22 Şubat 2020 00:25

İdlib’de "sahnedeki silah" patlamaya başladı!

İdlib

Fotoğraf: DHA

Paylaş

İdlib’e haftalardır yapılan yığınağın, 100-200 araçlık konvoylarla gönderilen tankların, obüsler, zırhlı araçlar, binlerce asker, tonlarca mühimmatın artmasına paralel olarak her gün yeni çatışma ve ölüm haberleri geliyor.  

İdlib’de oluşan tablo, Rus Tiyatro Yazarı ve Ozanı Anton Çehov’un sahne düzeni ile oynanan ve oyun ile gerçeklik arasındaki bağlantıya dikkat çekmek için söylediği, “Eğer ilk sahnede duvarda bir silah asılıysa, oyunun sonunda mutlaka patlamalıdır” sözünü çağrıştırıyor. Son yıllarda politik ve askeri alanda “patlamalıdır” sözcüğü “patlar”a dönüşürken siyasi tartışmalar da adeta bir “özdeyişe” dönüştü.

İdlib’de yaşananlar dikkate alındığında Çehov’dan ilham alınarak söylenen veciz sözün sanki bir “savaş yasası”ymış gibi işlediğini görüyoruz.

SÖZLER DE SİLAHA DÖNÜŞÜYOR

Öyle ki, sahnenin sonuna doğru yaklaştıkça; “barış için”, “İnsanların hayatını kurtarmak için” yığıldığı iddia edilen silahların namlusu “düşman” denilen insanlara dönüyor! Buna “Bir gece ansızın gelebiliriz”, “Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak”, “Misliyle karşılık vereceğiz”, “Düşmanı her yerde vuracağız” gibi klişe laflar eşlik ediyor. Kısacası, iç politikaya yönelik hamaset bile sahada silaha dönüşüp patlar hale geliyor.

Sahadaki tablo, askeri olarak her an bir çatışmanın çıkabileceği biçiminde hassaslaşıp cihatist-terörist grupların provokasyonları için uygun hale gelirken, Türkiye için de İdlib her tür kabus senaryosu için uygun hale geliyor, gelmiştir.

Çünkü, Türkiye’nin Soçi Anlaşması çerçevesinde kurduğu 12 gözlem bölgesinin 10’u, son iki hafta içinde Suriye ordusunun kontrolündeki bölgede kaldı. Bunun anlamı, ortada “Gözlenecek bir şeyin kalmadığı” ve yanı sıra gözlem noktalarının askeri olarak Suriye ordusunun kuşatması altına düşmesiydi.

Nitekim önceki gün, Türkiye’nin denetiminde olduğu belirtilen “ılımlı muhalifler”in, Türkiye’nin gözlem noktasının da himayesinde, Suriye ordusunun kontrolündeki İdlib kırsalındaki Nayrab kasabasına saldırdıkları, TSK’nin de saldırıya top atışlarıyla destek verdiği ortaya çıkmıştır.

Nayrab’a yönelik saldırı Rus savaş uçaklarının desteği ile püskürtülmüştür.

ERDOĞAN’IN RUSYA İLE ABD ARASINDAKİ SIKIŞMIŞLIĞI SÜRÜYOR

Cumhurbaşkanı ve hükümet sözcüleri her vesileyle, “Rusya ile çatışmak gibi bir niyetimiz ve amacımız yok” diyor. Ankara ve Moskova arasında heyetler gidip geliyor, yapılan görüşmelerden bir sonuç alınmadığı açıkça ifade ediliyor. Bir Putin ve Erdoğan görüşmesiyle çatışmaya doğru giden süreç engellenebilir” diyenler olsa da Putin’in, görüşmek için henüz ortam oluşmadığı için görüşmediği anlaşılıyor.

Rusya Türkiye’den;

  • İdlib’in Suriye toprağı olduğunu unutmamasını,
  • Sahayı provoke eden abartılı açıklamalardan kaçınmasını,
  • Terörist gruplara silah ve destek vermekten vazgeçmesini istemektedir.

ABD’nin İdlib krizine müdahalesi de az çok ete kemiğe bürünmeye başladı.

Türkiye’den İdlib’de cihatist-teröristleri barındırmasını isteyen ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi batılı emperyalistlerin; İdlib’in bugün olduğu gibi teröristler için bir “koruma alanı” olmasını istedikleri tartışılmazdır.

ABD ve batılı emperyalistler İdlib’de Rusya ile Türkiye’nin karşı karşıya gelmesini, batı emperyalizmine itirazsız biat etmesini ve verili durumda Rusya-Türkiye’nin ilişkilerinin çökertilmesini istemektedir. Nitekim dün Merkel ve Macron Putin’le görüşerek İdlib’de ateşkes yapılmasını istedi.

Erdoğan yönetimi, ABD’nin Türkiye’nin İdlib politikasına “açık çek” vererek destek vermesini sorgulayan bir tutum alırken, İdlib’deki sıkışmışlığa paralel olarak son gönlerde bu sorgulamayı bir yana bırakmıştır. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “ABD ile her biçimde iş birliği içinde olacağız” diyerek itiraz ve endişelerin bir yana bırakıldığını göstermiştir. Nitekim, Türkiye’nin ABD’den, İdlib hava sahasında savaş açacaklarına koridor açmak için Patriot füze sistemler istediği hem Türkiye hem de ABD tarafından açıklandı. 

TÜRKİYE ISRAR EDERSE ÇATIŞMALAR DAHA DA SERTLEŞECEK

İdlib’deki gelişmeler ışığında bakıldığında;

Türkiye’nin İdlib’deki varlığını “meşru” gösteren Astana ve Soçi anlaşmalarının sahada karşılığı kalmamıştır.

  • TSK’nin gözlem noktaları artık Suriye ordusuyla karşı karşıya kalınan noktalardadır.
  • Suriye’nin arkasında Rusya ve İran vardır ve her iki ülke de hem Astana hem Soçi sürecinde Türkiye’nin partneridir. Bu bir çelişkidir ama Türkiye’nin İdlib’den çıkmasıyla çözülebilecek bir çelişki haline gelmiştir.
  • Rusya Türkiye’nin savaş uçaklarına ve Suriye hava sahasının açılması isteğine olumsuz yanıt vermiştir.Türkiye Rusya ve İran’a karşı kullanmak için patriot füze sistemleri istemiştir. Fakat ABD’den en azından henüz bir “evet” yanıtı gelmemiştir.

Ortaya çıkan tablo, Türkiye’nin askeri olarak Suriye toprağı olan İdlib’den çekilmekten başka herhangi bir seçeneğe yönelmesi durumunda askeri olarak daha çok başının belaya gireceğini göstermektedir. Fakat bu gerçekliğe karşın Erdoğan, şubat sonuna kadar Suriye ordusunun Türkiye’nin gözlem noktalarının gerisine çekilmesini istemektedir. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde Rusya-Suriye-İran-Türkiye arasındaki çelişkiler İdlib üzerinden daha da keskinleşecek, çatışmalar da daha sertleşecek görünmektedir.

İdlib’de “sahne”deki silahlar patlamaya başlamıştır!

Bu patlamaların Suriye ordusuyla bir savaşa varıp varmayacağını yakında daha açıkça göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...