16 Nisan 2024 Salı
İstanbul 26°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

HDP’yi konuşmaları doğal

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-
MUSTAFA İLKER YÜCEL

1- İyi Parti lideri Meral Akşener'in HDP'yi terör örgütünün uzantısı olarak gördüğü yönündeki açıklamalarını CHP'yle ittifaktan vazgeçip Babacan ve Davutoğlu'yla birlikte 'merkez sağa seslenen' yeni bir ittifak hazırlığı olarak yorumlayanlar oldu. Kılıçdaroğlu'nun Akşener'le bayram ziyaretinde baş başa 45 dakika görüşmesini buna bağlayanlar da var. Kılıçdaroğlu Akşener'i yanında mı tutmaya çalışıyor?

İyi Parti Lideri Meral Akşener -anımsadığım yanlış değilse- bir televizyon programında HDP hakkında dediğiniz gibi bir söz söyledi. Ancak daha önce yine HDP hakkında daha yumuşak beyanları da olmuştu. Nitekim bu konuyla ilgili olarak daha önce yönelttiğiniz bir soruya verdiğim yanıtta Akşener’ın son sözünü “parti içinden geldiğini tahmin ettiğim tepki ve baskılara” bağladığımı söylemiştim. Bu kanaatimden hareketle vardığım sonuç şu:

HDP’nin bazı politikalarını sizin gibi, benim gibi birçok insan beğenmeyebilir. Aynı şey Meral Akşener için de geçerlidir. Ancak ortada beğensek de beğenmesek de yasalar ve hukuk açısından meşruiyetini tartışmadığımız bir siyasi parti vardır.

Bir siyasi partinin meşruiyetini kaybetmesi -ve kapatılması- için zorunlu koşullardan biri, Anayasamızın 68’inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre “suç işlenmesini teşvik etmek”tir. Bunun yollarından biri iddia edildiği gibi “bir terör örgütü” ile işbirliği yapmaktır.

HDP’nin bu bağlamda PKK ile organik bir ilişki içinde olduğunu ispat etmek ise Yargıtay Başsavcılığının yürüteceği soruşturmayla tespit edilebilir. Ancak bunun için o partinin, sözünü ettiğim dördüncü fıkra hükümlerine aykırı eylemlerin “odağı” haline gelmesi ve bunun da Anayasa Mahkemesi tarafından” tespit edilmesi” zorunludur.

Dahası yasa bu tespiti de özel koşullara bağlamıştır. Yani Anayasa Mahkemesi sadece Başsavcılığın tespitlerini esas alarak o hükmü veremez. Önce “bu eylemin o partinin üyelerince yoğun şekilde işlenip işlenmediğine” ve bu durumun “partinin merkez organları tarafından “zımnen veya açıkça” benimsenip benimsenmediğine” bakılması gerekir. Bir başka yol da “o fiillerin doğrudan doğruya merkez organları tarafından -üstelik kararlılık içinde- işlenmesi”dir.

Tüm bunlardan hiçbiri HDP hakkında ileri sürülmediği sürece bu partinin meşruiyetini tartışmak kanımca yerli değildir. Meşruiyeti tartışılmayan bir partiyle öteki partilerin işbirliği yapması da bence hem mümkün hem de meşrudur.

Yeri gelmişken ifade edeyim:

Anayasanın 69’uncu maddesi AKP iktidara gelmeden yani ülkede henüz baskıcı bir rejim yokken değiştirilmiş, AKP de kendisinin yaptığı değişikliklere bu maddeyi almamıştır. O nedenle bu hükümler -kanımca- istikrar kazanmıştır.

Bu gerçekleri dikkate alınca Akşener’in HDP hakkındaki kanaatleri, sizin veya benim o konudaki kanaatlerimizden farklı değildir. O nedenle Kılıçdaroğlu ile Akşener’in konuşmalarında HDP ile işbirliği yapıp yapmamayı konuşmalarından tabii bir şey yoktur. Keza İyi Partinin CHP ile işbirliğinden vaz geçip DEVA veya GELECEK partisiyle işbirliği yapması da kanımca mümkündür. Bunda da yadırganacak bir nokta yoktur.

2- Liderlerin baş başa görüşme usulü en yakın parti görevlileri ve kurmayları açısından güvensizlik alâmeti değil midir? Türk siyasetinde eskiden olur muydu?

Sadece partilerin değil devletlerin görüşmelerinde de kurumların öteki mensuplarını dışlayıp sadece “bir” numaraların görüşmesi arzu edilmeyen bir davranıştır. Ancak bu hemen her platformda uygulanan bir yanlıştır. O kurumların öteki “ileri gelenleri” bu duruma ses çıkarmaz, itiraz etmezler. Aksi halde pozisyonlarını kaybedeceklerini düşünürler. Uygulamanın devam etmesinin nedeni budur.

Böyle “baş başa” görüşme Atatürk döneminde görülen bir şey mi idi, itiraf edeyim ki bilmiyorum. İsmet Paşa'nın böyle bir uygulaması var mıydı, onu da anımsamıyorum. Belki “duymadığımı” söylersem daha doğru olur. Ama DP döneminde Adnan Menderes’in Irak Başbakanı Nuri Essaid ile baş başa görüştüğünü gazete haberlerinden biliyorum.

3- "Yeni normalleşme" diye tabir edilen sürece yarından itibaren giriyoruz. Planınız nedir?

Size bir itirafta bulunayım:

Ben 8 Mart 2020’den beri, iki dostumu kırmamak için bir defa Maslak’ta yeni açılan Atatürk Kent Parkı’na gittim. Bir defa da “bankaya” uğradım. Evimin bahçesi bana yetti. Yani “Kovid-19” hayatımda ciddi bir değişiklik yaratmadı. Sadece dostlarımı özlüyorum. O nedenle özel bir plan yapmadım.