SEVGİ

Uğruna yaşamamız gerektiğine inandırılarak büyütüldüğümüz sevgi.
Mesafeyi, yaşı ve bilumum benzeri bahaneyi bulunduğu yerde barındırmayan sevgi.
Bir beyaz eli simsiyaha tutturan,
Varılmayacak vuslat tanımayan sevgi...

'Enaniyet' kelimesinin altında ezilen sevgiden bahsetmiyorum ben.
Narsist bünyelerce sömürülen sevgiden bahsetmiyorum.
Yalnız iyi günde sarf edilen, muhasebesi tutulan sevgiden bahsetmiyorum.
En ufak çalkantı ile yerle bir olan,
Alındığından bir gram fazlasının, helal edilmediği sevgiden bahsetmiyorum.
Samimiyetinize kapatılan kapıların ardında sıkışan sevgiden hele,
Hiç mi hiç bahsetmiyorum.

Hani şu koskoca Attila İlhan'ı bir kadına mecbur bırakan,
Ahmet Arif'e prangalar eskittiren,
Kötü günler için sakladığınız bir yedeğinin,
her zaman bulunduğu sevgi, benim bahsettiğim.

Belki siz de onu aradınız hep,
Eski bir dostun masum görünen sözlerinde.
Sizi hep çok iyi tanıdığına inandığınız ve daima yanınızda olacağına
şüphe getirmediğiniz insanların, bilmem kaçıncı yüzlerinde.
Sahteliğini, bir altını test eder gibi dişinizle test edemediğiniz hemcinslerinizde.
Yahut, kaçınılmaz kan bağınız bulunan insanlarda...

Bu yerlerin hiçbirinde değil sevgi,
İçinizde.
Sandıklar sandıklar içre edip gömdüğünüz,
Hunharca kullanıp gidenlerden sakladığınız,
Gelenlere sunmaya cesaret edemediğiniz o yerde...
Verdikleriniz için hayıflanmayı bırakın,
Daha çok vermeyi öğrenmelisiniz.
Nihayetinde,
Herkes kendinde olandan, olduğu kadar verebilir.
YORUM EKLE