25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'İnsanı insan kılan dilidir'

'Ulusallığımızın ölçüsü adımızdaki Türk sıfatından gelmez, Türkçemizden gelir. Neye göre Türküz? Kaşımıza, gözümüze, boyumuza, posumuza göre değil. Öyleyse Türklüğümüzün göstergesi Türkçemizdir. Türkçemiz kirlenirse, ulusal benliğini yitirirse, bizde ulusallığımızı büyük ölçüde yitiririz'

'İnsanı insan kılan dilidir'
A+ A-
FEVZİYE ÖZBERK

Emin Özdemir bir dilbilimcidir. O, köy öğretmenliğinden üniversite öğretmenliğine değin eğitimin her seviyesinde kırk altı yıl üç ay çalıştı, yüzlerce genç yetiştirdi. Türkçenin özleştirilmesi, geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi savaşımında pek çok kitap ve yazı kaleme aldı. Televizyon ve radyo programıyla toplumu aydınlatma görevini severek, heyecanla yürüttü. Emin Özdemir hep "Türkçe ile düşünmenin, yabancı dillerle düşünmekten daha fazla bizi biz kılacağını, insanın ancak anadiliyle, açık seçik düşünebileceğini" söyledi, yazdı.

Türkçemiz doğurgan bir dildir
Emin Özdemir kendisiyle yaptığım görüşmede, Türk Dil Kurumunda, Yabancı Kökenli Sözcüklere Karşılıklar Bulma Kurulu'nda yaptıkları çalışmayı bir örnekle anlatmıştı: "Bu kurulda Tahsin Saraç, ben ve rahmetli Latince Profesörü Samim Sinanoğlu vardı. Bir yabancı kökenli sözcüğü alır onun hikâyesine bakardık, nereden gelmiş. Ona bir karşılık önerirdik. Benim yakıştırma gücüm biraz fazlaydı. Alternatif sözcüğüne bir karşılık bulalım dedik, çünkü f'li yazılıyor, v'li yazılıyor, altarnativ deniyor, alternatif oluyor. Samim Hoca kökenini anlattı: 'Alter' Latince seçmek fiilinden geliyor, İngilizceye Fransızcaya geçmiş. Ertesi toplantıda, bizim Anadolu'da ekenek vardır, ekin ekilen yer, ödenek var, kesenek var bunları örnekseyerek, burada da seçilen yol anlamında 'seçenek' diyelim dedim. O zaman Hacettepe'de çalışıyorum, derste seçenek sözcüğünü kullandım. Öğrenciler hiç yadırgamadılar. Sınıfın çoğunluğu 'tutulacak yol anlamında' dediler. Bunu şu anlamda söylüyorum; Türkçemiz, sesçil bir dildir. Doğurgan bir dildir, sözcük sayısıyla değil ama sözcük üretme gücüyle, anlatım gücü, anlatım katsayısı yüksek bir dildir. Bunlardan yararlanırsanız, Türkçeyle karşılamayacağınız, anlatamayacağınız bir kavram yoktur."

Türkçenin tarihsel serüveni
Emin Özdemir o söyleşimizde, Türkçenin tarihsel serüveninin diğer dillere göre çok farklı olduğuna dikkat çekmiş, o süreci anlatmıştı: "Altı yüz yıl Osmanlıca dediğimiz Arapça-Farsçanın etkisi altında kalmış, hatta yazılı Türkçenin öyle günleri olmuş ki ana, baba demesini unutmuşuz. Şimdi, Dil Devrimi'yle birlikte, Türk Dil Kurumu'nun kuruluşuyla beraber büyük ölçüde Osmanlıcadan uzaklaşmışız. Dilimiz büyük ölçüde kendi öz değerlerine kavuşmuş, bugün yazım dilimiz yani edebiyat dilimiz yüzde 92 oranında Türkçenin kendi öz değerlerinden oluşuyor. Yaptığımız bir sayılamaya göre, örneğin bir Tahsin Yücel'de, bir Yaşar Kemal'de Türkçe sözcük oranı yüzde 90'ların üstünde. Ama aynı şeyi bilim dilimiz için söyleyemeyeceğim. Hukuk dilinde olsun, tıp dilinde olsun, hatta kimi mühendislik alanlarında olsun, Dil Devrimi'nin getirdiği yeni söz değerleri bu alanların içerisine girmemiştir. Bu nedenle bizde bilim insanlarının, bilimsel çalışmalarını yaparken bir de dilsel sorumluluğu var. Bu sorumluluk, kendi alanıyla ilgili kavramlara Türkçe karşılıklar yaratmak. Batı bunu çoktan halletmiş, bu nedenle Türkçe ile Batı dillerini karşılaştırmamak gerekir. Bugün bir Fransız çocuğu Balzac okuyup anlayabiliyor ama, Balzac'la aynı dönemde yaşamış bir Şemsettin Sami'yi, yahut Recaizade Mahmut Ekrem'i bir Türk çocuğu okuyup anlayamıyor. Neden anlamıyor, çünkü bu yazarlarımız Türkçeyi anlatımda temel öğe olarak seçmemişler. Bugün bu yazarların başına gelenler, ben adım gibi eminim ki, yarın Tahsin Yücel'in ya da Yaşar Kemal'in başına gelmeyecektir."

