26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hz. Muhammet’e bile itiraz edilmişti

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Müslümanlar Mekke’yi ele geçirmişler; Arap kabileleri üstünde egemenliklerini kurmuşlardı. Peygamber Hz. Muhammet, 632 yılında Rumlarla savaşmak üzere bir ordu kurdurdu. Başına da Zeyd oğlu Üsame’yi getirdi. Hz. Ali dışındaki bütün ileri gelenleri bu orduya katılmaya çağırdı. Hatta “Kim bu ordudan geri kalırsa Allah ona lanet etsin!” bile dedi.

Buna karşın devrin ileri gelenlerinden Ömer bu orduya katılmadı. Peygamber ona bu muhalefetinin sebebini sorunca Ömer dedi ki: “Ben sizin buradaki durumunuzu Medine’den gelen süvarilerden öğrenmek istemiyorum.”

Ömer, bu sözleriyle işlerin yürütüldüğü devletin merkezinden ayrılmak niyetinde olmadığını söyleyip Hz. Muhammet’in emrine uymamıştı. Peygamber’in emirlerine muhalefet etmeyi Ömer devam ettirdi. Tarihe meşhur “Kırtas Olayı” diye geçen olayda bu muhalefet çok daha açık olarak görülmektedir.

Peygamber hastalandığında ileri gelen Arapları çağırıp dedi ki: “Bana bir kırtas (kâğıt ve divit/kalem) getirin de size yazdırayım ki benden sonra ayrılığa düşmeyin.”

Orada bulunanlardan olan Ömer, Hz. Muhammet’in vasiyetini yazdırmak istediğini anlayınca buna şu sözlerle direndi:

“Peygamber şu an sayıklıyor, bize Allah’ın kitabı yeter!”

Ömer’in, Hz. Peygamber’in isteğine karşı çıkması üzerine orada bulunanlar tartışmaya başladılar.

Sinirlenen Peygamber, onları yanından çıkardı ve birkaç gün sonra da Hakk’a yürüdü.

Burada anlattığım olaylar, Buhari, Müslim, İmam Hanbel, Kirmani, Nevevi, İbn Hacer , İmam Gazali gibi pek çok İslam kaynağında yer almaktadır.

ERDOĞAN’A İTİRAZ DİNSİZLİK Mİ?

Ömer’in bu olaylardan önceki yıllarda da Allah Resulü’ne itiraz ettiğine ilişkin birçok bilgi bulunuyor.

Bu örneklerde görüldüğü gibi, Hazret-i Muhammet, kendisine karşı çıkan ve hatta muhalefet eden Ömer’e savaş açmıyor; onu kötülemiyor; toplumun önüne atıp linç ettirmeye kalkışmıyor. Bunu bir

din-iman meselesi gibi göstermeye kalkışmıyor.

Bir de bugünkü Türkiye’ye bakın... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a karşı en küçük bir itiraz, hemen dinsizlik, düşmanlık işi gibi gösteriliyor. Ve sesini çıkaran kim var ise toplumun önüne atılıp linç ettirilmek isteniyor. Bu iş de camilerde din-iman-Kuran adına yürütülüyor.

Daha önce de yazdım: Şu an hangi camide “evet” propagandası yapılıyor ise, orası Allah’ın evi olmaktan çıkartılmış, Mescid-i Dırar haline getirilmiştir. Kuran-ı Kerim’de pek açık olarak yazılmıştır: Müslümanlar arasına ikilik sokan böyle zararlı mescidlerin Allah’ı evi olması mümkün değildir. Oralar yıkılmalıdır.

Biz, bugün camilerimizin elbette yıkılmasını istemeyiz. Ama camilerimiz bu siyasal fesatçıların tasallutundan kurtarılmalıdır.

Buraların odalarında beyni yıkanan bazı gençlerin ellerinde silahlarla poz vererek “hayır” diyenleri tehdit etmesi hafife alınmamalıdır.

Çözüm bellidir: Yeniden Hz. Muhammet’e dönülmelidir. Düşünün: Peygamber’e muhalefet edenlere bile dokunulmamış iken, bugünün bir siyasetçisine söz söylemek nasıl oluyor da linç sebebi yapılıyor?

Ey inançlı AKP’liler, elinizi vicdanınıza koyup cevap verin: Bu farklı düşüneni ezip susturma yolunun Muhammet yolu ile bir bağlantısı olabilir mi? Buna evet denilebilir mi?

KATLİAMINIZI NASIL ALIRDINIZ?’

1986 yılında büyük ozanımız Ahmet Arif’e sormuştum: “Şiirlerinizdeki bu sesi nereden yakaladınız?”

Cevabı kısaydı: “Doğu toplumlarındaki kıssalardan ve Kuran’dan... Biraz da Nutuk’tan...”

Ben Hüseyin Haydar’ın şiirlerini okurken; Ahmet Arif titreşimleri alırım. Yaşayan ozanlarımız içinde en güçlü ses ona ait. Doğulu, yerli, Batılı, Kemalist...

Son şiir kitabı “İSYAN HAKLARI”nı da aynı heyecanla okudum.

Son yılların devrim şehidi olan Ali İsmail, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş gibi isimleri ve Cem Amiral’i Muazzez Ana’yı, Otyam Baba’yı, Yaşar Kemal atayı ve öbür uluları öyle bir coşkuyla anlatıyor ki...

Hüseyin Haydar hem yerel hem de küresel. “Katliamınızı Nasıl Alırdınız?”dan ilk kıta:

“Küresel aynada yüzünü arıyor Adam,

Kendi elleriyle kendi sakalını tıraş ederken.

Katliamınızı nasıl alırdınız, efendim?

Diye soruyor. Yeni nesil biyonik Şeytan.”

Hüseyin Haydar’ın Kaynak Yayınları’ndan çıkan bu son kitabında yaşadığımız fırtınaların derin izlerini bulacaksınız. Daha doğrusu kendinizi...