Gündemimde gökdelenler var!

Kendi gündemimden bahsedeceğim bugün size zira ülke gündemi çok sıkıcı. Son olarak kafama taktığım ve dahi/deli bir avukat bulursam dava açacağım 'gökdelenlerden' söz edeceğim. Nasıl konu ama? Gökdelenlere savaş açmak, yel değirmenlerine kafa/göz girişen Don Kişot tarzı gibi görünse de (ki, Don Kişot'un sonuna kadar arkasındayım davasında), başka bir mevzuu. Gazeteci olmasam cerrah olurdum diye düşünürüm ama içimde bir inşaatçı da var. Önceki hayatlarımdan birinde (eğer böyle bir şey varsa tabii) milyonlarca kadının "Ben prensestim ve şatoda yaşadım" iddialarının aksine, ben ciddi anlamda işini seven ve çok becerikli bir marangozdum diyebilirim. İnşaatlara, binalara, şehirciliğe, tahtaya, toprağa, mimariye büyük ilgim var. Hiç sebep yokken satılık arsaları gezer, kiralık evleri dolaşır, manasız yere pazarlık yaparım mal sahipleriyle. Yabancı ülkelere gittiğimde de boş evleri gezerim, inşaatlara bakar, fotoğraflarını çekerim.

HEPSİNİ YIKTIRACAĞIM!

Ampul mağazası gezdiğimi bilirim, İstanbul'a klozet kapağı taşıdığımı bilirim, kaldığım otellerin bina çizimlerini araştırdığımı bilirim. Delilik bir bakıma... Babamın inşaatçı olmasının ve memlekete birbirinden güzel binalar kazandırmasının ve yaptığı işlerle, defalarca 'en çok vergi veren'ler listesine girmesinin de payı var elbette bu 'androjen' kokulu tutkumda. Çocukluğunda beton sulayan kaç kadın var ki, şöyle bir sorsanız! Şimdilerde hazır beton kullanılıyor, eskiden böyle değildi; bugün türlü çeşitleri var; zor kalıp şekilleri, sık ve yoğun donatılı bölgeler, pürüzsüz yüzey isteyen yapı elemanları için ideal, yerleştirme ve sıkıştırma için şişleme veya vibrasyon, kendiliğinden yerleşen ve sıkışan, son teknoloji ürünü kimyasal katkılar içeren ve özel olarak tasarlanmış karışımlar gibi. Aman Allah'ım neler biliyorum baksanıza!

Her neyse gökdelenlere savaş açmak üzereyim konu bu, hatta ben dava açarsam bir ilk olacağım ve dileyen herkes beni izleyebilecek. Emsal teşkil etme durumundan.

Bir arsanın sahibi olabilir, o arsayı satabilir, istediği binayı yapabilir değil mi? Sorunum şu; peki yüksek bina yapılabilir mi? Gökyüzünde yer tutmaları için nereye para ödüyorlar? Gökyüzü kimseye ait değildir ve koca koca binaları, göz zevkimi bozacak şekilde yükseltmeye kimsenin hakkı yoktur. Düşündükçe kendimi çok haklı buluyorum, kaç katlı olacağına nasıl karar verilebilir? Şaka gibi bir sistem aslında, birileri çıkıyor; "Buraya on kat yapabilirsiniz, buraya beş, buraya da 75" diyor!

Benim gökyüzüme nasıl oluyor da yükselebiliyorlar? Bu şehir planlamacılığı ne menem bir iş? Kim başlattı, kimdir ilk taşı atan? Gökdelenleri, gökyüzünü kapatanları, başka ABD olmak üzere, Balkan ülkeleri ve komşularımız da dahil olmak üzere, mahkemeye vereceğim. Hadi bakalım, Don Kişot'un torunu geliyor, kaçabilecek misiniz bakalım? Gökyüzü benim, bizim, hepimizin, bir arsaya sahip olan; olabildiğince yukarı çıkıp nasıl oluyor da gökyüzünü sahipleniyor? Aklımı kaçırmadan bir cevap bulsam iyi olacak... Empire State Building, ilk davam seninle, sen başlattın her şeyi ve koru kendini kılıcımdan...

Terk edin gitsin

*Elini elinizden, gözünü gözünüzden çektiyse

*Birlikte olduğunuz saatlerde sadece televizyon seyreder olduysanız

*Elinden telefonu, interneti düşürmüyor, sizinle keyifli sohbetler etmiyorsa

*Her söylediğinize karşı geliyor, mızmızlanıyorsa

*Size hitap şekli kaba bir hal aldıysa

*Yaptıklarınızı beğenmiyor, durmadan söyleniyorsa

*Sizinle sıkılmış ve suratlı bir şekilde konuşuyor ama başkalarıyla kahkaha atıyorsa

*Konuşmaktan kaçınıyor ve siz sorunlarınızla alakalı konuşmak isteyince oflayıp pofluyorsa

*Eleştiri kabul etmiyorsa

*En ufak bir fikir ayrılığında sesini yükseltiyorsa

*Sinirini sizden çıkarıyorsa

*Ne istediğinizi önemsemiyorsa

*Bencilse, tembelse

*Sadece kendisiyle alakalı plan yapıyorsa

*Elini yüzünüzde gezdirip, konuşurken gözünüzün içine bakmıyorsa

*Fiziğinizden veya kilonuzdan şikayet etmeye başladıysa

Terk edin gitsin yoksa terk edileceksiniz demektir.