Türkçe bilinçle işlenmeli
"Ben 1966 yılından 1983 yılına değin Atatürk'ün Dil Kurumu'nda görev yaptım. Bu kurumda görev yaparken inandığımız bir tek şey vardı: Türkçe dillerin en zenginidir, yeter ki bilinçle işlensin. Bizim dilimiz işlenmemiş bir dil. İşte bu dili işleme bilincini, biz bir tek şeye bağlıyoruz: Toplumun her kesiminde, dil bilincini uyandırma. Eski Türk Dil Kurumu, toplumda bu bilinci diri tutmaya çalışıyordu. Ben, çalıştığım yıllardan anımsıyorum: Televizyonda, radyoda bir yanlış yapıldığında veya gazeteleri tarayıp saptadığımız yanlış kullanımları, bu kurumlarla işbirliği yaparak düzeltmeye çalışıyorduk. Hava raporu verircesine dilin kullanımını izliyor, ilgilileri uyarıyorduk. Atatürk'ün Dil Kurumu'na el kondu, açıkça gasp edildi. Bugünkü kurum bunların hiç birisi ile uğraşmıyor. Bugün kitle iletişim araçlarında gördüğümüz dil kirlenmesinin nedenlerinden biri de bu..."

En etkili yol dilsel yolla sömürüdür
"Osmanlıca döneminde, Osmanlıcaya düşkün olanlar halk değildi, aydın dediğimiz bir kesimdi. Oysa bugünkü dil kirlenmesinin artalanında bakıyorsunuz sokaktaki adamın da eğilimi var. Adam iş yeri açıyor, adına 'Dürümland' diyor ve bunu bir marifet sanıyor. Böyle yapınca, daha çok müşteri bulacağına, daha çok satış yapacağına inanıyor.
"Halkın bilincinde bir yabancılaşma başlıyor. Bu yeni bir olgu değil tabii bunun özünde sömürgecilik yatıyor. Bir ülkeyi çeşitli yollarla sömürürsünüz, en etkili yol da dilsel yolla sömürüdür. Bugün küreselleşme dediğimiz olgunun bir boyutu da buradan geliyor. Bakıyorsunuz sesiz sedasız Türkçenin toprağına yabancı kökenli Türkçe-İngilizce sözler karışıyor, ben bunlara Türkilizce diyorum."

Ulusallığımızın ölçüsü Türkçemizden gelir
Emin Özdemir yabancı dille eğitim yapılmasına şiddetle karşı çıkıyordu. "Siz eğitimi yabancı dille yapmaya yönelirseniz, yabancı dille eğitim veren kurumların sayısını artırırsanız, okulları bitiren kişilerden, kendi dilini değil de İngilizceyi iyi bilen diye bir koşul ararsanız, Türkçeye ilgi azalır. Oysa insanı insan kılan dilidir. Dil hem kimliğimizi hem de kişiliğimizi belirler. Hem de bizi bize bağlar. Ulusallığımızın ölçüsü adımızdaki Türk sıfatından gelmez, Türkçemizden gelir. Neye göre Türküz? Kaşımıza, gözümüze, boyumuza, posumuza göre değil. Öyleyse Türklüğümüzün göstergesi Türkçemizdir. Türkçemiz kirlenirse, ulusal benliğini yitirirse, bizde ulusallığımızı büyük ölçüde yitiririz."

Derleme ve Tarama Sözlükleri
"Atatürk'ün kurduğu Türk Dil Kurumu, Türkçeyi dünya dilleri arasındaki onurlu yerlere kavuşturma çabasını göstermiştir. İki önemli çalışma yapmıştır: Bir: Türk aydınlarıyla halkın dilsel bütünleşmesini sağlamak için, halkın kullandığı sözcükleri derleme çalışmaları yapmıştır. İkincisi: 'Bizi geçmişimizden kopardı' diyorlar, yanlıştır. Geçmişimizle bütünlemek için, ta Orhun Yazıtlarından günümüze kadar anıt yapıları taramış, oradaki Türkçe sözcükleri ortaya koymuştur. Bu da 'Tarama Sözlüğü'dür. Bu 'Derleme' ve 'Tarama' sözlükleri Türk Dil Kurumu'nun, Türkçeyi dünya dilleri arasındaki ulusal yerine kavuşturma, ona öz kimliğini, öz benliğini verme açısından çok önemli atılımlardır. 12 Eylül kör karanlığı, Türkiye'nin üzerine çökünce bundan en büyük yarayı, Türk tarihi ve Türk dili almıştır Ben diyorum ki, hiçbir günahı olmasa 12 Eylülcülerin, Türkçeye yaptıkları bu ihanet yüzünden, tarih onları gerekli yere yerleştirecektir. Bunu da Türkçe tutkunu bir dilsever olarak yeri gelmişken söyleyeyim."
Kaynak: Feyziye Özberk, Bilim ve Ütopya dergisi, Ocak 2004, No:11.

Son Dakika Haberleri