı çılgınlığa Roma imparatorluğuda dahil oldu. Roma tanrılarının masal olduğunu söyleyen matematikçi, gökbilimci, filozof Flavus Lucretius Claudius öldürüldü. Soyu devam ettirilmedi. En bilinen filozoflardan Sokrates 2500 yıl önce Yunan tanrılarına inanmadığı için yok edildi. İtalyan Filozof Giardano Bruno kapalı evren görüşüne karşı çıkarak dünyanın güneşin etrafında döndüğünü söylediği için Kilise tarafından diri diri yakıldı. Galilei Galileo aynı Kilisenin hışmından canını zor kurtarmıştı.
Avrupa engizisyon mahkemelerinde 50.000 aydın, düşünür, sanatçı yok edildi. Soyları tükendi adamların. Daha eski zamanlardan günümüze kadar 40.000 yılda istatiksel hesaplamalarla 143 milyon olduğu düşünülen üstün zekâlı insan yanlış inanışlara, karşı çıktıkları için öldürüldü ve hiç birinin soyu devam ettirilmedi.
Bu insanlar kabul görüp yok edilmeselerdi dünya nüfusunun şu an için %5 olan üstün zekâlılık oranı %35’e yükselecekti. Endülüs ve İskenderiye kütüphaneleri yanmamış, yıkılmamış olacaktı. Bilim, sanat ve felsefe üreten onca insanın varlığıyla bugün fosil yakıtlara muhtaç olmayacak, daha uygar, daha temiz bir dünyaya sahip olacaktık. Bugünkü aptal seviyemizden çok daha yüksek zekâ seviyesine sahip olacağımız kesindir. Bütün bunların üstüne demokrasi ve özgürlük götürme iddiasındaki, kan ve göz yaşından başka bir şey götürmeyen Amerikan yayılmacılığını düşünün. Ki o Amerika 2003 yılında işgal ettiği Irak’ın Bağdat Kütüphanelerindeki son kırıntılarıda talan etmişti.
Yorum yazarak Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.