Yıl, 1990.

Kayseri’de bir parkta tedirgin bekliyorum; “gelecek mi?”

Bu şehre ilk kez geliyorum; kimseyi tanımıyorum. Buluşacağımız askerin elimde fotoğrafı bile yok; nasıl biri?

Bu parkta o beni tanıyacak; kıvırcık saçlı, sakallı, gözlüklü, sırt çantalı bir genç gazeteci...

Galiba o, geldi işte... Bana doğru gülümseyerek yürüyor. Kırk yaşlarında, incecik bedenli, saçlarının önü dökük adam elini uzatıyor; “hoş geldiniz ben Nafiz Obay...”

İki yıl sonra...

Tarih: 9 Ağustos 1992.

“Mafyanın merkezindeki adam anlatıyor: Uyuşturucu trafiğinde bakanlar, işadamları, generaller.”

Kayseri’deki o parkta Nafiz Obay’ın anlattıklarını iki yıllık araştırma sonucu yazdım. Büyük yankı yaptı. Hakkımda davalar açıldı. Hepsinden beraat ettim...

On sekiz yıl kaldığı Almanya’da sekiz yılını cezaevinde geçiren Nafiz Obay’ın her cümlesini şaşkınlık içinde dinlemiştim. O gün kaç saat konuştuk anımsamıyorum. Ama...Söylediklerinden biri benim hayatımı da kökten değiştiren bir suikast idi:

27 Mayıs 1980 tarihinde MHP’li Gün Sazak’ın öldürülmesi!

Cinayetten bir gün sonra neler oldu?

AYNI TABANCA


Tarih: 28 Mayıs 1980.

Yer: Çorum.

Şehrin işlek caddesinde çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu grup “Kana Kan İntikam” sloganı atarak yürüyüşe başladı. Gün Sazak’ın Ankara’da öldürülmesini protesto ediyorlardı....

O dönem benzeri politik gösterilere sıklıkla rastlanıyordu. Fakat bu farklıydı; ilk kez “solcu” ve “Alevi” bilinen işyerleri tahrip ediliyordu...

“Kızılbaşlar Alaattin Cami’ye bomba attı” yalanıyla şehirde kırk gün iç savaş yaşandı. Resmi rakamlara göre 57 kişi hayatını kaybetti; bir o kadar da kayıp vardı...

12 Eylül 1980 askeri darbesine giden “kanlı yollar” bu tür provokasyonlar ile döşendi.

-O dönem evlerinde sıklıkla misafir kaldığım-Çorum Cumhuriyet Başsavcısı Ertem Türker olayları soruştururken şu gerçekle karşılaştı:

-“Olaylar sırasında ele geçirilen silahların balistik muayenesi sonucu gördük ki, aynı silah kullanılarak hem sağcı, hem de solcular öldürülmüştü. Yani senaryoyu yazanlar, aynı silahı hem sağcıların, hem de solcuların eline tutuşturmuştu.”

Yıllar sonra... Kayseri’deki parkta Nafiz Obay, Çorum olaylarına yol açan Gün Sazak’ın katledilmesiyle ilgili şu bilgiyi verdi:

-“Gün Sazak’ın katili iddiasıyla Almanya’da yakalanan Kemal Cemal Altun ile aynı cezaevinde kaldım...”

Dev-Solcu Altun, Nafiz Obay’a neler anlattı?

ZİNCİRİN HALKASI


Tarih:31 Ağustos 1983.

Batı Berlin İdare Mahkemesi, Kemal Cemal Altun’un iltica başvurusunu değerlendirecekti.

Duruşma sürerken –nedense ellerine ilk kez kelepçe takılmayan- Altun yerinden kalktı, pencereye doğru gidip, kendini altıncı kattan aşağı attı...

Mahkemenin kamuya açık olmamasına, fotoğraf çekme izni vermemesine rağmen gazeteci Elke Bruhn Hoffman Altun’un intihara giden hareketlerini kare kare çekti...

Altun’un, Gün Sazak cinayetiyle ilgili bildikleri sır oldu. Sadece geride, cezaevinde Nafiz Obay’a söyledikleri kaldı:

-“Sağcıların öldürdüğü Abdi İpekçi ile solcuların öldürdüğü Gün Sazak, bir zincirin birbirine girmiş iki halkasıdır...”

Aradan kırk yıl geçti...

Önceki gün...

Gün Sazak ölüm yıldönümü 27 Mayıs’ta Eskişehir Sazak Köyü’ndeki mezarı başında sessizce anıldı. Neden katledildiği sorusu çoktan unutuldu gitti...

Tarihten ders çıkarmak için soruların peşinden gitmek gerek; ama biz hiç yapmıyoruz.

Konfüçyus’un anlamlı sözü var: Karanlıktan şikâyet edeceğine bir mum yak! Ülkemizde yakınmayla geçiyor günler...

Gün Sazak cinayeti provokasyonu ile Çorum’daki “bin yıllık” evimizden-konağımızdan-mahallemizden çıkmak zorunda bırakıldık; bir apartman dairesine sığındık...

Hayata iyimser bakan uslanmaz romantiğim ben; -Çorum iç savaşı gibi- her acı olay sonrasında, “bir ayda bir asır olgunlaştık” diyorum; ve maalesef dehşet dolu günleri tekrar tekrar yaşıyorum...

Bu ülke, onca yaşanmış acıya rağmen bir türlü olgunlaşmayı neden beceremiyor?

Nafiz Obay’ı, Gün Sazak’ı hatırlamamın nedeni var:

40 yıl önce Çorum’daki o zorlu günlerde yeni dostlar edindim. Bunların başında Ahmet Kayış vardı...

Ve, 40 yıllık can dostumu, yoldaşımı bu 27 Mayıs günü toprağa verdik. Biliyorum ki, bıktı yoruldu ve gitmek istedi Ahmet...

Hangimiz hırpalanmış ruh halinde değiliz ki?


İNSANOĞLUNUN BİTMEZ MERAKI: UZAYLILAR


ABD Savunma Bakanlığı/Pentagon geçen ay sonunda uçan nesnelere dair yaptığı açıklamada, “tanımlanamayan uçan nesneler/UFO” ifadesini kullanınca, tartışma yine alevlendi: Dünya dışı tanımlanamayan canlılar var mı? İlk UFO-muhtemelen- M.Ö. 467 gibi bir tarihte Çinli gökbilimciler tarafından kaydedilen Halley Kuyruklu Yıldızı’ydı. Arkası hep geldi. Uzaylılar medyanın gündeminden hiç düşmedi...

Öyle isimler UFO varlığı­nı savundu ki:

NATO eski Başkanı Amiral Lord Hill-Norton, CIA eski direktörü Roscoe H. Hillenkoetter, ABD Hava Üssü Komutanı Tuğgeneral Arthur Exon, Kanada eski Savunma Ba­kanı Paul Hellyer, Ameri­kalı Senatör Barry Goldwa­ter, astronotlar Gordon Cooper, Edgar Mitc­hell gibi niceleri...

[caption id="attachment_5842722" align="alignnone" width="300"] Lord Hill-Norton[/caption]

William Reich gibi psikiyatristler de var. 1950’lerde Reich, bir­çok Amerikalı gibi tanımlanamayan uçan cisimlerin var olma olası­lığından çok etkilendi.

Modern tarihte insanoğ­lunun uzaylı merakı ne zaman başladı? Örneğin...

[caption id="attachment_5842723" align="alignnone" width="300"] Gordon Cooper[/caption]

Tarih: 30 Ekim 1938.

New York’ta­ki CBS radyo kanalında, her hafta bir romandan esinlenilip “radyo tiyat­rosu” sergileniyordu. O akşam H.G. Welles’in “Dünyalar Savaşı” adlı romanı oynanacaktı...

Konu, Marslıların Dünya’ya saldırmasıydı! Dönemin en iyi oyuncularından oluşan Merkür Tiyatro­su’nun başındaki büyük sanatçı Orson Welles, romanda anlatılanla­rın haber bülteni gibi sunulmasını istedi...

[caption id="attachment_5842724" align="alignnone" width="300"] Roscoe H. Hillenkoetter[/caption]

Oyun başında, “Bu bir radyo tiyatrosudur, gerçekle hiçbir ilgisi yoktur” anonsu yapılsa da, sunucunun Mars gezegeninden göktaşı yağmuru başladığını, bir çiftliğe göktaşı düştüğünü, olay yerinde Marslıla­rın bulunduğunu bildirmesi ortalığı birbirine kattı. Hele oyundaki, “Marslılar dünyayı zehirliyor” sözle­ri paniğe yol açtı...

[caption id="attachment_5842725" align="alignnone" width="300"] Barry Goldwater[/caption]

New York emniyeti radyoyu ba­sıp oyunu durdurdu. “Bu bir radyo oyunudur” diye her 15 dakika­da duyurular yapılsa da insanların kafasına “dünyayı işgal eden uzaylılar” bilinci yerleşmişti!

Çeşitli ülkelerde benzerleri ya­şandı. Yıl, 1949. Ekvator’da aynı oyun yine kargaşaya sebep oldu; yirmiye yakın insan yaşamı­nı kaybetti...

ILLUMİNATİ MERKEZİ

Uzaylılar komplo teorisinin en yaygın olduğu ülke kuşku­suz ABD! Bu ülkede çok kişi hükü­metin veya büyük şirketlerin ger­çeği halktan sakladığını düşü­nüyor...

Mesela:

Nevada Çölü’nün 51’inci bölgesindeki Nellis tesi­si dünyanın en gizli askeri bölgesiydi. Hiçbir hari­tada gözükmüyordu. Sebebi, bu askeri tesi­sin uzaylılar ile ileti­şim içinde olmasıydı! Uzay araçları buraya gidip geliyordu. Hatta, 8 Temmuz 1947’de New Mexico Roswell yakınlarında­ki çiftliğe düşen uzay aracının enkazı tamir için bu askeri üsse götürülmüştü! Yıllar sonra, bulunan “uzay aracı” enkazının Sov­yetler Birliği’ne “kulak misafiri” olmayı amaçla­yan Project Mogul adlı gizli askeri projede görev yaparken düşen hava ara­cının parçaları olduğu açık­landı...

Parantez açayım; Bazı insanlar, Alaska’daki Yük­sek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı (HAARP) te­sisinin zihin kontrol la­boratuvarı olduğuna inanıyor! 33 dönümlük arazide 180’den fazla anten olma sebebi buydu. Columbia uzay mekiğini 2003’te tahrip eden de bura­sıydı. 2011’deki yıkıcı Jop­lin kasırgasını yaratan da burasıydı. Neler neler...

Tarih: 22 Mayıs 2011...

ABD’deki Denver Uluslar- arası Havaalanı da zihin kontrolü uy­gulayarak, hükümetleri ve kuruluşları ele geçi­ren Illuminati merkeziydi! Yukarıdan bakıldığında pistle­rin gamalı haç gibi düzenlenmesi bunun deliliydi. Hele... Havaalanı çevresindeki duvar resimleri içine gizlenen gaz maskeli Nazi suba­yı görüntüsüne ne demeliydi?

Keza: Kuzey Dakota’da nükleer füzelere karşı 1975’te açılan sa­vunma üssü Stanley R. Mickelsen Koruma Kompleksi de Illuminati merkezlerinden biriydi!

Amerikalılara göre, 1913’ten beri ABD Kuzey Carolina’daki Brown Mountain çevresinde görü­len gizemli ışıkların sebebi de Illu­minati idi! Neyse, uzaylılara döne­lim, anlatılan çok olay var...

[caption id="attachment_5842727" align="alignnone" width="880"] Birçok kişi, UFO gördüğünü iddia etti… ‘Tanımlanamayan uçan cisimler’ ve uzaylılar ile ilgili sayısız hikâye anlatıldı…
Bazıları filmlere bile konu oldu.[/caption]

KAÇIRILAN KARI KOCA

Tarih: 19 Eylül 1961.

Karı koca Betty ve Bar­ney Hill, ABD New Hampshi­re’da uzaylılar tarafından kaçırıl­dıklarını iddia etti! Hill çiftinin ba­şından geçenlerle ilgili iki önemli nokta pek çok araştırmacının gö­zünde olayın inanılırlığını sağladı:

Birincisi; Betty Hill’in hipnoz sonrasında çizdiği yıldız haritası. Betty bunun kendisine varlıkların lideri tarafından gösterildiğini söyle­di. Daha sonra harita üzerinde ya­pılan analizle, bunun dünyanın 30 ışık yılı uzağında bulunan Zeta Retucili yıldız sistemini gösterdiği ortaya çıktı. Bu yıldızlar 1969 yı­lında basılan katalog çıkana kadar bilinmiyordu! Başka deyişle katalog Hill’lerin karşılaşmasından sekiz yıl sonra basıldı.

İkincisi, Betty Hill yalan ma­kinesi testine tabi tutuldu. Yıldız haritasıyla ilgili bilgiyi dünya dışı bir varlıktan alıp almadığı, anlattıkla­rının yalan olup olmadığı soruldu. Betty’nin verdiği yanıtların yalan makinesi tarafından değerlendi­rilmesi sonucunda çok yüksek doğruluk gösterdiği kaydedildi...

İlk değildi. Beş arkadaşının gözü önünde 5 Kasım 1975’te ka­çırılan orman işçisi Travis Walton olayı 1993’te filme çekildi...

UZAYLILARDAN SES VAR

Tarih:15 Ağustos 1977.

NASA tarafından 1960 yılın­da kurulan dünya dışı istihba­rat arama projesi SETI çalışanı gökbilimci Jerry R. Ehman, 310 metrelik “koca kulaklı teles­kop” (The Big Ear) kullanarak bir radyo sinyali kaydetti. 72 sa­niye süren ve 30 kat yüksek sesti bu: “Wow! Signal!” Ne yazık ki, sinyal bir daha duyulmadı. Bazıları bunun uzaylıların sesi olabileceğine inandı. Resmi açıklamaya göre sinyal, teleskoptaki bir aksak­lıktan kaynaklanmıştı!

[caption id="attachment_5842726" align="alignnone" width="500"] Betty ve Barney Hill[/caption]

Genellikle UFO araçlarını tek kişi gördü. 1988’de Virginia, Wy­theville sakinlerinden tam üç bin kişi gökyüzünde parıldayan UFO gördüğünü söyledi. Tanık hikâyeleri ülkede çok ilgi gördü, ancak görü­nenin ne olduğuna dair hiç açıkla­ma yapılmadı...

UFO konusunda meşhur hikâ­yelerden birine Utah-Ballard Skinwalker Çiftliği sahne oldu. Yıl, 1990. Terry Sherman, ailesinin UFO ve garip ışıklara tanık oldu­ğunu basına söyledi. Arazilerin­de dairesel işaretler vardı. İşin garip yanı, uzaylılar ineklerini ka­çırıp parçalara ayırıp bırakıyordu! 1970’lerden kalma bir gazete, bölgede yeşil ışıkla çevrili UFO gö­rüldüğünü yazınca çiftlik ABD’de meşhur oldu...

Hikâye çok ama toparlayalım:

Yıl, 2011. Beyaz Saray, ABD hükümetinden uzaylıların dünyayı ziyaret ettiğinin kabul etmesini isteyen iki dilekçeye resmi yanıt verdi:

-“ABD hükümetinin gezegenimi­zin dışında herhangi bir yaşamın var olduğuna ya da dünya dışı bir varlığın insan ırkının herhangi bir üyesiyle temasa geçtiğine ya da on­larla temas kurduğuna dair hiçbir kanıtı yoktur...”

Fransa’dan İtalya’ya çok ülkede UFO iddiaları hep dünya gündemi­ne getirildi.

Komployu kurgudan, haberden ve gerçek dünyadan ayırmanın trajik şekilde olanaksız olduğu bir zamanda yaşıyoruz...

CIA “UFO GRUBU”


“Ufoloji” terimi, tanımlanama­yan uçan cisimlerin kanıtları­nı inceleyenlerin ortak çabalarını tanımlamak için kullanılıyor...

“Uzay araçları” 1940’lar so­nunda “uçan daireler” veya “uçan diskler” olarak adlandırıldı.

Bu kelimeyi kullanan ilk kitaplar Donald E. Keyhoe ve Frank Scully adlı ya­zarlar tarafından yazıldı. 1950’ler başında yazdık­ları UFO’ların gerçekten var olduğunu belirten kitapları satış rekor­ları kırdı...



“Uçan daire” ifadesi 1947’den sonra yaygınlaştı. O yıl 24 Haziran’da Kenneth Arnold adında sivil pilot, Rainier Dağı yakınlarında uçan dokuz ci­sim gördüğünü bildirdi.

1950’lerde, önce teknik litera­türde ve daha sonra popüler kul­lanımda yaygın hale geldi.

Soğuk Savaş başlangıcında UFO iddiaları çok arttı. Öyle ki, baş­ta İsveç ordusu olmak üzere, İskandinav ülkelerinden Fransa, Portekiz, İtalya ve Yunanistan’dan kimliği belirsiz/gizemli hava nesneleri hakkın­da iki binden fazla rapor yazıldı...

CIA, 1951 yılında “Uçan Daire Çalışma Grubu” kur­du. Ve, “UFO” (“UFOB”) teri­mi, 1953 yılında ABD Hava Kuvvetleri (USAF) tarafından kulla­nılarak “devlet diline” girdi.

