"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Güzel san’atları sever misiniz?

Abdil YILDIRIM
22 Eylül 2018, Cumartesi
Zamanı kuşatmış görünmez bir el, Avucunun içinde ebed ve ezel, Hayatın ahengi şiirden güzel, Gördüm de utandım şairliğimden. A. Y

Güzel san’atlar deyince; insanda heyecan ve hayranlık uyandıran, estetik özellikler taşıyan resim, müzik, edebiyat, mimarî gibi eserler akla gelir. İlk çağlardan beri insanlar bu san’at dallarına ilgi duymuş, onlarla meşgul olmuştur. Kabiliyeti olan bunlardan bir veya bir kaçı ile iştigal ederken, ekser insanlar da bu san’atçıların eserlerini seyretmek, dinlemek ve okumaktan zevk almışlardır. Çünkü güzelliğe meyletmek insan fıtratında olan bir özelliktir. Onun için güzel san’at dallarında san’atçı yetiştirmek üzere okullar açılmış, üniversitelerde kürsüler kurulmuştur.

 Güzel san’atlara bu kadar düşkün olan insanların pek çoğu, en yakınında bulunan san’atların en güzelinden habersiz yaşamaktadır. Güzel san’atlara hayran olduğunu söyleyen bir insan, aynanın karşısına geçse, kendisine şöyle bir baksa, yüzünün, kaşının, gözünün, elinin, ayağının ne kadar güzel ve san’atlı bir şekilde yaratıldığını fark edecektir. Vücudunun fıtrî elbisesi olan cildinin, hücre denilen en güzel iplerden dokunduğunu, en güzel şekil ve desenlerle tezyin edilerek kendisine giydirildiğini görecektir. Öyle bir elbise ki, eskidikçe kendi kendini yeniliyor, bir yeri yırtılsa kendi kendini tamir ediyor.

Ey güzel ve kaliteli kumaşlardan anladığını zanneden modacı ve tasarımcı arkadaş! Vücudunda bulunan böyle güzel ve kaliteli bir kumaştan sana bu cilt elbisesini giydiren San’atkârı tanımıyorsan, sen san’attan ve san’atçıdan hiç anlamıyorsun demektir. 

Güzel san’atların en güzellerinden birisi de musıkîdir. Çeşitli enstrümanlarla, güzel bir sesle icra edilen ezgiler, insanın ruhunu besler, gönlünün gamını alır, kalbine ferahlık verir. Bu san’atı icra eden müzisyenlere de san’atçı denilir. Kulağa hoş gelen, ruhu dinlendiren, gönül tellerine dokunan bir müziği, kendinden geçercesine dinleyen bir insan, bir akarsuyun çıkardığı coşkun nağmeleri, rüzgârın ağaçların dallarına dokunarak çıkardığı güzel sesleri ve dalgaların dinlendirici musıkîsini işitmiyor, san’atçısını tebriklerle takdir etmiyorsa, musıkîden hiçbir şey anlamıyor demektir.

Bir başka güzel san’at dalı ise, resimdir. Bir tuvale işlenen güzel bir manzara, bir obje veya bir insan tasviri, insanlarda bir hayranlık uyandırır. Renklerin ahengi, tuvale yansıyan duygular, ve kalem ve fırça darbelerinin uyumu, seyredenlere bir zevk verir. Picasso ve Van Gogh gibi ünlü ressamların resimlerine bugün paha biçilemiyor. Zenginlerin evinin duvarını bu ünlü ressamların resimleri süslüyor. Zaman zaman güzel san’atlar galerilerinde açılan resim sergileri, resim hayranları tarafından ilgi ile izlenir. Bazı resimlere servet ödeyerek sahip olan resim severler vardır. 

Ünlü ressamların pahalı tablolarına sahip olmak için servet ödeyen san’at severler, bir akşam üzeri sahilde güneşin batışını, ufkun kızıl renklerin her  tonu ile boyanmış halini yeryüzüne resmeden san’atkârın bu harika tablosunu göremiyorlarsa, hiç resim zevkinden söz etmesinler. Yeryüzünü ve gökyüzünü bir tuval olarak kullanan,  vadilere, dağlara, ovalara rengârenk tablolar çizen Büyük San’atkârın muhteşem eserleri karşısında hayretle, takdirle ve tebrikle secde etmeyenler, san’atın “S”sinden anlamıyor demektir.

Bir mimarî eseri gezerken, o eserdeki ince san’atları, muhteşem mimariyi hayranlıkla seyreder, san’atkârını tebrik ve takdirle anarız. Ayasofya’yı, Süleymaniye’yi, Selimiye’yi görmek için dünyanın öbür ucundan insanlar gelir. Bu san’at eserlerini hayranlıkla seyreder, bu kadar san’atın bir esere nasıl sığdırıldığını merakla seyrederken, san’atkârına hayranlıklarını ifade ederler. Halbuki, bir kaplumbağanın veya bir salyangozun sırtında taşıdığı evi, gerek mimarisi yönünden, gerek taşıdığı ince san’at yönünden, Ayasofya’dan da, Selimeye’den de daha san’atlıdır. O derece, onların Ustası ve Mimarı da, Mimar Sinan’dan daha büyük ve daha çok takdire şayandır.  

Güzel san’atları sevdiğini söyleyen, san’atçılara değer verdiğini iddia eden san’atseverler! Gerçekten san’attan anlıyor ve san’atçıya değer veriyorsanız, önce “Sani-i Hakikî” olan Cenâb-ı Hakk’ı sevip, takdir edip, bu muhteşem eserleri karşısında secde etmeniz gerekmez mi?

 

Okunma Sayısı: 1673
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı