Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1960 darbesinin 60. yılıydı 3 gün önce…

        Dolayısıyla ben de darbe ve sonrası yaşananlarla ilgili görüşümü net olarak ifade eden bir yazı kaleme almıştım.

        Enteresan telefonlar, mesajlar, yorumlar geldi…

        Bazıları ; “Kemalist, ulusalcı çevrelerde 27 Mayıs darbesinin demokrasinin o dönemde yok edildiği savıyla bir gereklilik olduğu söylenir ve hatta sol çevrelerde de bazen bu sav tutarlı bulunur!” yorumuma itiraz ediyordu…

        O günkü şartlara, Menderes hükümetinin yönetim biçimine değinmemiş olmamı tarihi çarpıtma olarak değerlendiriyorlardı...

        Bazısı da yazımda, 1960 darbesinin CHP eliyle yapıldığını ve Türkiye’de ondan sonra olan tüm darbelerde de bu zihniyetin her daim örnek alındığına vurgu yapmamış olmamı eleştiriyordu.

        Yani deyim yerindeyse yine ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranmıştım…

        Hoş bu umurumda da değil.

        Çünkü zaten yazılarımda bir yerlere selam çakmak ya da birilerinin övgüsünü, methiyesini almak gibi bir gayem yok.

        Kendi perspektifim, bakış açımla inandığım demokratik değerler çerçevesinde olayları değerlendiririm.

        İsteyen beğenir isteyen beğenmez.

        Neyse… Sadede geleyim…

        Önce Menderes ve iktidarının yönetim biçimini es geçtiğim için beni tarihi çarpıtmakla suçlayanlara cevap vereyim.

        REKLAM

        Ana konu Adnan Menderes ve hükümetini veyahut da Türkiye’de bugüne kadar iş başına gelmiş başbakanların performansını değerlendirme falan olsaydı; “İtirazınızda yüzde yüz haklısınız” derdim.

        Ancak konu 27 Mayıs 1960’da gerçekleştirilen ve sonu bir ülkenin seçilmiş Başbakanı’nı ve iki bakanını ipin ucunda sallandırarak bitirilen kanlı bir darbe ise…

        Demokrat bir kalemden beklenilen şey bir yandan darbeyi lanetlerken diğer yandan; “Ama, fakat Menderes de şöyleydi böyleydi…” mealinde ifadeler içeren paragraflar olmamalı…

        Gelelim Türkiye’de darbe geleneğini başlatan zihniyetin CHP olduğunu ve bu zihniyetin hâlâ dipdiri ayakta olduğunu savunanlara…

        Ve buna vurgu yapmadığım için de beni suçlayanlara…

        Bir kere şunu peşin peşin söyleyeyim…

        1960 darbesini tertipleyenler de yine TSK içerisindeki bir grup askerdi ama arşivlerde bunu ispat eden çok net kanıtlar olmasa da ben Menderes iktidarının darbeyle indirilmesinden dolayı CHP içerisinden bazı siyasilerin bundan hoşnut olduklarına inanıyorum.

        Nasıl ki Alparslan Türkeş ordudayken 27 Mayıs darbesinin sözcüsü, darbe yönetiminin Başbakanlık Müsteşarı ve bir süre “ihtilalin kudretli albayı” olduğu için, onun kurucusu olduğu MHP’yi ve demokratik meşruiyete, milli iradeye saygı ve bağlılığını herkesin takdir ettiği Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi 27 Mayıs’la irtibatlandıramıyorsak aynı şekilde demokratik değişim ve dönüşümünü rahmetli Ecevit’le başlatıp sürdüren yenilenmiş CHP’yi de 27 Mayıs’la irtibatlandırmak haksızlık olur.

        O günkü darbeyi destekleyen CHP’liler yüzünden de bugünün CHP’sini aynı görüp; “CEHAPE zihniyeti hep darbecidir” suçlamasında bulunamayız!

        Evet… CHP devletin kurduğu ilk siyasal partidir ve bu nedenle de evrensel sosyal demokratik ilkelere sahip siyaset anlayışına dönüşümü de güç olmuştur.

        REKLAM

        Sancılı olmuştur...

        Ama nihayetinde kabul edin ya da etmeyin bugün bu dönüşümü de başarmıştır.

        Bir zamanlar ilk kuruluş ilkeleri çerçevesinde siyaset yapıldığı için sadece ulusalcı, Kemalistlerin adresi olarak bilinen CHP de artık her eğilimden, her kesimden insan siyaset yapabilme imkanına sahiptir!

        Ha yok mudur aralarında hâlâ “askeri vesayet”ten medet uman darbe şakşakçıları?

        Elbette vardır ama bunlar sadece CHP’de değil ki!

        Bu şakşakçılar her yerde, her alanda varlar ve maalesef hep olmaya da devam edecekler…

        Diğer Yazılar