Halka "evde kal" çağrısı yapanlar kendileri "fırsat icraatları" yapıyor
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Dünyanın koronavirüse karşı seferberlik içinde olduğu, Türkiye’de herkese “Evde kal” çağrılarının yapıldığı, insanların birbirine yaklaşmasının bile “tehlike” ilan edildiği koşullarda Ulaştırma Bakanlığı, Kanal İstanbul’la ilgili ilk ihaleyi yaptı!
Tarihi Odabaşı ve Dursunbey Köprülerinin yerlerini değiştirme amaçlı projeyle ilgili ihaleye dört firmanın katıldığı belirtiliyor.
Çevre örgütleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, muhalefet partileri, Mimarlar Odası gibi çeşitli kesimlerin sözcüleri, insanların can derdine düştüğü koronavirüse karşı mücadele günlerinde böyle bir ihalenin yapılmış olmasına tepki gösteriyorlar. Ancak bu tepkiler basına gönderilen yazılı açıklamaları aşamıyor.
İnsanların, tepkilerini gösterecekleri, kamuoyuna seslerini duyuracakları basın açıklamaları, gösteri, miting, grev gibi imkanlarının olmadığı koşullarda böyle bir ihalenin yapılması kabul edilemezdir. Çünkü bu tutum, sadece muhalefete değil Kanal İstanbul’a karşı olan ülke kamuoyunun büyük çoğunluğuna karşı, “Siz isteseniz de istemeseniz de Kanal İstanbul’u yapacağız” meydan okumasının devamıdır. İktidarın bu tutumu, siyaseten etik olmamasının yanında, herkesin can derdinde olduğu bir zamanda vicdani bakımdan da sorgulanması gereken bir tutumdur.
HALKA ‘EVDE KAL’ DİYORLAR AMA...
Gelişmeleri az çok izleyenlerin açıkça gördüğü gibi, Erdoğan yönetimi, herkese “Evde kalın!”, “Kendi OHAL’inizi ilan edin!” çağrısı yapılan bu süreci, olağan koşullarda kolayca yapamayacağı icraatları hayata geçirmek için fırsata çevirmektedir.
Nitekim, bütün halkın, yaşamını koronavirüsle mücadelenin gereklerine göre düzenlemenin derdinde olduğu son iki haftada Erdoğan yönetimi;
-Batman Belediye Başkanı başta olmak üzere HDP’nin altı belediyesinde seçilmiş yöneticileri görevden alıp haklarında soruşturma açmanın yanı sıra CHP’nin Ceyhan Belediye Başkanını da uydurma gerekçelerle görevden aldı.
-Koronavirüsün cezaevlerini tehdit ettiği gerçeğini istismar ederek, tacizcileri, tecavüzcüleri, kadına şiddet suçlularını, uyuşturucu kaçakçılarını “af” kapsamına alırken; siyasi tutukluları, gazetecileri, aydınları, demokratları cezaevlerinde tutan bir infaz düzenlemesini Meclise getirmek için harekete geçti.
-Koronavirüse karşı seferberlik çağrıları yapılan 16 Mart 2020 tarihli Resmî Gazete’de “Korunan Alanlar”la ilgili bir yönetmelik değişikliği yapılarak, “Nitelikli Doğal Koruma Alanları”nın, “Sürdürülebilir Koruma ve Kullanım Alanları”nın ve ”Anıt Ağaçlar”ın ayırt edici özellikleri ve tanımları değiştirildi. Böylece bu alanlarda “entegre tesisler” ve “maden işletmesi” açılmasının önü açıldı. Ekoloji Birliğinin “Korunan alanlarımıza dokunmayın” çağrısı “gök kubbede hoş bir sada” olmayı aşamadı.
-3’üncü yargı paketindeki infaz düzenlemesine 25 Mart’ta, Basın İlan Kurumundan (BİK) ilan alamayan gazetelerin cezaevlerine alınmasını yasaklayan bir madde eklendi...
ELDEKİ ARAÇLARI ETKİN KULLANMAK, YENİ İMKANLAR GELİŞTİRMEK ÖNEM KAZANDI
Hükümetin yukarıda sıraladığımız girişimlerinin, ne koronavirüsle mücadeleyle ilgisi vardır ne de düzenlemeler şimdi yapılmazsa toplum yaşamında büyük ya da küçük bir zarara yol açması söz konusudur. Hatta oldubittiye getirilen icraatların, memleketin “beka sorunu” ve “milli güvenliği” ile de bir ilgisi yoktur!
Tersine bu konuların her biri, toplamda tartışmaya açılması ve üstünde toplumsal konsensüs oluşturulması gereken konulardır.
BİK’ten ilan almayan, daha doğrusu BİK’in ilan vermemek için bin dereden su getirdiği gazetelerin cezaevlerine girmesinin yasaklanması ise ifade özgürlüğünün, halkın haber alma özgürlüğünün ihlali ötesinde, “işkence suçları” gibi, “idam tartışması” gibi, insanlığa karşı işlenmiş suçlar gibi tartışılması bile kabul edilmez olan bir konudur. Çünkü ulusal ve yerel tüm muhalif gazeteleri tehdit eden bir düzenlemedir.
Yaşadıklarımız; Erdoğan-AKP iktidarının, koronavirüse karşı mücadele adı altında, çoğu gerçekte halk içinde karşılığı olmayan gürültülü kampanyasının oluşturduğu dumanlı ortamı, kendi amaçlarına yürümek için kullandığını göstermektedir.
Bu doğrultuda son birkaç hafta içinde attığı adımlar, iktidarın, bundan sonra da, “Yangından mal kaçırma”, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” biçimindeki icraatlarını sürdüreceği anlaşılmaktadır.
Bu dönemin öyle birkaç haftayla sınırlı kalmayacağı görüldüğüne göre; iktidarın durumu kendi amaçları için istismar etmesine karşı, mücadeleyi daha etkinleştirmek için sosyal medyayı, eldeki imkanları daha verimli ve organize biçimde kullanmak, yeni imkanlar üstünde tartışmak, önem kazanmıştır.
- İsrail’in İran’a ‘meşru müdafaa’ saldırısını açıkça ilan etmesi ne anlama geliyor? 18 Nisan 2024 04:58
- Cumhur İttifakının enkazını kaldırmayı Erdoğan'a bırakan Bahçeli siyasete ayar verme peşinde! 15 Nisan 2024 06:35
- Ekmek, barış, özgürlük ve adalet için 1 Mayıs'ın kitlesel ve yaygın örgütlenmesi zamanı 12 Nisan 2024 05:00
- Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı 04 Nisan 2024 05:00
- Ülkenin siyasi haritasını değiştirecek önemde bir yerel seçim! 02 Nisan 2024 04:50
- Yalan, dezenformasyon, tehdit… Her yolun mübah olduğu bir seçim sürecinin sonuna gelirken 30 Mart 2024 05:00
- Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne? 27 Mart 2024 05:05
- Seçime 1 hafta kala AKP ve Erdoğan emekçilerle karşı karşıya! 24 Mart 2024 05:20
- Yüz binler alanlardan seslendi: Barış istiyoruz ve biz buradayız! 21 Mart 2024 05:45
- Tek adam yönetimi ve Cumhur İttifakı’nda ‘seçimi götürmek’ için her yol mübahsa! 19 Mart 2024 12:00
- İçinde Gazze olan sorular bile yasaklanırken NATO’ya ve AB’ye selam ne anlama geliyor? 16 Mart 2024 05:05
- İşçi gazetesi, sınıflar mücadelesinin en ön cephesindedir 13 Mart 2024 05:15