Sen küsme soluğu kesilmesin nefesimin.Uykusuz gecelerde sabahlamasın gözlerim gitme,
Uzaklaşırken sen günü üşütür çektiklerim.
Gitme. Kimi zaman kalemler tükettim tükenmeyen hasretle. Kimi zaman gitme diye dudaklarımda dualar.
Küsüpte gitme... Her gün biraz daha uzaklaşırsın nasıl yetişirim sana. Sen küsme... Soluğu kesilmesin nefesimin.
Hayatımızın görünmez limanlarından. Çok giden gemiler oldu, çalan çok oldu ömrümüzden. Duygularımızın ağırlığında kalan nefsi terbiye etmek zor. Hayaller kalır gidişlerin hüznünde. Gerçeklerin şamar izi. Ateşlere düşmüş bir çok yürek. Bir öyküde yaşıyoruz. Sanırım insanız!.. Anlam arayışındayız!... Okuduğumuz cümleyiz... Nasıl yaşıyoruz, biz nasıl insanlarız. İzlediğimiz ölümlerin ardından, insanın insana kastettiği bir filmin oyuncularıyız. Yıkılışa rağmen, ısrarla kötülük ve iyilik üzerine bir şeyler, inanç ve ölüm mevzu bahis yani. Nelere kafa yormakla geçiyor ömrümüz... Yaşamın uzunluğu, kısalığı üzerine düşünmek. Bir yanınızın öldüğünü izlemek, ölümün üzerine söylenecek bir sürü sözün sahibi olmak. Hayatın bir yükü değil bir parçası olmayı seçmek. Her ne olursa olsun yoluna devam etmek... edebilmek. İki zaman dilimi arasında sessiz sedasız yaşamak. Evet, çok zor olacak tutuklanmış duyguların zincirlerinden kurtulabilmek... İçinde hüzün ve neşe. Bir çocuk olmak. Dünyaya sığmayan düşler taşımak. Büyümek, çocukken hayal ettiğim gibi değilmiş hayat diyebilmek. Ne manen yüceltmek ne netleştirmek. Aksine yavaşça havaya karıştığını hissetmek. Hikayenin aslı başlangıçtan bitişe kadar yaşamın tam da kendisi. Kaçamazsın!... ne yana dönsen kendinsin, doğarsın, büyürsün biter hayatın…
"Balık, karada insanlar gibi yaşamak istemektedir. Bunun içinse bir bedel ödemelidir. O da bir daha asla yüzemeyecek olmasıdır. Balık bunu kabul ederek karada yaşamaya başlar. Fakat çok geçmeden sağanak halinde yağan bir yağmur sonrası boğularak ölür."