Sadece ABD değil... İsveç, Bre­zilya, Fransa, Uruguay, İngiltere benzer çalışmalar yaptı...

ABD’nin UFO raporu “Mavi Kitap” ve “Condon Rapo­ru” epey tartışıldı. Ama UFO ana akım bilimsel literatürde çok az destek gördü.

Devletlerin ikircikli hali UFO iddialarının güçlenmesine se­bep oldu. Örneğin... 5 Ağustos 2010’da yayınlanan İngiliz kayıt­larına göre, Başbakan Winston Churchill, kitlesel panik yaratabi­leceğinden çekindiği için UFO ola­yının üzerini örttü. Churchill’e ve­rilen raporlara göre, İkinci Dün­ya Savaşı sonuna doğru Fran­sa veya Almanya’daki görevden dönen Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) keşif uçağı garip metalik “uzay aracı” görmüştü. Nesne fotoğraflanmıştı ama Churchill üzerini kapattırmıştı...

Tartışmalar hep sürecek:

En son New York Times, Ma­yıs 2019’da, Amerikan Donanma­sı savaş jetlerinin 2014 yazından 2015 ilkbaharına kadar ABD’nin doğu sahilinde açıklanamayan nesnelerle birkaç kez karşılaştığını yazdı.

ASLINDA GÖRÜLEN NE


Julius Obsequens...

M.S. 4. yüzyılın ortalarında yaşadı­ğına inanılan Romalı yazar. “Liber de Prodigiis” (Prodigies Kitabı) eserini yazdı. Kitabın konusu, M.Ö. 249 ve 12 yılla­rı arasında Roma’da meydana gelen alamet­lerdi. Obsequens’in çalışmasının bir yönü, gökyüzünde hareket eden şeylere atıfta bulunmasıydı. Bunlar Batı tarihinde ilk UFO raporları olarak yorumlandı. Kimine göre ise bunlar sadece meteor idi.

Günümüzdeki UFO araştırmacıları, Orta­çağ resimlerinde bazı dini semboller ile UFO raporları arasındaki benzerlikler oldu­ğunu iddia ediyor. Görünen o ki, zaman geç­se de iddialar bitmeyecek...

[caption id="attachment_5842729" align="alignnone" width="880"] Pentagon, geçtiğimiz ay UFO olduğu iddia edilen bu görüntüleri paylaştı.[/caption]

Mesela: Tarih: 14 Nisan 1561.

Nürnberg sakinleri büyük siyah üçgen nesne gördüklerini açıkladı. Tanıklara göre, gökyüzünde yüzlerce küreler, silindirler ve düzensiz şekilde baş üstü hareket eden garip şekilli nesneler vardı.

Mesela: Tarih: 25 Ocak 1878.

Yerel çiftçi olan John Martin hızla uçan ba­lona benzeyen büyük, karanlık, dairesel bir nesne gördüğünü bildirdi. Dünyanın dört yanında benzeri ne çok haberler çıktı...

Binlerce insan 1897 yılından itibaren Amerika’nın çeşitli bölgelerinde “hava ge­mileri” gördüğünü bildirdi. Konu Thomas Edison’a kadar ulaştı; “Bu sahtedir” dedi.

20’nci yüzyılın başlarında basın yaygınlaş­tıkça pilotların gördüklerini iddia ettikle­ri “tuhaf hava araçları” gazetelerin başlıca konusu oldu.

Rus Nicholas Roerich gibi kaşifler de bu iddia kervanına katıldı: “Hızla hareket eden oval gibi güneşi yansıtan büyük ve par­lak bir şey gördüm.” Yıl, 1926 idi.

Resmi açıklamalara göre, UFO gör­düğünü sananlar şunları görüyordu:

- Astronomik nesneler (parlak yıldızlar, gezegenler, göktaşları, insan yapımı uzay aracı, yapay uydular ve Ay...)

- Uçaklar (hava reklamları ve diğer uçaklar, füze uçakları...)

- Balonlar (oyuncak balonlar, hava balonları, büyük araştırma balonları...)

- Diğerleri kuşlar, olağandışı bu­lutlar, uçurtmalar, işaret fişekleri, ışık fenomeni serapları, top yıldırım­ları, ay köpekleri, projektörler, diğer yer ışıkları vb.

Ciltlerce yazsak bu konuyu bitiremeyiz...

Kendimden biliyorum; Erich von Dani­ken kitaplarını gençliğimde elimden düşür­mezdim!