|
İhtiyarlar

Yahya Kemal’in, “Günler kısaldı... Kanlıca’nın ihtiyarları / Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları” mısralarıyla başlayan Eylül Sonu şiirini hatırlamak için sanırım ki geç kalmadık.

Eylül çoktan geçmiş olsa da günler kısalmaya devam ediyor.

Ve ihtiyarların aklında hep geçmiş sonbaharlar, geçmiş yazlar, kışlar…


Mustafa Cambaz’ın Dolmabahçe’deki fotoğraf sergisinde en çok üzerinde konuşulan fotoğraf, İstanbul’un gökdelenleriyle Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii ve Topkapı surlarının buluştuğu kareydi.

(Kare diyoruz da aslında dikdörtgen.)

*

Gümülcine’deki sergide ise bir başka fotoğraf öne çıktı.

Cami duvarında ikindi ezanını bekleyen üç ihtiyarın bulunduğu kare.

Mustafa’nın babası Ahmet Amcamız, farkında olmadan o fotoğraftaki ihtiyarlardan biri gibi, iki eliyle bastonuna yaslanmış, başında aynı şekilde bir takke.

Mizansen olsa o kadar denk gelmez.

Tam da “ayarlasan olmaz” dedikleri cinsten.

O fotoğrafı yakalayan Alpaslan Cambaz (Delikanlı ihtiyar) mıydı yoksa Anadolu Ajansı’ndan Musa Alcan mı emin değilim.

İkisinden biri.

*

Mustafa o kareyi Söğüt’te çekmişti.

Eylül sonuydu, bağların arasından geçerek gitmiştik.

Güneşin vurduğu üzümlere bakıp yavaşlamış ve içinde sahibi olan bir bağ kenarında durup birer salkım üzüm almıştık.

“Ne parası?” demişti bağ sahibi; “İkramdır, göz hakkı. Afiyet olsun.”

Fotoğrafı çektiğinde Kanlıca’nın ihtiyarlarını hatırlatmıştım.

Tuhaftır, çok kişi o şiirin adını “Kanlıca’nın ihtiyarları” şeklinde bilir.

“Eylül sonu” olduğu neredeyse unutulmuştur.

İsterseniz, şiirle ilgilendiğini bildiğiniz kişiler üzerinde test edin.

*

Söğüt’teki o üç ihtiyardan şimdi hangisi hayatta, Allah bilir.

Aradan on dört sene geçmiş.

Göçenlere Allah rahmet eylesin.

Ne diyordu Yahya Kemal…

“Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;

Lâkin vatandan ayrılışın ıztırâbı zor.”

Vatandan ayrılışını şairimiz de çok iyi bilir, biz de az çok biliriz.

Ama en iyi bilenlerden biri de Mustafa’ydı.

Şimdi hayatta olup şu satırları görse, kesinlikle şöyle söylerdi:

“Sen onu gel de bana sor.”

*

Şehrimizin kıymetli valisi Vasip Şahin’le o fotoğraf üzerine konuşurken, önemli bir noktaya dikkat çekmişti.

“Camilerin avluları ufaldıkça, huzur evleri çoğalıyor.”

Bu konuda kafa yorup da vakti müsait olan, alsın bu cümleyi, bir kitap yazsın.

Bir nüsha da bize göndermeyi unutmasın.

Buradaki bizin içinde sözün sahibi vali bey de var, fakir de.

*

Bir başka cami avlusunda, başka ihtiyarlarla sohbet eden bir arkadaş anlattı.

Geçenlerde şöyle söylemiş takkeli amcalardan biri.

“Sen gazetecisin, Külliye’ye falan yolun düşer, bakarsın Cumhurbaşkanı ile görüşürsün. Söyle Tayyip’e, yaşlı kadınlara maaş vermekten vazgeçsin.”

“Niye?”

“Niyesi mi var evladım? Evlenecek kadın bulamıyoruz.”

“Ya…”

“Ya, öyle işte. Hepsi benim maaşım var. Ne diye elin herifinin kahrını çekeyim deyip oturuyor.”

#Yahya Kemal Beyatlı
#Şiir
7 yıl önce
İhtiyarlar
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’