Hız, yol mesafe, hac ve Byung-Chul Han

Klasik tasavvufi eserlerin çoğunda bir yol kurgusu vardır. Örneğin “Mantıku’t-Tayr” yeryüzündeki kuşların (insanın) padişahlarını (Tanrı) bulmak için yola çıkmalarını ve bu yolculuğun sonunda sadece otuz kuşun (Simurg) kendilerini bilmelerini ve kendilerinde Tanrı’yı (Simurg) bulmalarını anlatır. Şeyh Galip’in “Hüsn ü Aşk”ı da böyle, Aşk’ın sevgilisi Hüsn’e kavuşmak için kimyayı bulmak üzere yola çıkışını anlatan sembolik, tasavvufi bir ‘yol/ tarikat/ seyr ü sülûk’ hikâyesidir. Her iki eserde de yolculuk/ yol, insanın kendisini bilmesini, dolayısıyla Tanrı’yı bulmasını sağlayan bir ‘kemâl, bilgilenme, deneyim süreci’dir.

Bu iki eser, Byung- Chul Han’ın “Zamanın Kokusu” (Çev. Şeyda Öztürk, Metis Yay., 2021) adlı eserindeki “Şimdiki Zamanın Paradoksu” (s. 47-52) başlıklı bölümü okurken aklıma geldi. Önce şunu belirteyim Chul Han “Zamanın Kokusu”nda modern çağla birlikte zaman anlayışında meydana gelen büyük kırılmadan bahseder. Bu çağın en belirgin özelliği teknolojinin sağladığı ‘hız’dır. İnsan, ‘hız’la beraber yerçekiminden, dolayısıyla yeryüzünden uzaklaşmaktadır. Nitekim Sezai Karakoç da bir şiirinde; “Toprağı fazla terk ediyoruz artık/ Trenlerle, otobüslerle, otomobillerle / Yerden ayağını kesmiş uçaklar ve helikopterlerle.” (Gün Doğmadan, Diriliş Yay., 2007, s. 492) mısralarıyla buna işaret eder. Chul Han da tıpkı Karakoç gibi “Uçaklar ve uzay gemileri yeryüzünün çekimini insanın elinden alır.” (s. 31) diyor ve modernleşmecilerin aksine ‘hız’ın kaybettirdiklerinden söz ediyor.

Chul Han’ın da işaret ettiği gibi hız, kalkış yeri ile varış yeri arasındaki ‘mesafe’yi, ‘burada ile orada arasındaki fark’ı ortadan kaldırmakta, hatta sadece daha iyi bir ‘burada’yı amaçlamaktadır. Dolayısıyla teknolojinin sağladığı hızla beraber, klasik tasavvuf eserlerindeki o ‘yol hikâyesi’ yani ‘mesafe/ aralık’ da ortadan kalkar. Yolun, aradaki mesafenin, klasik manada ‘seyrü sülûk’un, modern terminoloji ile söylersek, deneyim, bilgilenme, olgunlaşma, arama sürecinin ortadan kalkması demektir. Hız, olgunlaşmayı değil, sadece bir an önce o yer’e ulaşmayı amaçlar, yolculuk süresince edinilecek bilgiyi, tecrübeyi, sınamayı ve kemâli fesheder.

Kitabı okurken yazarın hız, yol, mesafe, aralık ve hac arasında kurduğu bağlar çok dikkatimi çekmişti. Kanaatimce “Mantıku’t-Tayr”da padişahlarını bulmaya çıkan kuşlar ile “Hüsn ü Aşk”taki Aşk’ın yolculukları, mana itibarıyla Chul Han’ın bahsettiği ‘hac yolculuğu’na benzer. Onların yolculuğu da tıpkı hac yolculuğu gibi “olabildiğince hızlı katedilmesi gereken bir boş mekan” değildir. Aslında söz konusu tasavvufi eserlerde çıkılan yer ile varılmak istenen hedef arasındaki mesafe, zaman ve mekân, yani süreç, çok önemli bir işleve sahiptir ve inşa edici bir işleve sahiptir. Han’ın deyişiyle burada asıl önemli olan “hedefe götüren yolda olmak”tır, mesafe içinde her adım, kendini bulmaya doğru atılır, o hâlde mesafe bir kendini bulma aralığıdır. İşte hız, bu ‘yol’u, aralık’ı yok ediyor.

Kavafis’in “İthaka”sını hatırlayın! Yol ve yolculuk itibarıyla “Mantıku’t-Tayr”, “Hüsn ü Aşk” ve Chul Han’ın bahsettiği ‘hac yolculuğu”, hepsinde hız değil, mesafe, yol ve bu süreçte edinilen kazanımlar önemlidir. Nitekim Kavafis de “İthaka” şiirinde bu nedenle ‘yolcu’ya “Dile ki uzun sürsün yolun/ (…) Oraya varmak senin başlıca yazgın/ Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın/ Varsın yıllarca sürsün, daha iyi” diyerek hıza değil, aksine yavaş olmaya ve mesafenin/ sürecin/ yolun kazanımlarına işaret eder. Amaç, hızla katetmek değil, “Ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerden” denildiği üzere kemâl’dir. Oysa hız, yolun bu zengin semantik anlamını ortadan kaldırır!..

YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum