Uzun durgunluk, çift dip ya da yeni kaynak

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

Uzun uzun yazmaya gerek yok. Geçen sene Eylül ayında yeni bir şans belirmişti. Rahip Brunson sonrası ilk açıklamalara –ki bir yapılacaklar listesi gibiydi- yurtdışı piyasalar olumlu tepki verdi. Gelişmekte olan piyasalarda risk iştahının artmasıyla –ki geçen sene bu piyasalara giren para şu an mahsur kalmış görünüyor- açılan kredibilite avansı birleşti. Resesyonun 2008-09 resesyonu kadar derin olmayabileceği düşünülmeye başlandı. Derin olmayabilirdi ama süresi ne kadar olacaktı? Her durumda, iş çevrimi frekansına bakınca 2018 son ve 2019 ilk çeyreklerin ‘teknik resesyonda’ geçeceği, 2019 ikinci çeyrekte iş çevrimi frekansında bir ‘kımıldama’ olabileceği, üçüncü çeyrekten itibaren de baz etkilerinin devreye gireceği, enflasyonun yıllık bazda düşeceği, büyümenin pozitife döneceği görüşü yaygınlaştı. Ancak, bu sefer kriz özel sektörün borç krizi olduğu ve tam bir odağı olmadığı için –evet konut piyasasının kolay düzelmeyeceği ortada ama mesele sadece konut olmaktan çok uzak- radikal bir müdahale olmadan, hatta sermaye birikimi/büyüme modeli bir ölçüde değişmeden ‘nerede kalmıştık?’ diyerek yola devam edilemeyeceği de ortadaydı. 

Bunların, yani ekonominin sürekli dibe vuramayacağı bir noktada dönüşün başlayacağı şeklinde bir göreceli/kısmi ‘otomatik stabilizasyon’ argümanının işe yarayabilmesi ekonomi yönetimine sadece zaman kazandıracak idi. Bu noktanın altını çizmek lazım. Ancak bu kadarının bile gerçekleşmesi kur stabilitesine bağlıydı. Yani kurun seviyesi ve oynaklığı hem enflasyonu hızla yukarı ittiği –evet 5 sene önce yüzde 12-15 aralığına düşen geçiş katsayısının tekrar yükseldiği görülüyor- ve haliyle TL faizi içsel biçimde artırdığı hem de risk primi CDS ile el ele gitmeye yatkın olan TL 5 ve 10 yıllıkların faizini yükselttiği görülmüştü. Yerleşiklerin dolar/TL’nin 5,11-5.30 arasında gezindiği dönemde kurun düşük kalacağına inanmadıkları ve hem döviz borcu nedeniyle hem de birikimlerini korumak için döviz mevduatını tercih ettikleri gözlemlendi. Bu süreç 6 ayı buldu; kesintisiz döviz alınmadı ama temel eğilim bu yöndeydi. Bu olmamalıydı; faizler suni olarak düşürülmemeliydi çünkü tekrar yükselirler; swap işleri zarar vermemeliydi vs. Siyasi risk finansal riske eklendi ve yeniden başa dönmeye başladık. Ekonominin sınırlı doğal ivmesinin bir sınırı olduğu için bu tür bir otomatik stabilizasyona güvenme olasılığı azalıyor.

Ufukta uzun bir ‘teknik resesyon’ değil ama uzun bir durgunluk görülüyor. Daha da önemlisi ‘uzun durgunluk’ her an çift dip olasılığını tetikleyecek kırılganlık koşullarında seyredecek gibi görünüyor. EBITDA/FAVÖK yaratılabilir; ama özel sektörün EBITDA’sının net kara ve dolayısıyla sermayeye dönüşemeyeceği uzun bir dönem söz konusu olabilir. Sanayi üretiminin ilk defa ‘teknik resesyondan çıkış’ sinyali vermesi –5 aylık gerilemeden sonra ilk defa- yanıltmasın. Hem yapısı gereği daha canlı seyreder hem de devamı gelmeyebilir.

Şu ana kadar olanların bile bütçe açığını artırarak hem faiz dışı hem manşet açıkları hızla yükselterek gerçekleşebildiğini, kur cephesindeyse altın dışı net rezerv erimesinin son 6 yılda –Bernanke 22 Mayıs 2013 tarihinde konuşup varlık alımlarını sona erdireceklerini söylediği andan itibaren- 42 milyar dolara ulaştığını –son swap işlemlerini de net rezervden düşerek- ifade etmeliyiz. Yani bu kadar işin net sonucu yılda 7 milyar dolar rezerv eriterek idare etmişiz. Swap rezervdir, en azından uzun vadelisi dersek, 5-5,5 milyar dolar yıllık ortalama net rezerv erimesi söz konusu olur ki bu da az değil. Kaynak lazım.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019