EĞİTİMDE YÖNETİCİLİK BİR HAK MIDIR?

Eğitim ve yöneticilik bir bütünün parçaları, olmazsa olmazlarıdır.

Eğitim üzerine öğrenim gören bireyler bununla ilgili yöneticilik bilgileri ile de donatalı olarak okullarından mezun olurlar. Bir yüksek okul yada fakülte, müdür, milli eğitim müdürü adı altında diploma vermez.

Eğitim ve muadil fakülteler, eğitim- öğretim için görev alacaklara ayrıca pedagojik formasyon belgeleri de vererek bu alandaki hizmetler için yetkili ve etkili elemandır garantisi ile de taçlandırırlar.

Bunun için eğitiminin temel öğesi “ Öğretmendir,.” Tanımlaması yapılmıştır. Bu tanımlama ile öğretmenlik “ Devletin eğitim-öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini yapar. “ diye de 1739 Sayılı Temel Eğitim Kanununda yerini almıştır.

Buna göre meslekte aslolan öğretmenliktir. Yöneticilik ise yerine göre bunun tamamlayıcısıdır. İdarenin taktiri üst makamların onayı ile gerçekleşir. Örneğin;  bir ilkokula tek bir öğretmen atanmışsa bu öğretmenin ünvanı (A)okulunun müdür yetkili öğretmenidir. Denir . Anlatmak istediğim odur ki öğretmenlik bir “hak” ancak müdürlük bir hak değil olsa olsa dolaylı bir hak olur. Kimse anasından müdür doğmaz, bu ünvanlar onlara sonradan verilir. Atandığı usulle de görevden alınır, yada yeri değiştirilir.
Son günlerde yerel basında yer alan bilgilerde kimi eğitim yöneticilerinin haksız bir şekilde görevlerinden alındığı hatta gasp edildiği anlamına gelen serzenişler olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Bu serzenişlerden birisi de hafta başından beri sitelerde ve yazılı basında yer alan Türk Eğitim- Sen Gümüşhane şubesi başkanı tarafından zehir zemberek eleştirilerle dolu basın bildirisi.
Bildiri metninde “ Milli eğitim müdürlük makamı şerefli bir makamdır .” deniyor. Doğrudur. Ancak bu makama saygı gösterilemeyeceğindin söz ediyor. Bu bir çelişki değil midir?  İddia edilen yanlışlıklar mutlaka kanıtlanmalıdır. İdarenin takdir hakkını kullanma zımnında hiçbir baskı ve yönlendirme olması asla söz konusu olamaz. Dolayısıyla sendikanın da böyle bir isteği varsa bu doğru bir yaklaşım olarak kanımca değerlendirilemez.

Diğer bir husus önceki müdürler onurlu olduğundan kuşkumuz elbette yoktur. Ancak bununla ilintili kılınarak yeni atanan müdürler için olumsuzluk belirtmek onları üzmez mi?

Yıllarını eğitime vermiş ve son 14 yılını çeşitli illerde Milli Eğitim Müdürlüğü yapmış ve dört kez görevden alınıp yargı yoluyla bu haklarımı geri almış bir hemşeriniz olarak diyorum ki: sendikal kuruluş olarak Türk Eğitim SEN in üyeleri için olsun diğer öğretmen ve yöneticiler için olsun hak arama zımnında adalet yolunu seçerek bir uğraş vermesi daha doğru olan yoldur diye düşünmekteyim.
Demokratik hakların etik kurallar içerisinde kullanılması elbette yadsınamaz. Ancak Kütahya, Tunceli gibi illerde müdürlük görevinde bulunmuş belli deneyimi olan ve halen iş başında ki bir eğitim yöneticisini hak arıyorum adı altında toplum huzurunda küçük düşürücü ifadelerle yerden yere vurmaya çalışmak kanımca şık olmadı. Böyle bir hakkın kimsede olduğunu da zannetmiyorum.

Basın bildirisinin aslında, Sayın Valiye de bir gönderme olduğu söylentisi de var. Sendika başkanı arkadaşımız tanıdığımız deneyimli bir öğretmen. Eleştiri hakkını kullanırken biraz aşırılığa kaçtı gibi geliyor bana. Son yıllarda milli eğitim ile ilgili yapılan değerlendirmeler de içeriği zehir zemberek dolu olan bir açıklama. Getirisi ve götürüsü ne olabilir? Bekleyip göreceğiz.
YORUM EKLE