21 Ekim 2020 00:18

Hep genç, hep militan!

Raul Marco, 18. Enternasyonalist gençlik kampında konuşurken

Raul Marco, 18. Enternasyonalist gençlik kampında konuşurken | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Ona dair çok şey söylendi: Hakkında konuşan ve yazanların birbirlerinden “uzaklarda” olsalar da, “aynı ana dili konuşuyor olmasalar” da, farklı ülkelerin devrimci-Marksist parti ve örgütlerinden de olsalar, kuvvetle vurgulamadan geçemedikleri özelliklerinin aynı ve ortaklığı; bir arada ve birlikte ateş çemberlerinden geçenlerin tanıklığı denli yaşanmış gerçekliklere dayalıdır. Çocukluktan çıkışla başlayan mücadeleci bir yaşam ve kişiliğin, 80’li yaşlarda da delikanlı çağlardaki gibi coşkun bir devrimci ruhla, sömürüye karşı savaş militanlığının en önlerinde yer alışın ender örneklerinden biridir Raul Marco.  Dostluğu, arkadaşlığı, yoldaşlığı güç veren; parti ve örgüt hiyerarşisindeki konumdan alınan güçle değil biriktirilmiş ve özümsenmiş deneyimin, Marksist Leninist teorik donanım ve ideolojik sağlamlığın, onlarca yıllık (yaklaşık 70 yıl) savaşma kararlılığıyla sürdürülmüş çalışmadan çıkarılmış derslerin sağladığı özgüvenle örgüt, parti ve devrim davasının her işine ikirciksiz koşturan bir militandır.

Franco faşizminin kan deryasına çevirdiği topraklarda kavganın her alanında ve her koşulda öne atılmış; sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimlerin ülkede ve uluslararası alandaki kurtuluş mücadelesinin enternasyonalist örgütçülerinin en önünde yer alanlarından olmuş; bir dönemlerin eurokomünist liderleri olan Berlinguer-Carillo ve Togliatti’nin işçi sınıfı ve devrimine çıkardıkları reddiyeye, burjuvaziyle uzlaşma hattına ve Krusçevci revizyonizme karşı bilimsel sosyalizmi savunma kararlılığıyla proletaryanın sınıf savaşı örgütünü korumaya, yeniden kurup sürdürmeye devam etmiştir. Raul Marco’nun yaşamı ve mücadelesi, en zor koşullarda ve ‘en yalnız zamanlar ’da kararlı bir devrim savaşçısının başarma azmi, cesareti ve kaynağını tarihsel hareketin eninde sonunda işlerlik gösteren yasalarından alan insansal özgüvenle hareket etmesi durumunda, sınıf düşmanını yenilgiye uğratacağının ve kolektif mücadele örgütünü her adımda yeniden güçlendirebileceğinin bir tür tarihçesidir.

Raul Marco İspanyalıdır, Türkiyelidir, Ekvadorludur, Dominiklidir, Kürdistanlıdır, Filistinlidir; Hindistan, Pakistanlı, Endonezyalıdır. Fransalı, Almanyalı, Tunuslu, Faslı, Rusyalı, Amerikalı; velhasıl nerede işçi sınıfının ve ezilenlerin sömürü ve zulüm dünyasından kurtuluş davası var ya da olmalıysa, yürüyor ya da örgütlenmesi gerekiyorsa oralıdır. Koşturmuştur, koşulmasını istemiştir. Düşünür-yazar ve örgütçü; şair ruhlu materyalist Raul’u tüm uluslardan ve ulusal topluluklardan biz Türkiyeli devrimci Marksistler değil sadece, bütün bu ülkelerin devrimcilerinin yanı sıra mücadeleci sendikacılar, ileri işçiler, demokrat devrimci aydınlar tanırlar veya tanımış gibidirler. Avrupalı, Asyalı ve Latin bu büyük devrimci komünist militanı tanıma olanağı ve ‘şansı’ bulan her dürüst insan ve her devrimci militan onun ne denli mütevazı ne denli genç ne denli yoldaşça öğreten ve öğrenmeye çalışan biri olduğuna tanıklık edebilir.

O, Türkiye partisinin de en öndeki savaşçılarından biri olmayı onur sayan yüreği ve beyniyle devrim ve parti davasının olduğu her yerde olmaya atılan, atak, cesur, çalışkan, birikimli ve kararlı bir savaşçıydı. Türkiye’nin tüm milliyetlerden ileri işçi ve emekçileriyle omuz omuza durduğu zamanlar da oldu, dünya gençleriyle gençliğin şimdiki ve gelecekteki kuşaklarının işçi sınıfıyla kol kola atılacakları kavganın sorunlarını tartıştığı da. Komünist Manifesto’nun 1998 baskısında yer alan ve Rıza Saygılı (F. Atalay) tarafından Türkçeye çevrilen önsözünde Raul Marco, işçi sınıfının, kapitalist sömürü dünyasından kurtuluş manifestosu olan bu bildirime karşı tutumun “devrimcilerle reformistler ve komünistlerle sosyal hainler arasındaki kalın ayrım çizgisini teşkil etme ”ye devam edeceğini söylüyordu.

Devrimci mücadele kararlılığına ve ideolojik-teorik sağlam duruşa bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Raul Marco’nun da ön saflarında yer aldığı bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek onun anısını layıkıyla yaşatmak demektir. Yorulmak bilmez savaşçılığı, devrimci komünist kararlılığı, yoldaşça paylaşımcılığı, Türkçe bir düşünüşle kemale ermiş ve gücünü birikiminden alan mütevazı kişiliği örnek olmaya devam edecek. Anısına saygıyla.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa