19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hariri krizinde Fransa’nın rolü

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Fransa Suudi Arabistan ile anlaşarak 15 gündür Riyad’da “rehin” tutulan Lübnan Başbakanı Saad Hariri’yi ailesi ile birlikte cumartesi günü Paris’e getirdi.

Dünya, 4 Kasım’da Riyad’da başbakanlıktan istifa ettiğini açıklayan Hariri ve onu istifiya zorlayan Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ı konuşuyor.

HARİRİ RİYAD’DA ZORLA TUTULDU

Her ne kadar Hariri , “Suudi Arabistan’da irademin dışında tutulduğum ve bu ülkeyi terk edemediğim bir yalan” ifadelerini kullansa da başta Lübnan Cumhurbaşkan Michel Aoun olmak üzere bölge ülkeleri ve hatta Almanya Hariri’in Riyad’da eline istifa kağıdının tutuşturularak okutulduğu, İran karşıtı ifadeler kullandığı ve zorla tutulduğu konusunda hemfikir.

Öyle ki Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Lübnanlı mevkidaşı ile yaptığı bir basın toplantısında Hariri’nin Suudi Arabistan’da kendi isteği dışında tutulduğunu söylemesi üzerine Suudi Arabistan, Berlin temsilcisini geri çağırdı.

SUUDİ ARABİSTAN KÖŞEYE SIKIŞTI

ABD’nin yeni proje görevlisi Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın İsrail ile birlikte Lübnan üzerinden bölgeyi karıştırma ve Hizbullah üzerinden İran’a darbe vurma planı geri tepti. Bağımsız bir ülkenin başbakanını kendi başkentinde istifaya zorlayan ve odara alıkoyan darbeci Veliaht Prens dünyada büyük tepki görmüş ve tecrit olmuştu.

Dünya’nın gözü zaten bu genç prensin üzerindeydi. Suudi Arabistan’da aralarında prenslerin ve bakanların da bulunduğu çok sayıda muhalif kişiyi büyük bir “yolsuzluk” operasyonu kapsamında gözaltına alınmış ve servetlerine el konmuştu. İran’ın bölgedeki etkinliğini kırmak için Yemen’e saldırmış fakat hezimeti uğramıştı. Katar’a uygulanan boykot kampanyası da tutmamıştı. İran’a karşı Arap NATO’su tam bir fiyaskoydu. Son olarak Lübnan Başbakanı Hariri’ye yapılanlar Suudi Arabistan’ı köşeye sıkıştırmıştı.

FRANSA’YA NE OLUYOR?

Suudi Arabistan’ın imdadına Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron yetişti. İki hafta boyunca Riyad’da rehin tutulan Hariri’nin ülkesine dönmesine izin verilmesi Velihat Prensin yenilgisi olarak görülecekti. Fransa araya girdi ve Hariri’yi ülkesine davet etti. Bir süre Paris’te kaldıktan sonra Lübnan’a dönebilecekti.

Peki Fransa’nın bundan çıkarı neydi? Bölgede barışı isteyen, arabulucu bir ülke rolü mü oynadı? Olaya iyi niyetli bakanlar böyle düşünebilir. Olayın öyle olmadığı görülüyor.

MACRON’UN İRAN’A KARŞI KAYPAK POLİTİKASI

Bütün bu girişimlerin nedeni Suudi Arabistan ve İsrail’in ABD planları çerçevesinde İran’a karşı harekete geçmiş olmasıdır. Fransa, son iki hafta içinde İran politikasını altüst etmiştir. Hatırlayalım; ABD Başkanı Trump İran’ın nükleer faaliyetlerine ilişkin anlaşmayı iptal etme tehdidi içeren açıklamasının hemen ardından İngiltere Başbakanı Theresa May, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ortak açıklama yaparak İran’la yapılan nükleer anlaşmasının devam etmesi konusunda kararlı olduklarını açıklamışlardı.

Macron İran’a gitme kararındaydı. Bu ay içinde önce Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian giderek görüşmenin hazırlığı yapılacaktı. Fransa, İran ziyaretinin ertelendiğini açıkladı. Macron, “İran’nın balistik füze programının endişe verici olduğunu, İran’a yaptırım uygulanabileceğini” ifade etti. Dışişleri Bakanı ise Riyad’da yaptığı açıklamada İran’ın bölgede hegomonya peşinde koştuğunu söyledi.

İRAN’IN CEVABI GECİKMEDİ

Fransa’nın bu İran karşıtı açıklamalarına cevap Ayetullah Seyyid Ali Hamaney’in Başdanışmanı Ali Ekber Velayeti’den geldi. Velayeti, “Savunmamız için füzeye sahip olup olmamamız için kimseden izin istemedik. Sizi ne ilgilendirir? Kimsiniz ki içişlerimize karışıyosunuz? Eğer İran ile Fransa arasında ilişkilerin gelişmesinden yanaysa (Macron kastediliyor) içişlerimize müdahale etmeyecek. Bu Fransa’nın da ulusal çıkarlarına aykırıdır”.

Fransa’nın dış politikası özelliklede İran politikası sarhoş bir adamın yolda zikzaklar çizerek yürümesine benziyor. Ayıkınca durum değişir mi göreceğiz. Nükleer anlaşmadan sonra İran ile ticari ilişkilerde en avantajlı ülkenin Fransa olduğunun altını çizelim. Fransız otomobilleri Peugeot ve Renault, Total Petrol şirketi önemli anlaşmalar yapmıştı. Airbus 100’ün üzerinde uçak siparişi almıştı.