Yazgülü Aldoğan ‘Hak, Hukuk, Adalet’ arayanlar yürüyüşte birleşti
HABERİ PAYLAŞ

‘Hak, Hukuk, Adalet’ arayanlar yürüyüşte birleşti

Haberin Devamı

Bolu

Yürüyüşe katılanların tek derdi var: seslerini duyurmak! Bu nedenle ne sağlıklarını düşünüyorlar, ne rahatlarını. Gittikçe artan bir kalabalık, çoluk, çocuk yürüyor! Hem de asfaltın üstünde, kimi zaman güneşte, kimi zaman yağmurda, kimi zaman koşarak, çünkü yürüyüş temposu hayli hızlı. Günde iki bazen üç kez mola vererek, 5-6 km den günde 20 km yürümek ne demek?

Sıradan insanlar bunu yapamaz diyorsunuz ama en başta yaşı 70’e yaklaşmış bir genel başkan, gıkı çıkmadan ve seri bir tempoyla yürüyünce, arkasındaki herkes de yürüyor! Ayakları şişiyor, ayakkabı vuruyor, kanıyor, tırnakları morarıyor, düşüyor, sarıp sarmalayıp yürüyor. Bacaklarına kramplar giriyor, sırtları ağrıyor, kimsenin derdi değil, mola yerine varınca üstüne bir de halay çekiyorlar! Demek ki bıçak hakikaten kemiğe dayanmış.

‘Hak, Hukuk, Adalet’ arayanlar yürüyüşte birleşti

Kılıçdaroğlu genelde tek başına yürüyor. Zaman zaman konukları oluyor.

Partizanlık yok

Tek slogan var: Hak, Hukuk, Adalet! Parti bayrağı yok. Parti sloganı yok. Onun için herkes var! Ankara’dan başlayan yürüyüş, kısa zamanda çok iyi organize olmuş ve katılım giderek artıyor. Yürüyüşün lojistik kısmını CHP’li belediyeler sırayla yürütüyor. Benim katıldığım Bolu kısmında başkanları da yanlarında, Sarıyer Belediyesi arı gibi çalışıyordu. Kadıköy, Beşiktaş, Çankaya, Şişli, Avcılar Belediyeleri’nin araçlarını da gördüm.

Yol boyunca su ve atıştırmalık, molalarda yemek, iskemle, masa, geceleri yatacak yer sağlanıyor. CHP örgütleri ise yürüyüşçülerin katılımına yardımcı oluyor. Milletvekilleri ise örgütleme ve düzenden sorumlu. Bolu dağını geçerken ortada durup baktığımda ne başı görünüyordu ne sonu! On beş bin kişi dediklerinde abartılı gelmişti ama konvoyu yolda görünce inanıyorum. Milletvekilleri işte bu on beş bin insanı megafonlarla düzene sokuyor. Tek şeriti geçmemek, yolu işgal etmemek, provokasyonlara kapılmamak, birlikte harekete geçmek için sürekli sıraları dolaşıyorlar.

Herkes 20 km yürüyorsa başta Veli Ağbaba, Eren Erdem, onlar 20 değil, ellerinde megafon, anons yaparak, gide gele 40 km yürüyor! Zaten dünden itibaren milletvekillerinin yürüyüşçülerin arasında yürümeleri kararı alındı. Yürüyüşe katılanların en büyük destekçileri yoldan geçen araçlar ve onları karşılamaya çıkan yöre halkı.

Yeminle söylüyorum: AKP’nin en yoğun oy aldığı Bolu- Düzce etabında bile geçen araçların on tanesinden biri dört parmağını kaldırıyordu, gerisi alkışlıyor, selamlıyordu! Bu kadar büyük destek ve katılıma, el sallayan, alkışlayan, karşılayıp sarılan, gözleri yaşaran insanları gördükçe seçim sonuçlarını düşünmeden edemiyor insan, nereden çıktı bu yüzde elli EVET acaba?

Güvenlik ve provokasyon

Yürüyüşün en önemli konusu güvenlik. Jandarma ve Polis yürüyüşün güvenliğini sağlıyor. Yürüyüşçüleri korumak niye gerekiyor? Provokasyondan!

Yolda bıraktığımız aracımıza geri dönmek için otostop yapıyoruz. Arkada çocukları olan genç bir karı koca. Durduğumuz yerde araçtan iniyor, çocuğun yanında anlatamadık haberi yok diyorlar. İkisi de KHK’yla atılmış! Biri polis, biri öğretmen. Gerekçe yok! “Sizi destekliyoruz, biz de Adalet istiyoruz, ama buralarda korkudan kimse desteğini gösteremiyor” diyorlar.

İşte bunun için yürüyor o insanlar! Ve o insanlar, itilmiş, ötelenmiş, örselenmiş, hakları gaspedilmiş olduğu için de öfkeli.

Bir araç, yürüyüşçülerin yanından geçerken şoförü yanındaki karısı ve çocuğuna rağmen topluluğa küfrediyor. Orada bir arbede çıkıyor: çünkü yürüyüşçülerin bir kısmı tepki gösterip araca saldırırken bir kısmı aracı korumaya ve onları engellemeye çalışıyor. Bu patırtıda araç da nasibini alıyor, camı çatlıyor. Yetişen polisler de müdahale ediyor ama adamın niyeti olay çıkarmak. Yeni bir Kabataş masalı için ne güzel bir bahane. Başörtülü bacıma saldırdılar diye bir sene dinleriz artık.

Aracı tekmeleyenlere çıkışanlar arasında ben de varım: bu kadar güzel bir yürüyüşe niye gölge düşürüyorsunuz, o sizi tahrik ediyorsa olmayın, onunla aynı düzeye düşmeyin diye. Milletvekilleri toplanıp karar alıyor. Bir genelge yayınlanıyor. Küfür ve tahrik edici işaretlere sadece alkışla karşılık verilecek. Kesinlikle tahrik olunmayacak. Olmaya niyetlenenler, milletvekillerine bildirilecek. Yürüyüşe gölge düşürülmeyecek. Tahrikçiler aramıza sızabilirler, Adalet yazan tişört ve şapka giyebilirler, onları ayıklayacağız deniliyor.

Nitekim, bir kasabadan geçerken karşı şeritte AKP bayrağı açıp taş atan, imamın örgütlediği bir avuç kişinin katıldığı karşı gösteriye Kılıçdaroğlu alkışla yanıt veriyor.

‘Hak, Hukuk, Adalet’ arayanlar yürüyüşte birleşti

Yürüyüşçüler arasında yaşı ileri olanlar var; kadınlar var; çocuklar var, engelliler var. Kıyafetleri, özellikle de ayakkabıları hiç uygun değil.

CHP bir şey yapabilirmiş!

Yürüyüşü bir günle tamamlayıp İstanbul’a döndük. Keşke dönmeseymişiz! Bolu’dan İstanbul’a dönüş 5.5 saat sürdü! Sadece 1. Boğaz Köprüsü geçişi için bir buçuk saat harcadık! Dönüş azabı olmasa harika bir gündü. Yürüyüş kolu İstanbul’a yaklaşınca tekrar gidilecek ve kente birlikte gelinecek.

O yürüyüşe katılmak, bir gazeteci olarak gözlem yapmanın yanında, birlikte olmanın verdiği müthiş bir duyguydu. Ağız dolusu Adalet diye bağırabilmek, hak isteyebilmek inanın birilerinin kulağına gidiyor. CHP’nin geç kalmış da olsa, ayağa kalkmış olması halkı umutlandırıyor, iktidarı endişelendiriyor.

On binleri sokağa çıkaran CHP, gündemi değiştirdi. Hiçbir şey yapamıyorlar diyenleri, çemkirip duranları utandırdı. Çevre duyarlılığından organizasyona, lojistik desteğe kadar her şeyi becerebildiklerini, kitleleri ayağa kaldırabildiklerini gösterdiler.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder