BİR ÖLÜM, BİRKAÇ HAYAT

Derler ki; evlatlar ' anam ' deyip ağlasınlar ama analar ' evladım ' deyip ağlamasınlar. Öylesi büyük bir acıymış çünkü evlat acısı.

Geçenlerde mahallemizde çıkan yangında 3 yaşındaki Malik hayatını kaybetti. Ailesi, beyin ölümü gerçekleşen evlatlarının organlarını bağışlamaya karar verdi.

Birilerinin dediği gibi öyle ' boş boş ' gitmedi Malik. Hoş ' ölüsü çirkin mi olsun ' diyenini bile duydum ya neyse..

Organ bağışı pek bilmediğimiz , epey de uzak olduğumuz bir konu. Sanıldığı gibi ' günah ' değildir organ bağışı. Konuyla ilgili Diyanet İşleri Başkanlığının fetvası da var. Buna göre; organ veya dokusu alınan kişinin ölmüş olması, organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında buna izin vermiş olması veya hayatta iken yakınlarının rızasının sağlanması, alınacak doku ve organ karşılığında hiçbir ücret alınmaması, tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması gerekiyor.

Kimse kimsenin ömrünü uzatmıyor. Bunun adı belki şifaya vesile olmak ama birinin ömrüne ömür katmak değil. Denildiği gibi Allah'ın işine karışmıyoruz yani.

Sadece Türkiye'de yaşama tutunmak için organ bekleyen 22 bin 500 kişi var. Ölümün şekli şemali ne olursa olsun her türlüsü acı. Hele ki ardından böyle bir kararı vermek belki ondan da acı, ondan da zor. Ancak bağışlanan organlar en az 5-6 kişinin hayatını kurtarıyor. Birileri sizin çürüyüp yok olacak organlarınızla yeniden nefes alıyor, o kablolardan makinelerden kurtulup yeniden hayata tutunuyor. Buna karşılık yılda bin 700 kişi ise organ beklerken ölüyor. Görüldüğü gibi rakamlar açık, konu ciddi, tüm sözlerden öte hayati. Hal böyle olunca organ bağışı daha da bir önem kazanıyor.

Bu acı vesileyle de olsa organ bağışını dile getirmek istedim. Öyle ya hepimiz ölecek yaştayız..

Malik'in ölümü hepimizin yüreğini yaktı. Şimdiyse ondan geriye gören gözleri, atan kalbi, yeniden birilerine soluk olan ciğerleri, bir de ailesine yadigar ömürlerince unutulmaz acısı kaldı.
YORUM EKLE