Hayatla ölüm arasında kaldılar

Hayatla ölüm arasında kaldılar

KÜLTüR - SANAT Haberleri

Deniz Tortum’un sağlık çalışanlarının hayatlarını merkezine aldığı “Maddenin Hâlleri” isimli filmi, katıldığı festivallerden ödüllerle dönüyor. Tortum “Sağlık çalışanlarının direnci çok yüksek. Sanırım bu, hastalık ve ölümle baş başa olmanın getirdiği bir şey” diyor.

MURAT ÖZTEKİN

Pandemiyle birlikte sağlık çalışanları hiç olmadığı kadar gündemimizde. Gündelik uğraşları, insani münasebetleri, yorgunlukları, zaafları… Minnet duyduğumuz sağlık çalışanlarının farklı dünyaları var. Genç yönetmen Deniz Tortum, “Maddenin Hâlleri” isimli dokümanter filminde yıkılan Cerrahpaşa Hastanesi üzerinden işte bunlara odaklanıyor. Çekim teknikleriyle kurmaca film tadı veren eser, Altın Portakal’da mükâfat aldıktan sonra önceki gün neticelenen 8. Engelsiz Filmler Festivali’nde iki ödül kazandı. Biz de Tortum’la konuştuk…

* Filminizde aslında başrolde Cerrahpaşa var. Sizin için çok özeldi sanırım...
Evet, Cerrahpaşa’nın bende çok özel bir yeri vardı. Babam bir doktor olarak otuz seneyi aşkın Cerrahapaşa’da çalıştı. Ben de hem orada doğdum hem de orada büyüdüm.

* Pandemiyle birlikte sağlık çalışanlarına rağbet arttı. Ama siz aslında filmi pandemiden önce çektiniz. Eserin arkasında nasıl bir motivasyon vardı?
Filmin çekimleri 2018 yılında bitmişti. Dolayısıyla eserde aslında pandemi yok. “Maddenin Hâlleri” sağlık çalışanlarının gündelik hayatlarına odaklanıyor. Bir acil serviste ölüm kalım arasında yaşananlardan ziyade doktorların rahat anlarını merkezine alıyor. Öte yandan yıkılacağı dönemde Cerrahpaşa’ya adanmış bir filmdi bu... Dolayısıyla binalar da bir karakterdi.

DUYGUSAL OLARAK ZORDU
* Girilmesi zor yerlere girip, ameliyatlara şahitlik etmişsiniz. Çalışanlarda itimat meydana getirmeyi nasıl başardınız?

Aslında Cerrahpaşa’ya aşina olduğum için filmdeki çoğu sağlık çalışanını tanıyordum. Aramızda eski bir güven ilişkisi olduğu için insanlar rahattı. Ama hayatın ve ölümün iç içe olduğu bir yerde çalışmak duygusal olarak kolay değildi

* Filmi seyrederken “Acaba ne kadar kurgu yapıldı?” diye düşünmeden edemedim...
Her belgeselde mutlaka biraz kurgu oluyor. Ama çekimlere yaklaşımımız gerçeklik duygusunu katmış olabilir. Çünkü kamerayı bir gözlemci gibi dolaştırdık.

* Eseriniz festivallerde büyük başarı yakaladı. Elbette film, duygusal olarak seyirciye çok şey veriyor ama yaşadığımız pandeminin de bunda tesiri yok mudur?
Filmi çekerken bir pandemi olacağını hayal etmem mümkün değildi. Ancak filmde pademi hislerine benzeyen duygular yakalamışız.  Sanırım filmdeki ayrılık hissi, bugünlerle duygusal ortaklık kurmaya sebep oldu.

DİRENÇLERİ YÜKSEK
* Filmden sonra sağlık çalışanlarına dair kanaatleriniz nasıl oldu?
Sağlık çalışanlarının direnci yüksek ve bu insanlar genelde iyimserler. Sanırım hastalıkla ve ölümle bu kadar baş başa olmanın getirdiği bir şey. Zaten filmin ismi de hastanedeki bu hayat-ölüm döngüsüne vurgu yapıyor.

DÖKÜMANTER SİNEMA ÖZGÜRLÜK ALANI
∂ Peki, dokümanter film çekmenin kurmaca film meydana getirmeye ne gibi katkıları oluyor?

Belgesel sinema benim çok değerli bulduğum bir tür. Kurmaca sinemada kurallar biraz daha belli oluyor. Belgesel sinemada ise üretim sürecini siz oluşturuyor, nasıl anlatacağınıza siz karar veriyorsunuz. İfade anlamında çok büyük bir serbestlik bu... Kurmaca sinemacıların, dokümanterlerden öğreneceği çok şey olduğunu düşünüyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...