İmamoğlu: 23 Haziran Seçimleri Yıldırım-İmamoğlu Mücadelesi Değildir.

Kendi Nefsinin Peşine Düşenle, Milletinin Hakkını Arayanın Mücadelesidir!

İmamoğlu: Bu mücadelede Ekrem İmamoğlu'nun yanında olmak demek; doğrunun, hakkın ve haklının yanında olmak demektir!

İmamoğlu'ndan İBB çalışanlarına yaptırılan basın açıklaması yorumu: Bu ülkede partizanlığın geldiği noktaya bakıyorsunuz ve utanıyorsunuz!

Seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Taksim'de, ''Kentsel Gelişim Çözümleri Toplantısı'' düzenledi. Ulaşımdan kentsel dönüşüme, kreşten otoparka kadar hemen her konuda İstanbul'la ilgili çözümlerini medya organlarıyla paylaşan İmamoğlu, 23 Haziran seçimlerinin önemine dikkat çekti. ''Herşeyden önce herkes bilmelidir ki, 23 Haziran seçimleri normal seçimler değildir'' diyen İmamoğlu, şu saptamalarda bulundu: ''Türkiye tarihinde daha önce görülmemiş haksızlıklarla, hak gaspıyla dolu anormal seçimlerdir. Bize mazbatayı vermeye yanışmayan bu ülkenin yöneticileri hukuku katletmişler. 16 milyonun hakkını gaspetmişlerdir. 23 Haziran için temel amaçları bu haksızlıkları, ülke tarihindeki en vicdansız adaletsizliği unutturmak ve sanki normal seçime gidiyormuşuz gibi bir algı oluşturmaktır. O yüzden VIP tuzakları kuruluyor. O yüzden her gün bize karşı yeni bir yalan üretiliyor, yeni bir tertip gündeme getiriliyor. Ama biz inançlı ve kararlıyız. Pes etmiyoruz ve bu zorluklardan yılmıyoruz. Çünkü biz haklıyız. Bu nedenle asla vaz geçmeyeceğiz.''

''6 Mayıs'ta Türkiye demokrasisine ihanet edilmiştir'' diyen İmamoğlu, ''YSK aldığı bu kararla 'Bizi burada tutan kuvvet böyle istiyor', 'Şartlar bunu gerektiriyor' demiştir. Haksızlık yapmak, kul hakkı yemek vicdan sahibi herkesi rahatsız eder. 'Allah kul hakkını affetmez' diyerek kul hakkı yemekten korkarak büyüdük biz. Bu topraklarda yaşayanların en çok kullandığı kelimedir vebal… "Vebali boynuna," deriz, vebal almaktan korkarız. Herkes iyi bilsin ki, 23 Haziran seçimleri Binali Yıldırım-Ekrem İmamoğlu mücadelesi değildir. Kendi nefsinin peşine düşenle, milletinin hakkını arayanın mücadelesidir. Bu mücadelede Ekrem İmamoğlu'nun yanında olmak demek; doğrunun, hakkın ve haklının yanında olmak demektir'' şeklinde konuştu.

İBB personelinin seçim çalışması yapmak üzere görevlendirildiği hatırlatmasında bulunan İmamoğlu, ''İBB'ye bağlı pek çok kurumda çalışanların mesaisi, seçim mesaisi olmuş durumda. Devletin makam araçları, şirket araçları hepsi sahada. İnanın, bu kadar ileri gidebileceklerini gerçekten tahmin etmemiştim. Dün, İBB çalışanlarına yaptırılan basın açıklamasına baktığınızda, bu ülkede partizanlığın geldiği noktaya bakıyorsunuz ve bu ülkede yapılanlar adına utanıyorsunuz. Merak etmesinler, biraz daha sabır göstersinler. Benim yönetime gelmemle birlikte onlara da söz veriyorum; herkes artık kendi yeteneği ve mesleği gereğince sadece işini yapacak. Görevi, sadece 16 milyona ve İstanbul'a hizmet etmek olacak'' dedi.

Seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2 gün aranın ardından yine Taksim'de basın mensuplarının karşısına geçti ve ''Kentsel Gelişim Çözümleri''ni anlattı. Yerli ve yabancı basının yoğun ilgi gösterdiği toplantıda konuşan İmamoğlu, sözlerine ''Biliyorsunuz, iki gün önce, İstanbul'da ailelerin yaşamını kolaylaştırmak, pahalı yaşamı ucuzlatmak, yoksulluk ve işsizlikle mücadele etmek için geliştirdiğimiz sosyal çözüm önerilerini sizlerle paylaşmıştım. Bugün biraz daha İstanbul'un kendisinden bahsedeceğim. Artık bir kaos halini almış ulaşıma yönelik getireceğimiz çözümlerden, vatandaşlarımızın nefes alabilecekleri yeni yeşil alanlardan, nitelikli sosyal konut projelerimizden bahsedeceğim'' şeklinde başladı.

''VIP TUZAKLARI KURULUYOR''

''Ama tüm bunlardan önce 23 Haziran seçiminin anlamını yeniden hepinize hatırlatmak istiyorum'' diyen İmamoğlu, ''Herşeyden önce herkes bilmelidir ki, 23 Haziran seçimleri normal seçimler değildir. Türkiye tarihinde daha önce görülmemiş haksızlıklarla, hak gaspıyla dolu anormal seçimlerdir. Çünkü normal seçimler 31 Mart'ta bitmiştir. Türkiye'deki diğer yerel yönetimler gibi 31 Mart gecesi seçim sonuçlanmıştır. Ama mesele ondan sonrasıdır. 31 Mart seçimlerini ne yazık ki, bu ülkeyi yönetenler bir türlü hazmedememiştir. Ondan sonra tüm milletin gözleri önünde alenen seçimler gaspedilmiştir. Bize mazbatayı vermeye yanışmayan bu ülkenin yöneticileri hukuku katletmişler. 16 milyonun hakkını gaspetmişlerdir. 23 Haziran için temel amaçları bu haksızlıkları, ülke tarihindeki en vicdansız adaletsizliği unutturmak ve sanki normal seçime gidiyormuşuz gibi bir algı oluşturmaktır. O yüzden hergün bir başka suni gündem görüyoruz. O yüzden VIP tuzakları kuruluyor. O yüzden her gün bize karşı yeni bir yalan üretiliyor, yeni bir tertip gündeme getiriliyor. Ama biz inançlı ve kararlıyız. Pes etmiyoruz ve bu zorluklardan yılmıyoruz. Çünkü biz haklıyız. Bu nedenle asla vaz geçmeyeceğiz. Asla pes etmeyeceğiz. Demokrasi yolunda mücadele etmekten asla ve asla bezmeyeceğiz. Çünkü hakkı ve haklıyı mağlup etmek imkansızdır. Biz, bu süreçte kendi şahsi kavgamızı yapıyor değiliz. Elimizden alınan hak, millete ait bir haktır. Alınan bu şehirde yaşayan 16 milyonun seçme hakkıdır. Demokrasi bir kavramlar, kurumlar ve kurallar rejimidir. Demokratik rejimin en önemli aracı seçimlerdir'' şeklinde konuştu.

''KENDİ NEFSİNE DÜŞENLE MİLLETİN HAKKINI ARAYANANIN MÜCADELESİ''

''6 Mayıs'ta Türkiye demokrasisine ihanet edilmiştir'' diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ülkeyi yönetenler oturdukları koltuktan kalkmamak için her şeyi yaparlarsa bu demokrasiye ihanet olur. Hak, hukuk ve adaletin savunulması sadece bir partinin işi değildir. Bu mesele vicdanı ve adalet duygusu olan hiç kimsenin 'Neme lâzım' diyemeyeceği ve partizanca davranamayacağı bir meseledir. Siyaset, bunun için vardır. Bu ülkedeki saygın bütün ilim sahipleri bu kararı 'Duruma özel bir karar' olması nedeniyle hukuka aykırı buluyor. İrfan sahipleri de 'Ekrem İmamoğlu yerinde Binali Yıldırım olsaydı bu seçim iptal edilmezdi. Binali Yıldırım'ın mazbatası elinden alınmazdı' diyor. YSK aldığı bu kararla, 'Bizi burada tutan kuvvet böyle istiyor', 'Şartlar bunu gerektiriyor' demiştir. Onun içindir ki, bu kararı verenler gerekçe bulamadılar. Haksızlık yapmak, kul hakkı yemek vicdan sahibi herkesi rahatsız eder. 'Allah kul hakkını affetmez' diyerek kul hakkı yemekten korkarak büyüdük biz. Bu topraklarda yaşayanların en çok kullandığı kelimedir vebal… 'Vebali boynuna' deriz, vebal almaktan korkarız. Herkes iyi bilsin ki, 23 Haziran seçimleri Binali Yıldırım-Ekrem İmamoğlu mücadelesi değildir. Kendi nefsinin peşine düşenle, milletinin hakkını arayanın mücadelesidir. Bu mücadelede Ekrem İmamoğlu'nun yanında olmak demek; doğrunun, hakkın ve haklının yanında olmak demektir.''

