Geçen hafta, içinde bulunduğu siyasi kaosu yorumlayarak,” AKP zorunlu olarak seçime gidebilir” demiştim.

Geçen günlerde gelişen olaylara bakılınca seçime gitme hızı dünden daha da artmış görünüyor.

Her ne kadar seçim kararını verecek tek kişinin CB Erdoğan olduğu bilinse de Türkiye’de ki gelişmeler, ekonominin kötügidişatı ve dış politikada oluşacak yeni sorunların geliştirdiği sıcakçatışma nedeniyle gelecek günlerin bu günden daha kötü olacağı anlaşılıyor...

Kaldı ki, Perşembe günü İstanbul’da yaşanan 5.8 lik deprem ülkenin sadece insani değil, siyasi kimyasını da bozdu.

Deprem sonrası, 17 yıldır İstanbul’u ve İstanbulluları depreme hazırlamayan geçmiş yönetimlerin kasıtlıihmalini göz ardı etmek için yaratılan yapaykavga, düşündüklerinin tersine AKP’ye daha da büyük kan kaybettirdi.

Durup dururken çıkarılan, CB. Yd. Ahmet Oktay’ın yaptığı toplantıya “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu katılmadığı” şeklindeki polemik AKP’yi daha da derinden yaraladı.

“Deprem felaketinde 16milyon İstanbulluya duyduğum saygı ve devlet adamlığının verdiği sorumlulukla söylenenlerin doğru olmadığını 3 gün sonra şimdi açıklıyorum.” Diyen İmamoğlu, “kimsenin Onu komisyona davet etmediğini” net bir şekilde dile getirdi. Böylece hem koskoca CB. Yardımcısının, hem de devletin valisinin sözlerini boşaçıkardı. En hafif deyimle İmamoğlu’nu atmak istedikleri kuyuyaAKPdüştü

Aslında CB.Yardımcılığı düzeyinde körüklenentartışma, iktidarın depreme hazırlık konusundaki zaafını ortaya çıkmıştır. İmamoğlu’nun üstüne giderek bu vahim zaaf saklanamaz!

Bilmiyorlar ki ; “Ölümün en vahşisini oluşturan deprem felaketini bile siyasete alet eden anlayış,” giderek insanların nefretini kazanıyor…

Anlaşılan o ki; Deprem vahşeti üzerinden siyaset yapmaya çalışanların artık toplumla bağı kesilmiştir.

17 yıldır Türkiye’yi ve İstanbul’u yönetenlerden beklenen, deprem için toplanan paralarla bu güne kadar neler yapıldığını daha açık söylemeleri…

Yapmak isteyip de yapamadıklarını anlatmaları…

Gerçekleri saklamadan cesaretle göstermeleri…

İstanbullular ağız dalaşı değil, aileleri ve çocuklarının canlarını kurtaracak çözümleri bekliyor. Can güvenliğinin sağlanmasını istiyor.

Toplanma yerini bilmek, orada yaşamını sürdürebilecek tüm ekipmanın varlığı görmek istiyor.

Sadece İstanbul değil Türkiye, devletten ve siyasi yöneticilerden doğal felaketlere karşı canlarını koruyacak ciddi tedbirler alınmasını bekliyor.

Yani; siyasirant için canını kaybetmek istemiyor…

Okulların, hastanelerin, köprülerin, yolların ve iletişim araçlarının felaket günü işe yaramasını bekliyor!

Kısaca devletine güvenmek, yöneticilerine de inanmak istiyor! Ülkede yaşayan her 6 kişiden biri İstanbul’da yaşadığına göre İstanbul’un güvenliği tüm Türkiye için son derece önemli…

İktidar bunları yapar mı? Pek zannetmiyorum.

Çünkü dün Bakan BeratAlbayrak’ın açıkladığı ekonomik paketin satır aralarında yine aldatmaca vardı.

Yine insanlara körbirumut verilmeye çalışılıyordu…

Sayısını unuttuğum dünkü paketin sunumu dinlerken aklıma gelen İMF’in kamuyla paylaştığı rapor oldu.

Hani son günlerde CHP ve İYİ Partili uzmanların, IMF tarafından açık bir alanda görüşme çağrısı üzerine kopartılan fırtına sonrasında açıklanan rapor!

Raporun en can alıcı noktası;” Dış borçlanma ve buna bağlı talep artışı ile büyümenin artık mümkün olmadığına” dikkat çekilmesiydi.

“Cari açığın durdurulması gerekli. Gelir vergisini artırıp, vergiyi tabana yaymak gerekir” denilmişti. “Ücret artışlarının geçmiş enflasyona göre değil, beklediğiniz enflasyona göre ayarlanması ve kıdemtazminatı sorununun çözülmesi” önerilmişti. Paket, İMF’nin çözüm kalemlerine benziyor!

Ne var ki; halkın anlayamayacağı bir üsluplaaktarılıyor

Deprem ve ekonomideki aldatmacalar iktidarın zayıfladığını gösteriyor.

Denilecek ki; 17 yıldır toplumu “gerçekötesi” politikalarıyla aldatıyordu.

Doğru. Ancak o zaman biraz gücü vardı.

Toplumla paylaşabiliyor ve gönlünü alabiliyordu.

Şimdi elinde bir şey kalmadı!. Üstelik aldatmacaları hepten açığa çıkıyor…