20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Her şeye rağmen umut...

Bülent İnce

Bülent İnce

Eski Yazar

A+ A-

Onur’un çocuk aklı ve ruh dünyası davranışlarına öyle güzel şekiller veriyor ki ortaya saflığın ve temizliğin en yalın hali çıkıyor. Kurduğumuz atölyede çalışanlar içerisinde en sevilen, disiplinli, üretken bir arkadaşımız Onur. Hafif seviyede zihinsel engelli Onur’un varlığı hiç abartısız söylüyorum hepimize ertesi gün tekrar derneğe gelme heyecanı hissettiriyor. Diğer insanlarla ilişkileri o kadar iyi ki onu sevmeyen yok... Bir diğer zihinsel engelli kardeşimiz Murat mahallemizin sevgilisi, derneğimizin olmazsa olmazlarından... Murat’la dama oynamak büyük bir keyif. Oyuncularımız turnuvalara Murat’la maç yaparak hazırlanıyor.
Derneğimizde, zaman zaman engelli arkadaşlarımıza yönelik meslek edindirme, el sanatları ve el becerilerini geliştirmeye dönük çalışmalar da yapıyoruz. Zihinsel engelli çocuklarımızın bu çalışmalara katılımını özellikle çok istiyor ve önemsiyoruz. Onur en çok atölye çalışmalarına ilgi gösteriyor ve çok iyi işler çıkarıyor. Zekâ oyunları kapsamında yaptığımız çalışmalar da yine zihinsel engelli kardeşlerimizin sosyalleşmesi açısından çok verimli çalışmalar. Murat ise bu çalışmaların müdavimi. Bu çalışma ve antrenmanların olduğu günler, ailesi Murat’ı derneğe bırakıp, kendi gündelik işlerine koşturuyor. Onun dışarıda olmasından hiç rahatsızlık duymuyorlar, çünkü çocukları gittiği yerde sevdiği kişilerle birlikte, mutlu. Murat’ın ailesi gibi, çalışan anne babaların çocuklarını rahatlıkla emanet edebilecekleri kurumların hayata geçmesinin mecburiyetini birçok defalar dile getirmiştik. Halihazırda bu türden kurumların sayısı ihtiyacı tatmin etmenin çok ötesinde. Olanlarınsa, birkaçı hariç, çok iyi iş çıkardıklarını söylemek pek mümkün değil. Bu kurumlarla ilgili sorunun sebebi basit: Devletin yönetiminde olan kurumlar ihmalden, özel kurumlarsa aşırı para kazanma hırsından dolayı ahlaki yozlaşma içinde. Yakın zamanda yaşadığımız çok üzücü iki olay, bu kurumlar böyle olacağına hiç olmasın dedirtecek cinsten.

İKİ ÜZÜCÜ OLAY
Aksaray’daki bir okulda otizmli öğrencilere yönelik velilerin ve bunlara destek çıkan okul idarecilerin ayrımcı ve kelimenin tam anlamıyla vicdansız tutumu kamuoyunu bir süre meşgul ettikten sonra unutuldu. Derken, Kayseri’de bir rehabilitasyon merkezinde yaşanan bir başka alçaklığa daha şahit olduk. 75. Yıl İstikbal Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezindeki bir görevli zihinsel bir öğrenciye bağırarak, tekme atarak içeri girmesini söylüyor, diğer görevliler müdahale etmek bir yana olayın seyir zevkini doyasıya yaşar görünüyor. Ardından hep birlikte çocuğu karga tulumba içeri tıkıyorlar.

BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMEZ
Olayı televizyon ekranlarında seyrettikten sonra, tekmeyi atandan daha çok tekmeye gülenlerin beni etkilediğini fark ettim. Bu insanların bu işkenceden keyif almalarını aklım almıyor. Ailesi, çoluğu çocuğu olan sıradan insanlar bunlar. Her gün yanımızdan geçen, içimizde gezen, göz göze geldiğimiz, kol kola girdiğimiz, eşimiz, dostumuz, komşumuz, bize çok yakın insanlar. Bu kadar yakın ve bu kadar zalim... Hiç bilmeden kötülüğün bu kadar yakınında olmak beni dehşete düşürüyor. Çünkü, bu sıradan kötülüğün bir gün hepimizi yutacak çok daha büyük ve sistematik bir kötülüğe evrileceğini hissediyorum. Bu sorunların düzeleceği yerde tam tersi artarak sürekli hale gelmesi, sıradanlaşması; toplumsal algıyı da bunların düzelemeyeceği yönünde etkiliyor. Böyle gelmiş böyle gider anlayışı yerleşiyor belleklere. Umutlar kırılıyor, sorunlar derinleşerek kronik bir hâl alıyor. Fakat herkesin yanıldığı, hesaba katmadığı birileri, binaların kapıları kapandıktan sonra duvarlara çarpan feryatları mesafelere rağmen duyan birileri var bu böyle biline. Biz varız. Bir yanımız noksan da olsa ve her türlü küçümsemeye, hor görmeye rağmen, olağanüstü inadımız ve çabamız var. Yaza yaza, konuşa konuşa öğreteceğiz. İnsaniyetimizi ve haysiyetimizi kazanacağız. Mutluluğun kozası patlayacak, yakındır, kimse engel olamaz buna.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları