Bediüzzaman, hayatı boyunca maruz bırakıldığı dayanılmaz baskıları, eserlerinde dile getirdiği ümit ve müjdelerin dayanağı olan sarsılmaz imanıyla göğüsleyip, Tiflis’teki Şeyh San’an Tepesi’nde karşısına çıkan Rus polisine söylediği “Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı (gündüzü) vardır” sözündeki hakikati her vesileyle hatırlattı.
Bahar müjdecisi cemrelerin düşmesinden çok kısa bir süre sonra çıktığı veda yolculuğunda kendisine refakat eden talebelerine “Kardeşlerim, merak etmeyiniz, Risale-i Nur küfrün belini kırmıştır, biraz sıkıntı çekeceksiniz, ama sonrası çok iyi olacak” diyerek verdiği mesaj, en zor şartlarda ve en karanlık devirlerde bile sönmeyen kuvvetli imanının tezahürü olarak dile getirdiği müjdelerin sonuncusuydu.
Anadolu’nun kıştan bahara geçiş sürecini yaşadığı günlere tevafuk eden vuslat tarihi de, zorlu manevî kışların geride kalıp Cennet gibi baharların çok yakın olduğuna işaret eden ayrı bir sembolik anlam taşımaktaydı. Nitekim öyle de oldu.
Gerçi vefatından sonra da zaman zaman fırtınalar, hattâ kasırgalar esmedi değil. Ancak bunlar bahar fırtınaları olmaktan öteye gidemedi ve atlatılan çetin kışlarda ekilen Nur tohumlarının çiçek açıp önce Anadolu’yu, sonra dünyanın diğer coğrafyalarını manen rengârenk bir bahar bahçesine çevirmesine engel olamadı.
Tarihçe-i Hayat’ta yer alan “Ankara Üniversitesi Nur Talebeleri namına Abdullah” imzalı mektuptaki “Medresetüzzehra’nın muazzam faaliyeti, zemin yüzünde bahar mevsiminde olan İlâhî ve muazzam neşir gibi sessiz, gürültüsüz, şâşaasız, gösterişsiz ve mütevazi, fakat muazzam bir şekilde cereyan etmektedir” (s. 987) ifadesinde dile gelen hakikat, bütün ihtişamıyla hükmünü icra etti ve etmeye devam ediyor.
Saff-ı evvellerden Milaslı Halil İbrahim’in “Risale-i Nur eczaları, küre-i arzın (yerkürenin) mevsim-i erbaa (dört mevsim) kütüphanesinde bir bahardır. Ve bahar kadar letafetlidir, canbahştır ve ölmüş arza o bahar vasıtası ile hayat verildiği gibi, Risale-i Nur eczaları da ölmüş arz gibi kulûblere (kalplere) taze hayat verir” (Barla Lâhikası, s. 335) ifadelerindeki hakikat de...