19 Ocak 2021 23:56

‘Her şeyi ben bilirim’ tutumu, ‘aşı’yı ‘aşı sorunu’na dönüştürüyor

Çinli Sinovac firmasının koronavirüs (Kovid-19) aşısı CoronaVac, sağlık çalışanlarına yapılmaya başlandı

Fotoğraf: Hasan Dönmez/DHA

Paylaş

Aşı konusu, süreç ilerledikçe, daha da karmaşık hale geliyor.

Süreç karmaşık hale gelip tepkiler yayıldıkça, Sağlık Bakanı Koca başta olmak üzere yetkililerin açıklamaları daha da iyimserleşiyor.

Günde ortalama 200 bin dolayında sağlıkçının aşılanmasına ilişkin Bakan Koca, “Dünyada aşıyı en hızlı yapan biz olduk” diyerek, dünyaya bir kez daha meydan okudu.

Evet, diğer ülkelerdeki aşılama hızına bakıldığında, birkaç gün içinde yapılan aşı miktarı açısından bir başarı var görünüyor. Ama bu aşılama hızı, hastane gibi steril, tabiri caizse laboratuvarda, hastane personeli sağlıkçılara yapılan aşılamadaki hızdır. Yani sahada bu hızın ne kadar geçerli olacağı tartışmalıdır.

Kaldı ki, pandemi koşullarında, eğer bir hükümetin başarısından söz edilecekse, bu öncelikle, aşının yeterli miktarda sağlanıp sağlanamayacağından başlayarak, aşının hangi hiyerarşi içinde ne ölçüde doğru ve adil bir biçimde uygulanabileceği ile sıkı sıkıya bağlantılıdır.

Bu yüzden “Aşıyı en hızlı yapma” üstünde övünülebilecek en son şeydir.‘

"AŞI KONUSU" "AŞI SORUNU"NA DÖNÜŞTÜ

Bu köşede, 23 Aralık günü yayımlanan yazıda; pandemiye karşı mücadelede “Maske dağıtımı”, “Turkuaz tablo rakamları”, “Sokağa çıkma yasağı”... gibi basitçe çözülebilecek sorunları bile birer yönetim skandalına çeviren tek adam yönetiminin, aşı gibi nispeten çok yönlü ilişkileri organize etmeyi gerektiren bir konuda, sorunu skandaldan öte bir kaosa dönüştürebileceğine dikkat çekiliyordu.

O günden bugüne geçen 1 ay içinde “aşı konusu”nun, devamında kaosa yol açabilecek bir “aşı sorunu”na dönüştüğüne tanıklık ediyoruz.

En başta; uzmanların ve TTB’nin “Aşı temininde kaynak çeşitliliği”nin önemine dikkat çekmesine karşın, Sağlık Bakanlığının sonuçta 83 milyonluk ülkenin aşı kaynağını sadece, henüz “3. faz” sonuçları dahi resmen açıklanmamış olan “Çin aşısı”na bağlamış olması kendi başına bir sorundur. Ancak aşının Türkiye’ye getirilmesinin 2-3 hafta gecikmesi, “aşı” sorununun büyüyeceğinin ikinci önemli işareti oldu. Ki, bu gecikmeye karşın ilk etapta Türkiye’ye geleceği belirtilen 10-20 milyon doz aşıdan sadece 3 milyon dozu gelebildi.Oysa, Sağlık Bakanı Koca, kasım ayında ilk parti aşının (10-20 milyon doz) 11 Aralık’ta geleceğini ve yeni yıla girmeden aşılamanın başlayacağını büyük bir güvenle ilan etmişti.Dolayısıyla artık, Türkiye’nin ihtiyacı olan 160-170 milyon doz aşının üçte birinden bile az bir bağlantısı vardır.

O da gelirse!

Bütün bunlar dikkate alınıp, hâlâ ortada tüm sorunlar çözülmüş gibi sunulmaya devam edilmesinden anlaşılmaktadır ki, iktidar ve Sağlık Bakanı, ya “Kaderde ne varsa o olur”a ya da “yerli aşı”nın iddia edildiği gibi nisan ayında devreye girilebileceğine güvenmektedir.

MASA BAŞINDAKİ PLANLARIN SAHADA KARŞILIĞI YOK!

Aşılamanın başlayacağının açıklanmasından beri; önce sağlıkçılar, sonra engelliler, kronik hastalar, 90 yaş üstünden başlanarak 65 yaş üstü, sonra da geri kalanlar gibi bir hiyerarşi belirlendi.

Ve daha ilk günden, bu hiyerarşi dışında kimi ayrıcalıklı kişilerin de aşılandığına dair ciddi iddiaları duymazdan gelerek, şunu söyleyebiliriz ki; ilk bakışta oluşturulan aşılama hiyerarşisi makul, mantıklı ve adil gibi görünse de sahadaki gerçek bu hiyerarşiyle bağdaşır görünmüyor.

Nitekim gazetemizin önceki gün manşetinden duyurduğu gibi; hastanelerde staj yapan “stajyer hemşireler” kadrolu olmadıkları için aşılma kapsamına alınmamışlar. Ve onlar, “Biz de hastanede, diğer sağlıkçılarla aynı koşullarda hizmet veriyoruz” diyor, kendilerinin de “Öncelikli olarak aşı olacaklar” kapsamına alınmasını istiyorlar.

Elbette tamamen haklı olarak!

Sağlık Bakanlığının hiyerarşisine bir itiraz da işçilerden geliyor.

Gazetemize yazan işçiler, herkesin eve kapatılıp, sokağa çıkana 3 bin 150 TL ceza kesildiği günlerde bile, evden işe, işten eve önlemsiz servislerle taşınan, 7/24 ciddi önlemler alınmadan çalışmaya zorlanan işçiler de kendilerinin öncelikli olarak aşılanmasını istiyorlar.

Elbette tamamen haklı olarak!

Bu arada Milli Eğitim Bakanı Selçuk’un 15 Şubat’tan itibaren yüz yüze eğitim için ilkesel karar aldık” demesinden sonra, eğitimcilerin de öncelikli olarak aşılanması gerekenler listesinde olması gerektiği gündeme geldi.

Elbette tamamen haklı olarak!

AŞI SORUNU BİR KAOSA DOĞRU GİDİYOR!

Sadece Milli Eğitim Bakanı Selçuk değil, Turizm Bakanı Ersoy da mart ortasından itibaren “turizm sektörü”nün açılacağını açıkladı. Bu da ister istemez, turizmde çalışan 1 milyon dolayındaki emekçinin aşılanmasının da öncelikliler sıralamasında öne alınmasını gerektirecektir.

Sadece bu kadar da değil, mart başından itibaren kısıtlamaların azaltılmaya başlanacağı da belirtiliyor. Ama bütün bunlara karşın, 11 Aralık’ta geleceği belirtilen 10-20 milyon dozluk “Çin aşısı”nın bile şubat ve mart aylarına yetişmesi olanaklı görünmemektedir.

Dolayısıyla;

* Aşılamanın sahadaki gerçeklere uygun bir hiyerarşi içinde yapılamaması,

* Yeterli aşının zamanında temin edilemeyeceğinin görülmesi,

* Yerli aşının bu aşı açığına merhem olmasının pek olanaklı görülmemesi,

* Yüz yüze eğitimin başlaması ertelense bile, turizm sektörünün “Çarklarının döndürülmesi mecburiyeti”, ilkbahara girerken virüse karşı mücadelenin bir kaosa sürüklenebileceğine işaret etmektedir.

Bu da ilkbaharda, geçen yıl sonbahara girerken yaşananların yineleneceğini göstermektedir. Ki, bu da kovid-19’a karşı mücadelede tek adam yönetiminin bir “fasit daire” üstünde habire dönen bir mecraya sürüklendiğini göstermektedir.

Çünkü yetkililer, yaşananlardan ders almamakta, tek adam her şeyi bildiğinde ısrar etmektedir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...