Allah vardır ve insan Allah’a muhtaçtır.

   Allah ‘sız bir yaşam düşünülemez. Allah ‘sız bir yaşam insanın hayat mücadelesinde başarısız olması demektir.

   İnsan akli bir canlıdır. Etrafındaki olayları, nesneleri, canlıları görmekle yetinmez, onların varlık sebepleri üzerinde de düşünür, sonuç çıkarır, değerlendirme yapar.

   Diğer canlılarda bu özellik yoktur, bu olgu sadece insan için geçerlidir.

   İnsan akli melekelerine uymayan her netice için “neden” sorusunu sorar, cevabını bulmak için de çaba gösterir. Bu soruların çoğunun ya cevabı yoktur, ya da geçerli bir cevap değildir. Bu durumda kendi dışında ‘bir gücün’ varlığı üzerinde ilk şüpheler uyanmış olur.

   Neden yaşıyoruz?

   Ölüm nedir?

   Bu dünyaya niçin geldik, yaşamın amacı nedir? Gibi pek çok sorunun cevabını bulmak için gayret gösterir. Düşünür, mantık yürütür, çevresindeki olaylardan sonuç çıkarır, değerlendirme yapar, bir neticeye ulaşmak için gayret gösterir. Fakat sonuç değişmez;

   Kendini tatmin edecek bir cevap yoktur.

   Bu durumda, kendi dışında bir “gücün” varlığı üzerinde ilk belirtiler, ilk işaretler görülmüş olur.

   Ateistler bu gücün “doğa, kâinat ve madde” olduğuna inanır. Onlara göre yaratıcının varlığı imkânsızdır. Yaratıcı olmadığına göre kâinat yaratılmamıştır. O hep vardır ve var olmaya da devam edecektir. İnsan ve diğer canlılar bu ‘zorunlu varlığın’ bir sonucu olarak ortaya çıkmışlardır.

   Kısacası Yaratan’a ait tüm özellikler, ‘madde’ üzerine yıkılır, bu onların hayat ile ilgili ilk çözümleridir.

   Fakat bu çözüm onları tatmin etmez, yaşamları boyunca sorular peşlerini bırakmaz, asla rahat edemezler, hep bir karabasan içinde yaşamını sürdürmek zorunda kalırlar.

   Çoğu hayatı anlamsız bularak intihar etmeyi düşünür, kimisi farklı şeyler peşinde ömür tüketir, kimileri ise ‘geri dönüş yaparak’ gerçeği yakalama uğraşına girer.

   Evet, Allah vardır!

   Hayatı Allah yaratmıştır!

   İnsan Allah’a muhtaçtır. Allah inancı insana güç verir, çoğu sorulardan kurtarır, hayata anlam katar, zamanı genişletir ve anlamlaştırır.

   Hayatın amacını anlayan insan, bu doğrultuda yaşamını sürdürür, kendini rahat ettirecek, toplumsal disiplin ve dinamiği sağlayan ibadetlerini yapmak gayretine girer. İçinde yanan ateş küllenmeye yüz tutmuştur.

   Artık o, Allah inancı ile huzura kavuşmuştur.