HİLAL'LE SALİP'İN MÜCADELESİ!

A -
A +
"Salip ne demek?" diye çok merak edenin olacağından eminiz. Halbuki, bizim tarihimiz  hilalle salibin mücadelesi halinde geçmiştir. O mücadele bugün de devam ediyor yarın da devam eder. Hilalle salibin mücadelesi, yalnız silahla değil, kelime ve kavramlarla da olmakta. "Salip" haç demektir. Hilalle salip mücadelesi, hilalle haçın yâni İslâmla Hıristiyanlığın mücadelesi demektir. Ecdadımız, asırlar boyu "hilalle salip mücadelesi" diye gelmişti. Yukarıda "bizim tarihimiz" diye bir cümlemiz oldu. Buradaki kasdımız, yalnızca Türk tarihi değildir. Hak geldiği için bâtıla karşı ilk mücadele, Şanlı Peygamber'in -aleyhisselam- ordularıyla verilmişti. O gün İslâm askerinin karşısındaki en güçlü Hıristiyan suru Bizans’tı. Avrupa, aralarında sürekli iş birliği yaparak İslâmın sancaktarı, bayraktarı, kalkanı, fedâisi Türklerle, Selçuklu ve Osmanlıyla çarpıştılar. Eyyubiler gibi İslâm devletleriyle de mücadele ettiler. İş birliği, Papalığın baş çekmesiyle Avrupa devletleri arasında olmakta ve adına da "Haçlı İttifakı" denmekteydi. Haçlı ittifakı, iki hâlde ortaya çıkmaktaydı: Ya hücum veya müdafaa. Ya Kudüs'ü Müslümanlardan almak veya Müslüman Türkleri Anadoludan atmak gibi saldırılar veya Osmanlı Ordularının Avrupa üzerine sefer düzenlemesi hâlinde ittifak edip karşımızda saf tutmaktalar.   Ordumuz, haçlı Avrupa üzerine yürürken ne yazık ki Şia İran, birçok kere Papalıkla iş birliği yaparak bizi arkadan vurmuştur. Bundan dolayı bazı seferler yarıda kesilerek ordu garptan/batıdan, şarka/doğuya yönelmiş ve rahat vermeyen haçlılar üzerine giderken İran'la uğraşma mecburiyeti hâsıl olmuştur. Haçlı ittifakı, çoğunlukla İslâm orduları önünde mağlubiyete, bâzen hezimete uğradı. Bizim en hazin kaybımız, tarihin ve talihin bize küstüğü ân olan Viyana'dır. 12 Eylül 1683 Viyana mağlubiyeti, şartların aleyhimize döndüğü takvim başlangıcıdır. Tanzimat’tan günümüze gelinceye dek modern zamanlarda sanıldı ki artık haçlı saldırıları bitmiştir. Halbuki I. Dünya Harbi de bizim için bir hilalle haç mücadelesidir. Şimdilerdeyse sıcak harp ve terör örgütleri kullanılarak o mücadele devam  etmektedir. PKK, FETÖ ve diğer örgütler, içimizden devşirdikleri gençlerle bu toprakların vurulmasıdır. Afganistan, Irak işgalleri, Arap Baharı, haçlı seferlerinin diğer bir şeklidir. 20 Mart 2003'te başlayan II. Irak işgalini devrin Amerikan başkanı George W. Bush, "bu bir haçlı seferidir" diye ilân etmişti. 15 Temmuz, bir haçlı işgali teşebbüsüydü. Avrupa, bugün başarıya ulaşamamanın hüsranı içinde. Bir vakitler önünde titredikleri bir ihtişama, sonra "hasta adam" dediler. I. Dünya Harbi, onlar için hasta adamın cenaze merasimiydi. Bu sebeple bugün kalkınıp büyümemiz karşısında hayretler içindeler. Ne yapsalar yükselişi durduramıyorlar. Güya AB'nin kuruluş senesinde, esasta ise bir ittifak pekişmesi için Vatikan'a koşup Papaya sarıldılar. Vaziyet o ki ayrı devletler de olsalar, aynı inanç ve kültür kökünden gelen bu devletleri derleyip toparlayacak bir makam mevcut. Böylesi zor günlerde Müslümanlar da böyle bir imkânı kullanamasınlar diye Hilafeti işte bundan dolayı askıya aldırtmışlardı.   Yukarıdaki cümleyi tekrar edeceğiz: Tarihimiz hilalle salibin mücadelesi hâlinde geçmiştir. O mücadele, bugün de devam ediyor. Yârın da devam eder. Devirler değişir, insanlar değişir, silahlar değişir fakat hilalle salibin mücadelesi değişmez. Çünkü bu bir hakla bâtıl mücadelesidir. Bu bir kelime-i tevhid, kelime-i şâhadetle teslis mücadelesidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.