Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yeni Zelanda bizim için dünyadaki en uzak noktalardan biri. Hakkında çok az şey bildiğimiz, radarımıza neredeyse hiç girmeyen, ufacık nüfuslu bir ülke.

        Ama bu küçük ülke geçen cuma günü yaşadığı korkunç saldırıdan sonra bütün dünyaya öyle bir ders veriyor ki... O küçük ülkenin unutmaya yüz tuttuğumuz empati kavramını öyle içten benimsemiş, öyle cesur, öyle samimi bir başbakanı var ki!

        Dün Başbakan Jacinda Ardern büyük bir meydanda cuma namazı için Müslümanlarla bir araya geldi. Namaz devlet radyo ve televizyonundan naklen yayınlandı. Başbakan başörtüsü ile geldiği tören alanında “Hz Muhammed, sallallahu aleyhi ve sellem” diyerek başladı konuşmasına ve “Biz biriz” diye haykırdı.

        Daha sonra ezan başladı, ardından 2 dakikalık saygı duruşuna geçildi. Ve bu tören saldırının yaşandığı caminin hemen yanı başında gerçekleşti.

        Öyle kucaklayıcı, öyle candan bir yas, öyle sahici bir sahiplenme yaşanıyor ki Yeni Zelanda’da camide öldürülen masum insanlar için. 11 Eylül’den beri Batı’da yükselen Müslüman düşmanlığını yok saymaya, bu düşmanlığın adını koymaktan imtina etmeye adeta ant içmiş çevrelerin panzehiri sanki Yeni Zelanda Başbakanı’nın kucaklayıcı tavrı. Ezber bozan bir çıkış bu. Küçücük bir ülke dünyadaki radikalleşme trendine kafa tutuyor. Cesurca ve yeniden çoğulculuğu, hümanizmi ve farklılıklara saygıyı hatırlatıyor.

        Ben bu cesur kadına şapka çıkarıyorum! Helal olsun Jacinda Ardern! Dünyada liberal değerler Yeni Zelanda’dan gelen bu kararlı ve özgürlükçü çığlıkla yeniden güçlenecek…

        REKLAM

        ***

        Uluslararası çapta bir müze

        Antakya’daki mozaik müzesine yıllar önce yolum düşmüştü. O zaman küçücük, köhne bir yerdi. Güzelim mozaikler yerlerdeydi, amatör ve bakımsızdı. Sonra büyük paralar ve emek harcanarak bu müze yeniden yapıldı ancak görme fırsatım olmamıştı.

        Bu hafta sonu nihayet ziyaret ettim Mozaik Müzesi’ni. Müthiş bir bina inşa edilmiş, inanılmaz büyük bir hassasiyetle çalışılmış, göz kamaştırıcı bir düzenleme yapılmış. Dünya sıralamasında en üstlerde yer alabilecek bir müze burası. Ancak maalesef özellikle Suriye’deki olaylar nedeniyle öyle az ziyaretçisi var ki…

        Müzeyi gezince Hatay’ın neden bir zamanlar dünyanın en zengin şehri olduğunu anlıyorsunuz. Tatil destinasyonunuza muhakkak bu kenti alın ve fırsat yaratıp müzeyi gezin…

        REKLAM

        ***

        Dünyanın en zengin mutfağı

        Antakya’dan bahsedip mutfağına değinmemek olmaz. Bunca kültür ve din karışınca bu zenginlik mutfağa da yansıyor doğal olarak. Bırakın Türkiye’yi, bence dünyanın en lezzetli, en çeşitli mutfaklarından biri burası. Coğrafya da çok bereketli olduğu için malzeme çok bol, çok iyi ve epey ucuz.

        Antakyalı dostlarımız Duygu ve Hazım Giray ile şehre gidince turist güzergâhından çıkmayı başarabildik ve çok bilinen tatların yanı sıra Antakya’nın birçok başka yemeğinin de tadına baktık.

        Tepsi kebabı, künefe, tuzlu yoğurt en çok bilinenleri ancak ben sıcak tereyağlı humus, sac oruğu, serimsek, ekşi aşı ve kaz başını denemenizi kesinlikle öneririm.

        Biberli ekmek ile temel kahvaltı sinisi

        Sac oruğu içli köftenin yayvan ve sacta pişirilmişi. Mardin’de benzerini yemiştim ancak buradaki açık ara daha lezzetli. Serimsek çıtır açma hamurun içinde börek. Ekşi aşı yoğurtlu, içli köfteli çorbaları. Kaz başını iri terbiyeli şiş kebap gibi düşünün ama marinasyonu mükemmel. Bu yemekleri tatmak için şehirde çok güzel lokantalar var. Bir de gece yarısına doğru muhakkak Antakya’nın soslu dönerinden yiyin.

        REKLAM

        ***

        Haytalı mı bici bici mi?

        Antakya’ya gelmeden önceki birkaç gün ve eve döndükten sonraki birkaç gün bir şey yememenizi tavsiye ederim, zira burada kilo almak garanti. Her şey birbirinden güzel. Tıka basa yeseniz bile tatlıya hayır demek imkansız.

        Meşhur Antakya künefesini biliyorsunuz peki ya haytalıyı duydunuz mu? Mısır nişastası ve süt ile yapılan muhallebinin üzerine keçi dondurması konuyor ve gül suyu ile servis ediliyor. Muhallebi şekersiz, tadını o gülsuyundan alıyor.

        Haytalı

        Adana’nın bici bicisini andırıyor. Ancak Antakyalılar bu konuda çok hassaslar. Siz siz olun asla haytalıyı bici bici ile karıştırma gafletine düşmeyin. Anladığım kadarıyla Antakyalılar için haytalıya bici bici demek haytalıya hakaret…

        Şehrin göbeğindeki kahvenin duvarına iki tatlının arasındaki farkları anlatan bir not asmışlar. Bici bici de süt yerine su kullanılıyor, üzerine dondurma yerine buz konuyor.

        İlk kez yediğim başka bir tatlı ise peynirli irmik tatlısı. Dondurmalısını bilirim ama peynirlisini burada gördüm. Hataylılar peynire o kadar düşkünler ki künefeden sonra irmiğe de peynir eklemişler.

        Peynirli irmik

        Sevdim mi? Denenebilir ancak özel olarak arayacağımı sanmam… Benim buradaki favori tatlım ne künefe ne haytalı, ne de peynirli irmik. Ben çıtır kabak tatlısı derim, başka bir şey demem…

        Künefelik kadayıf

        Diğer Yazılar