İmamoğlu'nun ''kentsel gelişim çözümleri'' ni ise şu sözlerle dile getirdi:

''BİR AVUÇ İNSAN KAZANIRKEN, 16 MİLYON İSTANBULLU KAYBEDİYOR''

'Bugünün konusuna gelirsek. Soruyorum size, İstanbul'un nereye gittiğini bilen var mı? Ya da nüfusu 5 yıl sonra ne olacak bileniniz? İstanbul, doğal sınırlarını aşarken, mevcut anlayışın, kenti nereye doğru sürüklediğine dair bir öngörüsü yok. Kapalı kapılar ardında, katılımcılıktan uzak planlar yapılıyor. Örneğin; İstanbul'un geleceğini, kaderini belirleyecek 'Çevre Düzeni Planı'nı yaptırıyor İBB. Hatta duyduğumuz kadarıyla yapımı tamamlanmış bile. Buradan soruyorum İstanbul halkına, akademisyenlerine, uzmanlarına, medya mensuplarına, meslek odalarına, ilçe belediye başkanlarına. Herhangi bir detayı hakkında birinizin en ufak bir bilgisi var mı, fikriniz alındı mı? Bu çağda, İstanbul gibi bir şehrin kaderi böyle mi belirlenir Allah aşkına? İşte, böyle belirlenince, bir avuç insan, İstanbul'un rantını ele geçirirken, 16 milyon İstanbullu kaybediyor. Kaybeden kuzey ormanları, kaybeden su havzaları, tarım alanları; kaybeden kentsel dönüşüm mağduru mahalleler oluyor.''

''İSTANBUL 5 YIL İÇİNDE MUTLU BİR KENT OLACAK''

''Artık vatandaşlarımızın yarınlara umutla, güvenle bakması, önünü görmesi gerekiyor. Sorunlara gerçek çözümler üretmenin, İstanbul'un önünü açmanın vakti, çoktan geldi. Size söz veriyorum, 5 yıl içinde İstanbul'u, içerisinde herkesin yaşamaktan mutlu olacağı, çocuklarına, torunlarına güvenle emanet edeceği bir kent haline getireceğiz. En başından beri söylüyorum akılla, bilimle, ayrımcılık yapmadan farklı görüşlere değer vererek, dinleyerek, sürecin içine katarak demokratik bir yaklaşımla, birlikte İstanbul'u ayağa kaldıracağız. Ve İstanbul, bu yaşanabilir çevreye, çoktan unuttuğu bir kavramla kavuşacak. İstanbul'un tüm kesimleri ile birlikte, katılımcı, akılcı ve doğru planlama yaparak İstanbul'un geleceğini çizeceğiz. Bilimsel verilerle, uzmanlarla hızla bir durum tespiti yapacağız. İstanbul'un fotoğrafını çekip gerçekle yüzleşeceğiz. Sonrasında herkes taşın altına elini koyacak, kenti bir bütün olarak ele alıp, stratejik ve mekansal planlarını yapacağız.''

''İSTANBUL YÖNÜNÜ BİLECEK''

''Bu ilkeler doğrultusunda, tüm kesimlerin görüşlerine açık bir yapıda 'İstanbul Metropoliten Bölgesel Planlama Ofisi'ni kurgulayarak, planlarımızı ve modellerimizi hızla harekete geçireceğiz. İstanbul, ne yazık ki bütünsel bir bakış olmadan, parça parça projeler ile yönetilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla sorunlarını çözemiyor, aksine daha da çok büyütüyor. Artık İstanbul yönünü bilecek, hedeflerine doğru hızla ilerleyecek. Orman alanlarını, tarım alanlarını, su havzalarını, kültürel tarihi mirasını mutlaka ama mutlaka koruyacak. Bunlar artık tartışma konusu bile olmayacak.''

1560424824_photo_2019_06_13_14_15_47.jpg

''İMAR YOLSUZLUKLARI İLE İSTANBUL'A İHANET ETTİLER''

''İmar yolsuzlukları ile hem İBB, hem de Bakanlıklar, İstanbul'a ihanet ettiler. Bu ihanetin belgesini sunarak, kente karşı işlenen suçlara engel olacak, bu muhteşem emanete ihaneti durduracağız. Öncelikle halkımızın güvenle yaşayacağı bir şehri, hep birlikte kuracağız. İstanbul yarın deprem olacakmış gibi hazırlıklı olması gereken bir kent. Kaybedecek bir günümüz bile yok ama çok fazla zaman kaybettik, kaybetmeye de devam ediyoruz. Deprem haksız, hukuksuz YSK kararlarını beklemez. Yapacak çok işimiz var. Biliyorsunuz, birçok haberi de yapıldı. İstanbul'un toplanma alanları maalesef imara açılmış durumda. Bizim depremde sığınacağımız yerler, bir avuç insana rant kapısı olarak açıldı. Allah korusun, olası bir afet durumunda hangi kurumun nereye, nasıl müdahale edeceği belli değil.''

''BEYLİKDÜZÜ'NDE YAPTIK, TÜM İSTANBUL'DA DA YAPACAĞIZ''

''İlk iş olarak, geçmişte yapılıp raflarda duran 'Afet ve Acil Durum Eylem Planı'nı, ilgili kurum ve ilçe belediyeleriyle koordinasyon içerisinde hızlıca hazırlayacağız. Bizzat hayatın içerisinde tatbik edeceğiz. İkinci olarak Beylikdüzü'nde uygulamaya geçirdiğimiz 'Afet Bilgi Sistemi'ni tüm İstanbul'da hayata geçireceğiz. 'İstanbul Hazır' uygulaması ile vatandaşımız, afet anında ne yapacağını, nerede toplanacağını, hangi konuda nereden destek alabileceğini bilecek. Oluşturacağımız yeni yeşil alanlar, meydanlar ve kamuya kazandıracağımız bölgeler olası bir afet anında toplanma alanları olacak. İklim rejiminin değişmesiyle de birlikte artık sel felaketleri çok sık rastladığımız bir afet durumu. Bu konuya ilişkin altyapı yatırımlarından, kentsel planlamaya birçok unsuru içerisinde barındıran, bütüncül bir risk yönetimi anlayışı getireceğiz. Ve en önemlisi: çocuklardan başlayarak, hedefimiz tüm İstanbul'da temel afet bilinci ve ilk yardım eğitimi almayan kimseyi bırakmamak. Başaracağız bunu, göreceksiniz. Beylikdüzü'nde yaptık, tüm İstanbul'da da yapacağız.''

''ORTADA NE BİR STRATEJİ VAR NE DE BAŞARILI UYGULAMA''

''Bakın 15 senedir kentsel dönüşüm konusu İstanbul'un sürekli gündeminde. Ortada ne bir strateji var ne bir model ne de başarılı bir uygulama. Halkın çıkarlarını gözetmeyen anlayışla hayata geçirilen; türlü mağduriyetlere yol açan kentsel dönüşüm uygulamalarına son vermemiz gerekiyor. Fikirtepe'de,

Gaziosmanpaşa'da, Sulukule'de, Bayrampaşa'da, Üsküdar Kirazlıtepe'de, Başakşehir Bayramtepe'de, Tozkoparan'da, Okmeydanı'nda, Sarıyer'in, Eyüp'ün, Pendik'in, Beyoğlu'nun birçok mahallesinde… yani İstanbul'un her noktasında türlü mağduriyetler söz konusu. İlçe ilçe dolaştım. Gidebildiğim her mahallede oraya özgü sorunları konuştuk, çözüm önerilerimizi anlattık. Artık insanlarımızın birçoğu kentsel dönüşümün adını bile duymak istemiyor. Çünkü yapılanlar, vatandaşı dinlemeden yapılıyor. İnsanların yıllardır emek ederek, taş taş üstüne koyarak var ettikleri, komşuluklar edindiği mahallelere göz koyan bir avuç insan için değil. O mahallelerde yaşayanlar; sağlıklı, güvenceli, mutlu bir yaşam sürebilsin diye yol haritamızı acilen hayata geçirmemiz gerekiyor.''

1560424826_photo_2019_06_13_14_15_45.jpg

''YERİNDE YAŞAM GARANTİSİ SAĞLANACAK''

''Buradan söz veriyorum. Vatandaşımızın bu tedirginliğini ortadan kaldıracağız. Halkımız şunu bilsin ki; biz İstanbulluya 'Yerinde Yaşam Garantisi' sağlayacak, İBB olarak kimseyi yalnız bırakmayacak, kentsel dönüşüm projelerinde garantör görevini üstleneceğiz. Mahallelerin önemli bir kısmının ana sorunu; arazilerin mülkiyetinin kendilerine devredilmemiş olması. Tapu tahsisleri ellerinde, yıllardır bekleyen vatandaşlarımız var. İBB, kendi sorumluluğunda olan Nazım İmar Planlarını yıllardır tamamlamadığından, bekleyen mahallelerimiz var. Plan yapılmamış, parselasyon yapılmamış, o veya bu gerekçeler... Bütün bunları ortadan kaldıracağız. Çok net: Tapu sorununu çözeceğiz.''

''BEYLİKDÜZÜ'NDE 20 BİN AİLEYE TAPU DAĞITTIK''

''Vatandaşımızın beklentileri üzerinden artık kimse spekülasyon yapamayacak. 5 yıl içerisinde Beylikdüzü'nde ilçe belediyesinin imkanları ile 30 yıllık sorunları çözdük, 20 bin aileye tapu dağıttık. Beylikdüzü'nde başardık, tüm İstanbul'da da başaracağız. Kentsel dönüşüm projelerimizi kapalı kapılar ardında hazırlayıp uluslararası emlak fuarlarında pazarlamayacağız. Halk için, halkla birlikte, bilimsel ölçütleri önümüze koyarak yol yürüyeceğiz. Kiracılar da mağdur edilmeyerek, onların da talepleri halinde, proje alanında uygun bedellerle hak sahibi olması sağlanacak. Kentsel dönüşüm alanlarında açacağımız ofislerle hem vatandaşın hem de çevre sakinlerinin soru ve sorunları için anında çözüm üreteceğiz. Açacağımız 'Mahalle Çözüm Merkezleri', yine bölgede yaşayan insanlara hukuk, imar vb. konularda bilgilendirme yapacak. Mahalle dernekleri, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve kuracağımız mahalle meclisleri ile birlikte karar verilecek, hiçbir proje tepeden inmeci bir şekilde insanlara dayatılmayacak.''

''VATANDAŞIMIZI ORTADA BIRAKMAYIZ''

''Ayrıca, Kentsel Dönüşüm Fonu oluşturacağız. Rant değeri yüksek yerlerdeki dönüşüm çalışmalarından, düşük olan bölgelere kaynak transferi sağlayacak bir fon olacak. Dönüşüm konusuna da bütüncül olarak bakacağız. Afet riski açısından riskli olan, daha çeperde kalan bölgeleri kendi kaderlerine terk etmeyeceğiz. Kriz ortamında, inşaat sektöründe yaşanan durgunluk; firmalar ile vatandaşlarımız arasında imzalanan sözleşmelerde çeşitli sorunlara yol açıyor. Binası yıkılmış, yıkılmayı bekleyen, elektriği, suyu kesilmiş, ne yapacağını bilemeyen birçok ailemiz var. Vatandaşlarımızın evsiz kalma ile sonuçlanan mağduriyetleri ortaya çıkmış durumda. Biz vatandaşımızı bu şekilde ortada bırakamayız. Bu konu ile ilgili İBB'de özel bir masa kuracağız. Vatandaşımız gelip bize müraacat edecek; hukuki, mali, imardan kaynaklı durumları birlikte analiz edeceğiz.''

''KİPTAŞ'I DEVREYE SOKACAĞIZ''

''Bu riskli yapıların dönüşümü ve yeniden yapılması için KİPTAŞ'ı devreye sokacağız. KİPTAŞ güvencesi ile vatandaşımız başını sokabileceği evine bir an önce kavuşabilecek. Oradaki imar koşulları ve yapılacak anlaşma gereği KİPTAŞ'a kalacak daireleri de o mahallede yaşayanların barınma sorununu

çözebilmek adına yine 'Kiralık Sosyal Konut' olarak değerlendireceğiz. Böylelikle, dar gelirli aileleler, işine yakın merkezi alanlarda, 500 ila 1000 lira arasında bir kira bedeli ile oturabilecekler. Böylelikle, İstanbul'un her noktasında İBB'nin sosyal konutları olacak İBB'nin maalesef dar gelirlilere yönelik, somut bir konut politikası yok. Göreve geldiğimiz an, KİPTAŞ'ın önceliği bu şehirde yoksulların barınma sorununu çözmek olacak.''

''KİPTAŞ ASLİ GÖREVİNE DÖNECEK''

''Nitelikli sosyal konut olgusunu geliştireceğiz. Sadece kentin dış bölgelerinde değil, merkezi bölgelerinde de sosyal konutlar inşaa edeceğiz. Tespitlerimizi yaptık. İstanbul'un her iki yakasında, dar gelirlilerin konut edinebilmesi için Büyükşehir Belediyesi'nin mülkiyetinde bulunan alanlarda hızlıca KİPTAŞ aracılığı ile 15 bin konut üreteceğiz. Yapılacak yeni konutların yaklaşık yüzde 40'ı kiralık olarak üretilecek. Böylelikle düşük kira bedelleri ile vatandaşın nitelikli konut edinmesi sağlanırken, bu bölgelerdeki kira fiyatları da makul seviyelere getirilecek. Ekonomik krizin en çok zorladığı kesimlerden biri de özellikle kentsel dönüşüm sonrası daireleri küçülen kalabalık ailelerimiz oldu. Ben, bu aileleri iyi bilirim; örfüne adetine sahip çıkan cefakar ailelerdir onlar. Küçük metrekarelere sıkışmış, bu üç nesil bir arada yaşayan ailelerimize geniş alanlı sosyal konutlar inşa etmeye başlayacağız. Sözün özü KİPTAŞ, bizim dönemimizde yapması gereken asli görevine dönecek ve dar gelirli İstanbulluya mahalle kültürü içerisinde; otoparklarıyla, sosyal alanlarıyla, afet toplanma alanlarıyla, yeşil alanlarıyla huzurlu ve nitelikli yaşam alanları üretecek.''

''ÇOCUKLARIMIZIN SAĞLIĞINI KORUMAK ÖNEMLİ''

''Bu konuda çok önemli bir diğer noktaya daha değinmek istiyorum. Kentsel dönüşüm nedeniyle yapılan bina yıkımlarında önümüzdeki 30 yılı etkileyecek çok ciddi bir halk sağlığı sorunu ile karşı karşıyayız. Biliyorsunuz asbest maddesi kanser yaptığı gerekçesiyle 2010 yılından itibaren ülkemizde de yasaklandı. Ancak bu tarihten önce yapılmış olan binaların yıkımında havaya karışıyor ve sağlığımızı tehdit etmeye devam ediyor. Çocuklarımız bu havayı soluyarak büyüdüğü için çok ciddi bir kansere yakalanma riski taşıyor. Uygulama aşamasında bir başı bozukluk hakim. İBB olarak, ilçe belediyeleri ile koordine bir biçimde bu konuda etkili bir denetimi hayata geçireceğiz. Düzenli ölçümler yapacağız, yıkım esnasında gerekli önlemleri kesinlikle sağlayacağız. Çünkü halkımızın ve en çok da çocuklarımızın sağlığını korumak bizim için son derece önemli.''

''EKİBİMİN DENEYİMİ VE BİRİKİMİ YÜKSEK''

''İstanbul'un yıllardır katmerleşen trafik çilesi de hızla çözümlememiz gereken bir diğer konu. Biliyorsunuz, ulaşım alanı ile ilgili 31 Mart seçimleri öncesinde çözüm önerilerimizi içeren çok detaylı bir sunumu sizlerle paylaşmıştım. Burada bazı başlıkların altını tekrar çizmek istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, ulaşıma yönelik çok sayıda proje gündeme geldi. Bunların başarılısı var, başarısızı var, gecikeni var, verimsizi var, israflısı var. Ancak şu bir gerçek ki, İstanbul'un ulaşım sorunu her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Sokakta kime sorarsanız sorun, aynı cevabı alacaksınız. Çok şükür, İstanbul'daki ulaşım kaosuyla mücadele edecek enerjimiz var. Ekibimizin bu konuda bilgi birikimi ve deneyimi son derece yüksek. Zaten, sorunu doğru tespit ederseniz, konuya bilimsel yaklaşırsanız, çözümleriniz de doğru olur.''

1560424826_photo_2019_06_13_14_15_45_1.jpg

''İLK İŞİMİZ METRO OLACAK''

''Öncelikle, uzun zamandır ihmal edilen toplu ulaşımı destekleyecek ve geliştireceğiz. İlk işimiz metro olacak. 2014'te, "Her yerde metro" dediler, ilave 260 kilometre yeni hat vaat ettiler. Peki ne oldu? 5 senenin sonunda ancak 30 kilometre açabildiler. 2004 yılında İBB bütçesi ile yapılmış 45 kilometre. raylı sistem varken, 2019 yılına geldiğimizde, Bakanlığın bütçesi ile yapılmış Marmaray haricinde

üretilmiş toplam raylı sistem hattı 157 kilometre. Yani 15 yıl boyunca yılda ortalama sadece 7,5 kilometre raylı sistem yapılmış. Bu mu başarı, soruyorum size? Her seçim dönemi, aynı ilçelere metro vaadi vermeye sıkılmıyor musunuz? Biz israf etmeyeceğiz, metro yapacağız. 630 kilometre metro hattı, 11 yeni füniküler hat ile bağlayarak, 5 yılın sonunda vatandaşlarımızın yüzde 90'ının evinden, işinden, okulundan yürüyerek bir metro durağına erişebileceği bir İstanbul olacak.''

''DENİZ ULAŞIMINI DESTEKLEYECEĞİZ''

''Yıllardır ihmal edilen deniz ulaşımı. Bakın her tarafı deniz olan bu kentte deniz ulaşımının payı yüzde 8'lerden yüzde 3'lere düşmüş durumda. Deniz ulaşımını, Marmara Denizi'ne paralel, hızlı araçlar ile destekleyeceğiz. Atıl olan tüm iskelelerle birlikte, yeni iskeleler açacak ve bunları raylı sistemle entegre hale getireceğiz. Füniküler hatlarla İstanbul'un tepelerini deniz iskelelerine indireceğiz. Yanlış yönetim politikaları İDO'yu neredeyse iflasa, İstanbul içindeki hatlarını iptal etme noktasına kadar götürdü. Ulaşımı para kazanmak için değil, halkın ihtiyaçlarını karşılamak, kamu yararı gözetmek amacıyla yeniden düzenleyeceğiz. İstanbul'un trafiğini rahatlatmak için kademeli saat uygulaması yapacağız. Kentin trafiğinin yoğun olduğu bölgelerde, kargo işleri haricinde mal yükleme-boşlatma işlemleri 22.00 - 06.00 saatleri arasında yapılacak. Pilot uygulama ile başlayıp, kentin genelinde yaygınlaştıracağız. Göreve gelmemiz ile birlikte Boğaz köprülerinden geçişlerde taksi ve dolmuşlardan ücret alınmaması için adım atacağız. Köprüden geçtin, geçmedin derdi bitecek. Vatandaşımızın parası cebinde kalacak, özel araç kullanımı azalırken, taksici esnafımızın işleri artacak, trafik yoğunluğu ve çevre kirliliği de azalacak. 1 verip 5 kazanacağız.''

''TEM'DE VATANDAŞLARIN GECE-GÜNDÜZ ÜCRET ÖDEMESİNİN ÖNÜNE GEÇECEĞİZ''

''Şehir içinde kalan TEM gişelerinin kaldırılması için girişimde bulunacağız. Artık şehir içi bir yola dönüşen TEM'de vatandaşlarımızın sabah-akşam ücret ödemesinin önüne geçeceğiz. Birileri krizi fırsata çevirip halkın sırtına yüklenecek yeni vergileri gündeme getiriyor olabilir, biz kriz koşullarında halkımızın yanında olacağız. TEM otoyolunu toplu taşımayla, MEGABÜS'le güçlendireceğiz. Başakşehir, Bağcılar, Esenler, Sultangazi'den, Ümraniye, Sultanbeyli'ye kadar yaklaşık 3 buçuk milyon kişiye hizmet edecek. TEM kuzeyinde ve güneyinde İstanbul Kart ile binilebilecek paratransit yani dikey, ekspres servis bağlantıları ile vatandaşı Megabüs hattındaki Transfer Merkezlerine taşıyacağız. Böylelikle, mevcut metrobüs hattına olan talep azalacak ve bütünleşik iki ana aksla İstanbul halkı kentin bir ucundan diğerine konforlu bir şekilde hızla ulaşabilecek. Megabüs hattında yerli ve temiz enerjili, hibrid teknolojisine uyumlu, yüksek taşıma kapasiteli araçlar kullanacağız.''

''OTOPARK KAPASİTESİ 2 KATINA ÇIKACAK''

''Zamanını ve benzinini otopark yeri arayarak kaybeden vatandaşımıza da sözümüz var. Öncelikle şunu söyleyelim, kimse kendi mahallesinde, sokağında İSPARK ücreti ödemeyecek. Kamu kurumlarına ait otoparklar mesai saatleri dışında vatandaşın hizmetine sunulacak. Asansörlü otopark sistemleri ile otopark kapasitesini iki katına çıkaracağız. 'Park et&devam et' uygulamalarını yaygınlaştırıp, toplu taşımayla entegre edeceğiz. Aracını park eden herkes toplu taşımadan ücretsiz yararlanacak. Transfer merkezlerinde 100 bin araçlık yeni otoparklar yapacağız. İmar düzenlemeleri ile özel otopark olgusunu teşvik edeceğiz. Yıllardır çözülemeyen otopark sorununu vatandaşlarımızın gündeminden çıkaracağız.''

''TOPLU ULAŞIM 24 SAAT DEVAM EDECEK''

''İstanbul'da toplu ulaşım gece gündüz, 24 saat devam edecek. Kimse, saat kaç olursa olsun, nereye, nasıl gideceğini dert etmeyecek. Akıllı sistemleri aktif biçimde ulaşımın hizmetine sunacağız. Modern sinyalizasyon sistemleri, erken yönlendirme sistemleri, otopark yönetim sistemlerinden kentin

tamamında bütüncül bir sistem olarak yararlanılacak. Taksi, servis, otobüs, dolmuş gibi, taşımacılık sektörünün bütün kesimleriyle birlikte, sorunları ortak akıl ile çözeceğiz. İlk işimiz; İBB bünyesinde 'Özel Taşımacılar ve Odalar Müdürlüğü' kurmak olacak. Aylar öncesinden; 'tahdit tehdit olmayacak' demiştim. UKOME kararıyla bir kısım düzenlemeler yapıldı. UKOME, yani Ulaşım Koordinasyon Merkezi'nde alt komisyonlar ve kurullar oluşturulacak, herkes dinlenecek, sektörün tüm temsilcilerine komisyonlarda söz ve yetki hakkı vereceğiz. Eğitim desteği de vereceğiz, uyaran, yönlendiren bir belediyecilik yapacağız. Sözün özü; işletmeciler de mutlu olacak, yolcular da. Şu anda UKOME'de bir toplantı yapılıyor bilgisi ulaştı. Seçime 1 hafta 10 gün kala karar alma çabasına girdiler. Yerime bakan Vali Bey benim sözlerimi takip ediyor.''

''İSTANBUL ERİŞİLEBİLİR BİR KENT OLACAK''

''Yaya yollarıyla, kaldırımlarıyla, bisiklet akslarıyla İstanbul, erişilebilir bir kent olacak. Toplu ulaşımı tamamen engelli erişimine uygun hale getireceğiz. Engelli vatandaşlarımız evlerinden çıkıp kentin her yerine güvenle seyahat edecek, herkes gibi İstanbul'un güzelliklerinden dilediğince yararlanabilecek. Yeşil alanlarla bütünleşik, toplu ulaşım ile entegre toplam 500 kilometre uzunluğunda bisiklet yollarımız olacak. İstanbul'a kazandıracağımız yeni 'Yaşam Vadileri', aynı zamanda insanların yürüyerek ya da bisikletle bir yerden bir yere güvenli bir şekilde erişebileceği doğal parkurlar olacak. İstanbul'un beton yığınları içerisinde yeşile hasret kalmasına izin vermeyeceğiz. İstanbul'un kuzey ormanlarını, Validebağ gibi mevcut korularını, Aydos, Park Orman gibi kent içinde kalan büyük orman alanlarını, park alanlarını kesinlikle el değmeyecek şekilde muhafaza edeceğiz ve yeni alanlar kazandıracağız.''

''15 YENİ YAŞAM VADİSİ KAZANDIRACAĞIZ''

''İstanbul'a kazandıracağımız 15 yeni Yaşam Vadisinden bahsediyorum. Beylikdüzü'nde başardığımızı, İstanbul'un tümüne yaymaktan bahsediyorum. Maalesef, İstanbul'un birçok ilçesinde kişi başına düşen yeşil alan miktarı 1 metrekarenin altında. Örneğin Esenler, örneğin Bağcılar. İstanbul'daki yeşil alan miktarını derhal dünya standartlarına yükselteceğiz. Sadece 15 Yaşam Vadisi ile 20 milyon metrekare yeni yeşil alanı bu kente kazandıracağız. Bu alanlar ile aynı zamanda, kentin imara açılmış deprem toplanma alanlarını yeniden İstanbul'a kazandırmış olacağız. İstanbul'un kuzeyinde 70 kilometrelik bir yeşil koridor oluşturacak, böylelikle hem İstanbul'un akciğerlerini koruyacak hem de kazandıracağımız yeşil alan miktarını 30 milyon metrekareye çıkaracağız.''

''YEŞİL ALAN KİŞİ BAŞI 15 METREKARE OLACAK''

''Kentte işlevini kaybetmek durumunda kalan havalimanı, askeri alan, taş ocağı gibi bölgeleri, bütüncül bir plan dahilinde, katılımcı bir tasarım süreci ile orman, yeşil alan ve park fonksiyonu ağırlıklı olmak üzere İstanbul halkına kazandıracağız. Mahalle içerisinde atıl kalan uygun alanları mahallelinin çoluk çocuk bir araya gelebileceği, nefes alabileceği Cep Parklara dönüştüreceğiz. Tüm bunlarla birlikte İstanbul'da kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarını 15 metrekareye çıkaracağız. Bu bir hayal değil. İnanın, başaracağız. Çevre kirliliğinin bütün türleriyle mücadele edeceğiz. Dünyanın bütün kentleri çevresel bir yıkıma doğru giderken, bu konuyu kesinlikle öteleme şansımız yok. Havamız, suyumuz, toprağımız temiz olacak. İklim değişikliğinin etkilerini minimuma indirecek, 'İklim Değişikliği Eylem Planı'nı hayata geçireceğiz. Bahsettiğim iklim değişikliği planı, afet esnasında toplanılacak yeni yeşil alanların oluşturulması, risk azaltma yaklaşımı ile İstanbul'un 'kentsel dayanıklılık' faktörlerini arttıracağız.''

''SORUNLU DEŞARJLARDAN DOLAYI MARMARA DENİZİ ÖLÜYOR''

''Görüyorsunuz, İBB yine bizim paralarımızla metroda, üstgeçitlerde seçim reklamları yapmaya devam ediyor. Diyor ki, İstanbul atıksularının yüzde 90'ından fazlasını arıtılıyormuş. Keşke doğru olsa. İstanbul'un maalesef doğru dürüst, çağdaş bir arıtma sistemi yok. Sorunlu deşarjlardan dolayı Marmara Denizi ölüyor. Tuzla, Ataköy, Haramidere, Beylikdüzü ve Avcılar ilçelerimizde pis koku sorunundan artık insanlarımız ilallah etmiş durumda. Göreve gelir gelmez, 'İstanbul Atıksu Yönetimi Eylem Planı'nı hazırlayıp, yürürlüğe sokacağız. İleri düzey biyolojik arıtma merkezlerimizle Marmara Denizi'ni gönül rahatlığıyla yüzülebilir, temiz bir deniz haline getireceğiz. Biyolojik çeşitlilik artacak, Marmara yeniden canlanacak. İstanbul yeniden denizle buluşacak. Aynı zamanda atıkların ve atık suların geri kazanılmasını, potansiyel enerji kaynağı olarak kullanılmasını sağlayacağız. 'Atık Yok Kazanç Var' projemizle sıfır atığı teşvik edecek, geri dönüşüm ve paylaşım yöntemleri ile toprağımızı, çevremizi ve suyumuzu koruyacağız. Daha önceden de sözünü vermiştim. Yine tekrar ediyorum. 5 yıl içerisinde İstanbullu hemşerilerim musluktan tertemiz su içebilecek. İSKİ, bugün bunun mümkün olduğunu iddia ediyor. Peki ben de buradan soruyorum sizlere. Hanginiz bugün suyu musluktan içiyor, diğer Avrupa'nın büyük kentlerinde olduğu gibi? Biz, bunu başaracağız ve 4 kişilik bir ailenin haftada iki damacana su tüketttiğini varsayarsak, yıllık, yaklaşık 1000 lira tasarruf etmesini sağlayacağız.''

''OLİMPİYAT STADI'NDA ELEKTRİK ÜRETECEĞİZ''

''Temiz enerji, İBB'nin bugüne kadar gündemine almadığı bir konu. Bizim önceliğimiz olacak. Yenilenebilir enerji yatırımlarımızı arttıracağız. Büyükşehir Belediyesi kendi elektiriğini üretecek, diğer kurumların, kooperatiflerin yenilenebilir enerji yatırımlarını ise teşvik edecek. Örneğin atıl durumdaki Atatürk Olimpiyat Stadı'nı, hem çalışan bir spor merkezi hem de bir güneş enerjisi santraline dönüştürme projemizi ilgili kurumların gündemine sunacağız. Biliyorsunuz değil mi, plansızlıktan, programsızlıktan 200 milyon dolar harcanıp da yapılan çürümeye terk edilen, hiçbir müsabaka yapılamayan Olimpiyat Stadı'nı, basına yansıdığı kadarıyla, 120 milyon dolar harcayıp da yenilemeyi planlıyorlar. E bu israf değil midir, iş bilmezlik değil midir? Yazık değil midir, milletimizin parasına? Tribünlerin üzerine yerleştireceğimiz güneş panelleri ile işlevsiz durumdaki stadyum, haftanın yedi günü elektrik üreten bir güneş enerjisi santrali olacak. Otoparklarımızda araçların üzerini güneş panelleri kapatacak dolayısıyla otoparklar da birer güneş enerjisi santraline dönüşecek. Sokak aydınlatmalarını, Aydınlatma Eylem Planı Çerçevesinde güneş enerjisiyle çalışan hava ve gürültü kirliliğini tespit eden, ücretsiz wi-fi sağlayan bir yapıya dönüştürecek ve güvenlik sorunu yaşanan sokaklarda kameralı olacak şekilde yeniden düzenleyeceğiz.''

''İSTANBUL OLİMPİYAT SPORCULARI MERKEZİ OLACAK''

''Daha önce de söyledim; İstanbulumuzun güzide 3 kulübü varken yeni bir futbol kulübü kurayım, buna paralar, ihaleler, sponsorluklar aktarayım gibi bir derdimiz olamaz. Biz, mevcut kulüplerimizle dayanışma içerisinde amatör sporcularımızın yetişmesi için her türlü altyapı imkanını sağlamakla mükellef görüyoruz kendimizi. Beş yıl içerisinde 30 yeni yüzme havuzu, 30 kapalı spor salonu projelerini, öncelikle bu hizmetlerden yoksun olan mahallelerimizden başlayarak hayata geçireceğiz. Biliyorsunuz; eski stadyumlarımızda atletizm pistleri olurdu, stadyumlar yenilenirken bu pistleri kaybettik. Şu an İstanbul'da atletizm pisti yok denecek kadar az. 3 yeni atletizm pisti projemizi de hızla hızla hayata geçirecek, bu en temel spor branşını İstanbul'un gençleri arasında yaygınlaştıracağız. İstanbul, olimpiyat sporcularının yetiştiği bir merkez haline gelecek. Önce sporcuyu yetiştireceğiz, olimpiyat oyunları kendiliğinden gelecek zaten, göreceksiniz. Biliyorsunuz gençlerimizin yoğun ilgi duyduğu yeni bir spor dalı var. Yeni nesil arasında E-spor giderek yaygınlaşıyor. E-spor merkezleri kurarak, gençlerimize gerekli altyapı imkanlarını sunacağız. Kuracağımız E-spor ligi ile her kesimden gençlerimizin bu alandaki yeteneklerini geliştirmesini teşvik edeceğiz. Özellikle imkanı olmayan gençlerimizin İBB olarak her zaman yanlarında olacağız. Mobil uygulamalarla İstanbullunun

hareketli bir yaşama kavuşması, sporu bir yaşam biçimi hale getirmesi için teşviklerde bulunacağız. Belediyenin hizmetlerinden ücretsiz yararlanabilmelerini sağlayacağız.''

''KENT 2 KAT BÜYÜDÜ TİYATRO SALONLARI YERİNDE SAYDI''

''İstanbul büyük, talepler daha da büyük ve çeşitli. Hizmetlerimiz de büyük ve çeşitli olacak merak etmeyin. İstanbul'un kültür ve sanat politikalarını bizzat bu alandaki insanlarla birlikte oluşturacak, 'İstanbul Kültür-Sanat Meclisi'ni kuracağız. Şehir Tiyatroları'nın durumu ortada. Kent iki kat büyüdü ama tiyatro salonları yerinde saydı. Mevcut 11 adet Şehir Tiyatrosu'nu, iki kat artırıp 22'ye çıkaracağız. Gezici Tiyatro ile tiyatro sahnesini İstanbul'un her mahallesine ulaştıracağız. Kadın ve çocuklar için gündüz ücretsiz gösterimler olacak. Hasanpaşa gibi, Zeytinburnu, Dolmabahçe, Yedikule vb. gazhaneler, endüstri mirasımızın korunması ve İstanbulluların sosyal ve kültürel gereksinimleri doğrultusunda etüt edilerek değerlendirilecek. Düşünebiliyor musunuz, İstanbul gibi önemli bir kentin uluslararası ölçekte marka değerine sahip bir festivali bile yok. İstanbul'u bir festivaller kenti yapacağız. Müzik, Sinema, Tiyatro gibi sanatın her dalından, gastronomi vb. kültürel alanlar, dijital ve teknoloji konulu yeni trendlere kadar çok sayıda festivali ilgili kurumlarla iş birliği içerisinde kente kazandıracağız.''

''İSTANBUL DÜNYANIN EN ÇOK ZİYARET EDİLEN 3 METROPOLÜ ARASINA GİRECEK''

''İnsan ister istemez üzülüyor. Bakın, İstanbul'un yarısı kadar tarihi değeri, doğal güzelliği olmayan kentler, İstanbul'un iki katı turist çekebiliyor ve daha büyük oranlarda turizm geliri elde edebiliyor. Londra, Paris, New York gibi şehirler kendi nüfuslarının iki katı turiste sahipken İstanbul kendi nüfusunun 3'te 2'si kadar turiste ev sahipliği yapıyor. Bizim neyimiz eksik. Aksine fazlamız var. Turizm sektörü, yıllardır sahipsiz, dertlerine kulak veren, çözüm arayan, yanlarında duran bir yetkiliye ulaşamamaktan yorgun düşmüş. Ortak aklı harekete geçirip ilk iş olarak 'Turizm Master Planı'nı hazırlayacağız. İBB, turizm konusunda tam bir moderatör olacak. Turizm sektörü için imkan ve ortam sağlayacak. Uluslararası kültür ve sanat festivalleri, uluslararası müzik festivalleri, spor etkinlikleri, marka festivalleri, dijital festivaller, uluslararası e-spor etkinlikleri, tiyarto ve sinema festivalleriyle İstanbul, sadece yakın coğrafyamız için değil, tüm dünya için gerçek bir çekim merkezine dönecek. İstanbul'un kendi Broadway'i olacak. Yabancı ziyaretçiler İstanbul'a geldiklerinde sadece tarih ve mutfak için gelmeyecek, aynı zamanda kültür ve sanat etkinlikleri için de gelecek. Size söz veriyorum İstanbul, çeşitlenen turizm türleriyle, her mevsim yerli ve yabancı turistlerin ziyaret ettiği bir kent olacak. İstanbul dünyanın en çok ziyaret çeken ilk 3 metropülü arasına girecek.''

''15 YENİ MÜZE KAZANDIRACAĞIZ KENTE''

''Doğa turizmi, spor turizmi, kongre turizmi gibi alternatif turizm türlerini destekleyeceğiz. Turistlere özel İstanbul Kartla, yabancı misafirlerimiz, kent içinde kolayca hareket edebilecek ve ulaşım, kültür, sanat vb. tüm hizmetlerden gönül rahatlığıyla yararlanabilecekler. 15 yeni müze kazandıracağız İstanbul'a. Doğa tarihi müzesi, Müzik müzesi, Hemşehri müzesi, Mimar Sinan Mimarlık Müzesi bunlardan sadece birkaç tanesi. Gezi rotaları oluşturacağız. Düşünebiliyor musunuz, Mimar Sinan gibi bir değerimizin İstanbul'umuza kazandırdığı eserleri gezmek isteyenleri yönlendirecek bir rotası, bir rehberi bile yok bu kentin. Daha nice sanatçımız, şairimiz, yazarımız var. Tarihi surlar, çevresiyle birlikte ele alınıp, Çin Seddi gibi üzerinden yürünülebilen bir rotaya dönüşecek örneğin. Göreceksiniz, kruvaziyerle gelen turist o gemiden inecek, kentin içerisinde dolaşacak, esnafla ilişki kuracak. Bu kentin kültürünün, sanatının, müzelerinin, restoranlarının tadını alacak ve insanlarımızın hoşgörüsüne, misafirperverliğine hayran kalıp öyle dönecek ülkesine. İstanbul'u tarihle ve denizle yeniden buluşturacağız. Haliç, Harem ve Küçükçekmece Gölü'nde yapacağımız düzenlemelerle; yeni aktivite alanlarıyla, hem İstanbul halkı, hem de bu kenti ziyaret eden her yerden insanın denizi ve tarihi en güzel şekilde hissedeceği alanlara dönüştüreceğiz.''

''TOPYEKÜN BİR KALKINMA SAĞLAYACAĞIZ''

''Tarİhi Yarımadayı yaşamın canlılığından koparmadan, turizme kazandırırken; mutlaka ama mutlaka koruyacağız. Koruma amaçlı imar planı yeniden üretilecek, İstanbul Tarihi Silueti Koruma Planı yapılacak. Tarihi Yarımada'daki Sultanahmet, Beyazıt, Aksaray gibi meydanlar; Surlar, Hendekler, Sur kapıları, Sirkeci Garı, Süleymaniye, Hanlar Bölgesi gibi birçok özel ilgi alanları, çağdaş yaklaşımlarla düzenlenecek. Kültürel mirasımızı koruyacak, turizmi hak ettiği noktalara taşıyacağız. Böylelikle istihdam artacak, esnaf kazanacak. Ekonomimiz büyüyecek. Turizm sektörünün yanı sıra, İstanbul'un sektörel gelişme bölgelerini yerleşim yerleri ile ilişkilendirerek topyekün bir kalkınma sağlayacağız. İstanbul'da belirlediğimiz Turizm, Tarım, Ticaret ve Hizmet, Sanayi, Finans, Lojistik, Enerji sektörlerinde uzmanlaşmış bölgeleri yerleşim alanları ile birlikte ele alacak ve bu bölgelerde gerekli altyapı yatırımlarını yaparak bu sektörleri destekleyeceğiz. Özellikle imar planlarından kaynaklı istikrarsızlıkları, belirsizlikleri derhal ortadan kaldıracağız. Böylece İstanbul'u mutlu insanların kenti yapma hedefimizde istihdam sorununu çözeceğiz.''

''ÖNCELİĞİMİZ KATMA DEĞERİ YÜKSEK SEKTÖRLER''

''İki gün önce yapmış olduğum sunumda belirttiğim gibi, İstanbul'un 150 kırsal mahallesi yani eski adıyla köyleri organik tarım üretiminin ve aynı zamanda doğa ve kıyı turizminin merkezi olacak. Silivri, Çatalca, Eyüp, Şile ve Büyükçekmece ilçelerimiz İstanbul'un belki de en değerli yerleşimleri olacak. Başka hayallerin kurulmasına fırsat vermeyeceğiz. Aynı atılımı sanayide ve özellikle yüksek teknolojiye dayalı üretimde de sağlayacağız. Verimli yatırımlarla hem ekonomiyi güçlendirecek hem istihdamı arttıracağız. Katma değeri yüksek sektörler önceliğimiz olacak. Özellikle ileri düzey teknolojiyle, inovasyona dayalı, ar-ge ve bilişim vadileri ile kirletici olmayan sanayiyi destekleyecek, yerel ekonomiyi güçlendirerek, İstanbul'un küresel rekabet gücünü arttıracağız.''

''KARTAL VE GAZİOSMANPAŞA'YA BİLİŞİM ÜRETİM VE VADİLERİ KURULACAK''

''Kartal ve Gaziosmanpaşa'da yapacağımız Bilişim ve Üretim Vadileri ile buradaki mevcut sanayi tesislerini inovasyonla destekleyecek, uluslararası düzeyde gelişmesini sağlayacağız. Kadıköy yaratıcı endüstrilerin yoğun bulunduğu bir ilçe. Burada kuracağımız Yaratıcı Endüstriler Merkezi ile bu potansiyeli açığa çıkaracağız. Esenler Teknokent projesi; bir diğer önemli üretim ve gelişim noktası. İstanbul'a değer katacak, istihdamı arttıracak, gelir düzeyini yükseltecek bütün bu projelerle biz, İstanbul halkının refahını yükselterek gelişmiş ülkeler düzeyine çıkaracağız. Türkiye son 5 yılda, yüksek teknolojiye dayalı üretimde, 133 milyar dolarlık ithalat yapmasına rağmen, sadece 25 milyar dolarlık ihracat yapabildi. Bu kadar bütçe açığı buradan gelmekte. Bu durumu tersine çevirmek zorundayız. İstanbul'u bir dijital üretim merkezi haline getirip, dijital bir seferberlik başlatacağız. Üniversitelerimiz var, İstanbul'da ve dünyanın birçok başka yerinde ikamet eden yetişmiş yerli insan gücümüz var. Bu seferberliği başlatarak ve İstanbul'u yaşanabilir bir kent kılarak; yaşadığımız coğrafyada yetenekli, birikimli insanların gelip çalışmayı ve yaşamayı tercih ettiği bir kent haline gelebiliriz. Gençlerimiz kendi özgün markalarını yaratabilir, küresel şirketlerle iş birliği sağlayabilir. İstanbul gerçekten küresel bir kent, katma değer yaratan bir çekim merkezi haline gelebilir. İşte biz bu seferbeliği, tam da Esenler'den, Esenyurt'tan, Kartal'dan, Gaziosmanpaşa'dan başlatacağız. 'Kent Enstitüleri'ni tam da bu yeni işgücünün kapasite olarak gelişebilmesi için kuracağız.''

''HEDEFİ OLMAYAN KENTLER GERİDE KALIR''

''Bugün sizlere burada sunduğum çözümler ve projeler, birbirinden bağımsız, rastgele sıralanmış konular değil. Biz, bu hedefleri, bu projeleri bir gelecek öngörüsüyle ortaya koyuyoruz. Şunu çok iyi biliyoruz ki, vizyonu olmayan bir kentin herhangi bir hikayesi olamaz. Hedefi olmayan kentler, geride kalır, spekülasyona açık hale gelir; buralarda eşitsizlik, yoksulluk, israf ve kayırmacılık ön plana çıkar.

Böyle bir gidişatın bizi ileri götüreceğini düşünmek, kendimizi kandırmak olur. İstanbul için elbette 2030 - 2050'ye dair vizyonlarımız ve ilkelerimiz var. Gelecek tahayüllünü toplumun tüm kesimleriyle paylaşıp, katılımcı bir şekilde geliştireceğiz.''

''KAMUSAL ALANLAR OLUŞTURACAĞIZ''

''Peki tüm bunları nasıl başaracağız? Elbette ki, tüm İstanbullularla birlikte gerçekten katılımcı bir demokrasiyi bugünden inşa ederek. Başka türlü başaramayız. Demokrasisi gelişmemiş bir kentin bugünün koşullarında sorunları doğru bir şekilde çözmesi, ekonomik ve teknolojik kalkınmayı sağlaması mümkün değildir. Demokrasisi gelişmemiş, şeffaf yönetime sahip olmayan, hesap vermeye yanaşmayan bir kente ne yatırımcı gelir ne turist gelir. Mahalleden başlayarak kentin tamamına yönelik katılım süreçlerini işleteceğiz. Muhtarlarımız ve mahalle meclislerimizle, o mahallede hangi yatırıma öncelik verilecek, hangi planlar, hangi projeler gerçekleşecek, birlikte karar vereceğiz. 'İBB Mahalle Yönetişim Müdürlüğü'nü kurup bu alanda ciddi bir koordinasyon sağlayacağız. 'Bölge Masaları' kuracağız ortak sorunları olan ilçelerde, ortak çözümler geliştireceğiz. Katılımcı İstanbul Belediyesi' (KİB) mobil ve online platform ile tüm İstanbul halkının karar süreçlerine katılımını sağlayacağız. 39 belediye başkanımızın tamamı bizim yol arkadaşımız. Herkesin bu kent üzerinde söz hakkı olacak. Hem yüz yüze ilişkilerin gelişebileceği kamusal alanları oluşturacağız hem de teknolojik iletişim olanaklarıyla halkımıza katılım imkanı sunacağız. En değerli kaynağım, İstanbul'un 16 milyon insanı. Görüyorsunuz ya, geleceğe ilişkin ortaya koyduğumuz vizyonu gerçekleştirmek için de bugünden adımlarımızı atmak zorundayız. İstanbul maalesef çok vakit kaybetti. Ama bizim enerjimiz, birikimimiz, inancımız ve coşkumuz yerinde. Açığı hızla kapacağız. 16 milyon İstanbullu ile başaracağız. Tüm bunları hayata geçirebilecek, her geçen gün büyüyen ekibimiz, uzman kadromuz var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin deneyimli personel kadrosu var.''

''BU KADAR İLERİ GİDEBİLECEKLERİNİ TAHMİN ETMEDİM''

''Yeri gelmişken söyleyeyim. Daha önce Belediye personelinin zorla mitinglere götürülmeyeceğini söylemiştim. Ama duyuyoruz ki, bırakın mitingi, İBB personeli seçim çalışması yapmak üzere ev ev, sokak sokak görevlendiriliyor. Hem de zaruri listesi oluşturularak. İBB'nin iştiraklerine bölge bölge görevler verilmiş, İSBAK Bayrampaşa'ya, BİMTAŞ Beyoğlu'na seçim kampanyası yapmak üzere görevlendirilmiş. İBB'ye bağlı pek çok kurumda çalışanların mesaisi, seçim mesaisi olmuş durumda. Devletin makam araçları, şirket araçları hepsi sahada. İnanın, bu kadar ileri gidebileceklerini gerçekten tahmin etmemiştim. Dün, İBB çalışanlarına yaptırılan korsan basın açıklamasına baktığınızda, bu ülkede partizanlığın geldiği noktaya bakıyorsunuz ve bu ülkede yapılanlar adına utanıyorsunuz. Orası bir kamu kurumu. Oraya bir imamı, itfaiye erini oraya simge olarak koyup açıklama yaptırmak ayıptır. 82 bin çalışanın suçu yok. Ben gelince, hepsi işini yapacak. 16 milyon insana hizmet edecek. Bana hizmet etmeyecek. Merak etmesinler, biraz daha sabır göstersinler. Benim yönetime gelmemle birlikte onlara da söz veriyorum; herkes artık kendi yeteneği ve mesleği gereğince sadece işini yapacak. Görevi, sadece 16 milyona ve İstanbul'a hizmet etmek olacak.''

''KAZANAN EKREM İMAMOĞLU DEĞİL, 16 MİLYON İSTANBULLU OLACAK''

''Bir avuç insana değil, kirli bir israf düzenine değil, 16 milyon İstanbulluya eşit ve adil hizmet. Bu, benim projelerimin, vaatlerimin temelidir, özüdür, ruhudur. İstanbul'un kentsel gelişimine sağlıklı bir yön vererek, bu kenti yaşanabilir hale getirecek olan anlayış budur. 24 Haziran'dan itibaren yalnızca bir yönetim değişikliği değil, büyük bir anlayış değişikliği yaşanacak İstanbul'da. İnsana saygıyı, kente özeni temel alan bir anlayış İstanbul'da hayatın her alanında hakim olacak. Konuşmama başlarken de söylediğim gibi, bu mücadelede Ekrem İmamoğlu'nun yanında olmak demek; doğrunun, hakkın ve haklının yanında olmak demektir. Etnik kökeni, inancı, sosyal, ekonomik ve politik konumu ne olursa olsun herkesin bu oyunu bozması gerekiyor. AK Partili, MHP'li, CHP'li, İyi Partili; HDP'li, BBP'li, SP'li,

DSP'li, Vatan Partili ayrımı olmaksızın 16 milyon İstanbullu bu oyunu bozduğu zaman kazanan CHP olmayacak. Kazanan Ekrem İmamoğlu olmayacak. Kazanan 16 milyon İstanbullu olacak… Kazanan demokrasi olacak… Kazanan hak, hukuk, adalet olacak. Kazanan tüm Türkiye olacaktır. Kazanan hak, hukuk, adalet olacak. Demokrasimiz güçlenecek, birlik ve beraberliğimiz pekişecek. Türkiye birliğine ve kalkınmasına giden yolun kapıları açılacaktır. Kardeşliğin ve kucaklaşmanın iktidarında, her şey çok güzel olacak.''

GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI

İmamoğlu'na yöneltilen ilk soru, ''Geniş bir yelpazede size destek görünüyor. İstanbul'da, 'Şehir Kültür Merkezi' kuracağınızı söylediniz. Buralarda Kürtçe sanat etkinliklerine ayıracağınız bütçe ve planlarınız var mı'' oldu. İmamoğlu, bu soruya, ''Aynı sorunun benzeri 2 gün önce de soruldu. Bu şehirde yaşayan her etnik kökenin, her inancın ürettiği hangi değer varsa, elbette ki bizim kültür merkezlerimizde keyifle yer bulacaklardır'' yanıtını verdi.

''SANDIKTA BAŞLAYIP YSK'DA BİTECEK DENETİM PLANIMIZ VAR''

İmamoğlu, ''23 Haziran seçimlerinin de iptal edilmesi ihtimali olup olmadığı, iptal durumunda acil eylem planı olup olmadığı ve tüm bunlarda Ak Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sorumluluğu olup olmadığı'' sorusunu, ''Tabii ki 31 Mart seçimleri sonrası üretilen gerekçesiz gerekçelerle seçimin iptali ortada. Zaten fikrimizi net olarak ifade ediyoruz. Bu anlamdaki tüm risklere karşı acil eylem planlarımız var. Bu, milletçe aldığımız bir tedbirdir. Sandıkta başlayıp YSK'da bitecek olan sıkı denetim ve eylem planımız var. Bunun içerisinde sadece CHP yok. İttifakımız olan İYİ Parti dışında diğer siyasi bilşenlerin de çok ciddi destek verdiğini görüyorum. Sadece siyasi değil, demokrasiye inanmış insanların, gönüllü kavramıyla bu sürece ne kadar yoğun katıldığı da ortada. Biz, her şeyimizle hazırız. İptal edilebilir mi? Olabilir. Olmayabilir de. Olmamasını temenni ediyoruz. Riski sıfıra getirecek şekilde, bu sürece karşı hukuksuz tavır alacak kişilerin eline en ufak bir gerekçe üretemeyecekleri şekilde, her alanı denetim sürecine katacak şekilde tedbir alarak bu süreci sıkıntıya sokacak halleri onlara fırsat olarak tanımayacağız. Biz, belki devletin yapması gereken tedbirler konusunda, 31 Mart öncesinde de sıkı uyarılarımızı yapmıştık. Ama bu uyarılarımızın karşılık bulmadığını gördük. Her noktasında her aşamasında kötü niyetli insanların eline fırsat vermeyeceğiz. Bu süreçte elbette ki siyasi iradenin etkisiyle siyasi bir karar vardır. Sorumluları ya da kişileri belirleyecek durumda değilim. Onu tarih gösterecektir. Vatandaşın seçimlerdeki kararı bunu notunu verecektir'' şeklinde yanıtladı.

