Rusya ile çözümsüzlüğün nedeni Kanal İstanbul mu?
Belki damdan düşer gibi bir soru ama kimsenin dillendirmediği veya dillendiremediği soru bu
Çünkü Kanal İstanbul meselesini Ankara elinde bir koz olarak bulunduruyordu.
Karadeniz'e kıyıları olan ülkeler ise projeye gizliden gizliye destek verdiler
Gerçi denizcilik kaynakları kanal İstanbul'dan ağır tonajlı savaş gemilerinin Karadeniz'e geçemeyeceğini belirtiyorlardı
Gerekçeleri ise Karadeniz'in Marmara'dan 1 metre yüksekte oluşu idi
Bir de etrafına yapılacak ultra lüks İstanbul'un böylesi bir ağırlığı taşıyamayacak olması projenin olanaksızlığını anlatıyordu
Kanal İstanbul'un çevresi Doğu Avrupa'nın Dubaisi olacaksa orada devasa ticari gemilerin savaş araçlarının ne işi var?
Bunda haklılık payı çok
Ancak Moskova'nın endişesi Karadeniz'e birkaç ABD savaş gemisinin geçmesi. O da kanal da birkaç gün gürültü yapar
Bu bile Putin için korkulu Rüya
Peki teknik olarak olanaksız bu geçit nasıl olacak böylesi bir trafiğe izin verecek
Teknik olarak imkansız gibi görünün bu proje için kimi uzmanlarca olabilir deniyor ve Panama Kanalı örneği veriliyor.
Kanalın Karadenize açılan ağzına yapılacak alçalan yükselen birkaç havuzla bu iş halledilebilir..
Şimdi tek bir sorun kalıyor
ABD savaş gemileri Montrö'ya rağmen Çanakkale Boğazı'ndan geçebilir mi
Gedik Üniversitesi öğretim üyesi Haluk Günuğur bir sitenin ilgili sorusuna bu konuda şu cevabı veriyor: 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Montreux Boğazlar Sözleşmesi ile sadece İstanbul Boğazı değil aynı zamanda Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı da sözleşmeye dahil edilmiştir... Bilindiği gibi bu Sözleşme 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Lausanne Barış Antlaşması'nın Boğazlarla ilgili statüsünü değiştirmiştir. Gerçekten Lozan'a göre Boğazlar Bölgesi'ne Türk askeri yerleştirilemiyor, buralarda tahkimat yapılamıyor, savunma tedbirleri alınamıyordu. Asıl sorun buydu. Yabancı askerler Boğazlar bölgesinden çıkarılmıştı ama bölgeye Türk askeri de sokulamıyordu. Hem Çanakkale Boğazı, hem Marmara Bölgesi hem de İstanbul Boğazı silahsız askersiz savunmasız bırakılıyordu. Lozan statüsüne göre bu bölgede hiçbir istihkâm hiçbir topçu tesisi hiçbir deniz üssü olmayacaktı.
Dokuz devlet temsilcisinden oluşan bir BOĞAZLAR KOMISYONU görev üstlenmişti. Bu Komisyonun başkanı gerçi Türk'tü ama Türkiye dokuz üyeli komisyonda sadece bir oya sahipti. Kaldı ki Boğazlar'dan savaş gemilerinin ve uçakların geçişini Türkiye denetleyemiyor, sadece Boğazlar Komisyonu bu yetkiyi kullanıyordu. Bu uygulama ile bu statü Türkiye'nin ulusal egemenliğiyle bağdaşmıyordu.
9 Kasım 1936 tarihinde yürürlüğe giren Montrö Sözleşmesi ile Türkiyeye MUTLAK EGEMENLIK DEVRİ yapıldı. Türkiyenin bölgede silahlanması sağlandı. Türkiye Montrö öncesinde Boğazlar Sözleşmesi'ni değiştirmek isterken Birleşik Krallık'ın desteğini aldı ve Lozandan sonra bölgede KOŞULLARIN DEĞIŞTIĞI tezine dayandı. Haklıydı. Koşullar değişince anlaşmalar sözleşmeler de değiştirilebilirdi. Bu ilkenin Uluslararası Hukukta yeri vardır. REBUS SIC STANTIBUS kuralı bunu öngörür.
xxx
Peki REBUS SIC STANTIBUS kuralı ne demek:
Kısaca Koşullar değiştiği takdirde anlamına gelen uluslar arası hukuk [https://www.turkcebilgi.com/uluslararasC4B1hukuk] ilkesi. Bu ilkeye göre bir anlaşmanın yapılışı sırasında var olan ve anlaşmayı etkileyen koşullarda değişiklik olması halinde taraflar bu anlaşmaya son verme ya da uygulamayı durdurma hakkına sahiptir.
Bu pek dillendirilmedi ama hukuki gerekçe gerektiğinde kullanılmak üzere saklandı.
İşte Putin Montrö'nün her an delinebileceğini bunun için batıdan Rebus Sic Stantibus desteği geleceğini varsaymış olacak ki düne kadar ses çıkarmadığı İdlib olayına birden tepki göstermeye başladı.
Yeni durum için Rusya İsrail ile pazarlık ediyor iddiaları da son derece yaygın.
Bu iddia doğruysa bir süre sonra işler daha da çatallaşabilir.
Eğer Kanal İstanbul ABD'nin Karadeniz'e açılmasını sağlamak için planlandıysa bu anlaşma kısa ömürlü olur.
Çünkü İsrail ile ABD arasında ciddi bir problem çıkacak demektir
Yani bu İdlib bilinmeyen bir denklem
Rusya Akdeniz'e açılmak için böyle bir yöntem seçtiyse Türkiye ile bunu daha kolay başarabilirdi
Sanırız ki asıl sorun orta doğu coğrafyasında Rusya Türkiye ile bir güç savaşı.
Suriye toprağında bir paylaşım söz konusu ve Putin Türkiye'ye bu payı vermek istemiyor .
Çünkü her nokta da Türkiye'yi karşısında buluyor..
Libya'daki durum gibi
Ankaranın tavrı Putin'in tüm karizmasını çiziyor ve kavga bu noktada başlıyor
Yani karizma çok önemli bir kavram iki ülkenin ortaklığını bile bozabiliyor..
www, haberhurriyeti.com / ASIM DOĞAN
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber Hürriyeti Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber Hürriyeti hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber Hürriyeti editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber Hürriyeti değil haberi geçen ajanstır.