''BEN NE SÖYLEDİĞİMİ BİLİYORUM'''

Bir gzeteci İmamoğlu'na, FOX TV Ana Haber spikeri Fatih Portakal'ın Ordu'da yaşanan VIP krizine yönelik bültende kullandığı sözlerini sordu. İmamoğlu, bu soruya, ''Ben, ne söylediğimi biliyorum. Bu konuyu daha da fazla konuşmak istemiyorum. O, duyduğunu söylemiş. Duyumlarından öte, ben ne söylediğimi biliyorum. Düşüncelerimi net olarak ifade ettim zaten. Benim size tavsiyem, özellikle kurumlarınıza. Arkadaşlarımın takip ettiğine göre, 'yok hükmünde' bir süreç tanımlıyorsunuz. Medya kuruluşlarının, bizim projelerimizi, sözlerimizi kamuoyuna aktarmak gibi bir sorumluluğunuz da var. Bu görev, bahsettiğiniz basit meselelerin ötesindedir'' yanıtını verdi.

1560424827_photo_2019_06_13_14_15_48.jpg

TEVFİK GÖKSU YANITI: ''İNŞALLAH 24 HAZİRAN'DA BUNLARI İNCELEYECEĞİZ''

İmamoğlu, ''Bazı gazetelerde, Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu'nun İBB'ye ait 12 mülkiyeti ilçe belediyesi üzerine geçirilmesine yönelik talebiyle ilgili haberler var. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz'' sorusunu da ''Ben de sabah haberlerden okudum sadece. Arkadaşlarımız inceliyor. Bu inceleme, 23 Haziran'dan sonra da devam edecek. Ne amaçla, hangi hakla ve hangi taleple istemiş.

Makul ve anlamlı bir talep değil. Zaten İBB, böyle bir talebe güler. Sadece güler ve yok hükmündedir. Danışıklı bir talep midir? İnşalah 24 Haziran'da bunları inceleyeceğiz'' şeklinde yanıtladı.

"SEÇİM GECESİ ANLIK, SAĞLIKLI BİLGİLER VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ"

31 Mart seçimlerinde Anadolu Ajansı'nın verileri kesmesi ve bir kaos ortamının oluştuğu hatırlatılan İmamoğlu'na "23 Haziran seçimlerine bu duruma yönelik bir çalışma var mı Nasıl tedbirler alındı" diye soruldu. İmamoğlu, "Bir bilgi sistemimiz var. Zaten o bilgi sistemiyle 13 tane, dünya tarihine geçecek naklen yayın yapmak zorunda kaldık. Vatandaşı bilgilendirmek zorunda kaldık. Yine o sistem devrede olacak. Bunun yanı sıra güvenli olacağına inandığımız ajansın çalışma yaptığını bilgi olarak alıyoruz. Birçok radyo, televizyon ve internet kurumlarıyla çalışma yapıldığını biliyoruz. Bu yönüyle sanırım, 31 Mart'ta görevini yapamayan o gün bir rezilliğe imza atan Anadolu Ajansı'ndan ziyade bu ajans yakın zamanda kendini tanıtacaktır. Daha güvenilir bilgileri aktaracağını umuyoruz. Bizler, o gece anlık bilgileri alan topluma bilgi aktaran bir pozisyonda olacağımızı ifade edeyim. En kısa zamanda sağlıklı sonuç bildirecek düzeye ama sağlıklı sonuç, gecenin on bir buçuğunda 'Ben kazandım'diye açıklayıp sonra mahçup olacak bir sonuçtan bahsetmiyorum. Kendi sistemimiz mutlaka geçerli sonucu açıklayacak" diye konuştu.

"HERKES KENDİ İŞİNE KONSANTRE OLSUN"

Bir gazeteci de "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki akşam yaptığı grup toplantısında 'İki yerde biz kazandık. Vizyon ve vitrin kaybetti.' dedi ve hareket kabiliyeti ve meclis komisyonlarının onlarda olduğunu ifade etti" sözlerini sordu. İmamoğlu, "Benim her zaman tavsiyem başta sayın Cumhurbaşkanına ve millet iradesini temsil eden anlayışın daha yoğunlukla kendi işlerine konsantre olmaları. Mitinglerde de söyledim. Ülkemizin konuları zor ve önemli. Uluslararası ilişkilerden tutun, teröre varıncaya kadar. Bu konulara yoğunlaşmaları bence daha faydalı olacaktır. Biz, çok kabiliyetli bir şekilde İBB'nin seçilmiş pozisyonlarında, meclisinde yönetecek iradeye sahibiz. Nasıl ki seçimden önce 'Yapamazsın, kimin parasını kime dağıtıyorsun' demelerine rağmen gündeme getirip talimatı verdiğim ulaşım ve su indirimine oy birliğiyle karar vermek durumunda kalıyorlarsa, bizim hesap birliğimize inanıyor ve milletin parasını, millete dağıttığımıza kanaat getirip oy birliğine dönüşüyorsa bu bir demokrasi gücüdür. 39 belediye başkanı da bizim başkanımızdır. Orada seçilmiş olan tüm beledşye meclis üyeleri de bizim belediye meclis üyelerimizdir. Ha birisi diyorsa ki 'Ben meclis üyesi değilim' , 'Ben 16 milyonun belediye başkanı değilim, bir kişiye bağlıyım. O ne derse onu yaparım' Onu da yaşa görürüz. İşler tıkır tıkır işleyecek kimsenin endişesi olmasın. Demokrasi her şeeyin ilacıdır" şeklinde yanıt verdi.

"KEYİFLE İBB BAŞKANLIĞI YAPMAK İSTİYORUM"

31 Mart yerel seçimlerinden sonra BBC Türkçe'ye verdiği röportajda 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için 'God Knows!' demesini hatırlatan bir gazeteci, "Sokakta da buna benzer şeylere rastlıyoruz. Kimisi sizi şimdiden cumhurbaşkanı olarak telafuz ediyor. Bu konuda hiç Kemal Kılıçdaroğlu'yla diyalogunuz ya da 2023'de gerçekten cumhurbaşkanlığına aday olursanız CHP'nin Genel Başkanı olarak mı aday olmak istersiniz" sorusunu yöneltti, İmamoğlu, "Ben, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin adayıyım. Keyifle de İBB başkanlığı yapmak istiyorum. Bir gazeteci ısrarla soru sorsa ne dersiniz? Her zaman milletçe güzel bir ifade 'Allah Bilir' ona 'God knows' demiştim. Size de Allah bilir diye yanıt vereyim" yanıtını verdi.

''İSTANBUL'DA BANA OY VERMEYECEK KİMSE YOK''

İmamoğlu, ''oy hedefi''yle ilgili soruyu da İmamoğlu, ''Siyasi çalışmaların farklı metotları vardır. Ben, aslında en birebir çalışan kişiyim. O kadar ortak duygulara hitap ediyorum. Bir gazeteci soruyor. 'MHP'li seçmenin oyunu alacak mısınız? Ya da Kürt seçmenin oyunu alacak mısınız?' 16 milyonun insanın çocuklarının ihtiyaçlarını anlatıyorum. Bu şehir de herkese eşitliğini anlatıyorum. Partizanlık yok diyorum bunu anlatıyorum. Demokrasiyi anlatıyorum. Ben CHP'nin değil İstanbul'un başkanıyım. Bütün kavramlarla seçmene hitap eden dil şahsıma aittir. Çünkü kendi söylemlerinde bile '25 belediye başkanımızla' diyen bir anlayış daha bugünden seçilmişleri yok sayıyor. Dolayısıyla bu anlayış bir kenti yönetemez. Ona oy verenleri de yok sayıyor. Seçmen çalışmasında devletin imkanlarını vatandaşa dağıtarak bir şeyler elde ederim gibi düşünen varsa vatandaş bilsin ki ne veriliyorsa ona devlet eliyle kimsenin bir lütfu değil. Çok geniş bir ittifak partisinin ve gönüllü ağımız var. Oy hedefim, bana kalsa İstanbul'da bana oy vermeyecek kimse yok. Bu bir kibir değil, bu kalp herkese eşit. Bizi lekeleyen iftiralar suyu bulandıran şeyler ama bizim suyumuzun kaynağı o kadar gür ki... O bulanıklığı saniyesinde söker atar" şeklinde yanıtladı.

ayder-turizm-logo-koksal-071-089.png

Editör: TE Bilisim