Gizli vergi: Enflasyon

Açıklanan Haziran  ayı enflasyonu, yıllık TÜFE olarak yüzde 12,62  oldu. Yıllık Yİ-ÜFE oranı da yüzde 6,17 oldu.

Pandemi, Dünyada deflasyon riski yaratırken, Türkiye de enflasyon artarak devam ediyor. Haziran ayı ABD'de enflasyon oranı yüzde 0,1, Avrupa'da yüzde 0,3 oldu.

Haziran ayında gıda fiyatlarındaki artış  yüzde 12,93 olarak yıllık TÜFE artışına yakın oldu. Merkez Bankası genellikle gıda fiyatlarını enflasyon nedeni olarak açıklıyordu.

 

Kaynak: TÜİK verilerinden

 

Enflasyon neden  artıyor?

Aslında Türkiye de 2004 yılından beri TÜFE oranı yüzde on seviyesinin altında veya üstünde seyretmektedir. Yani, düşük verimlilik, ağır bürokrasi, oligopol piyasa gibi yapısal sorunlar nedeni ile kronikleşmiştir. Pandemi döneminde, bütçe açıklarının artması,  Merkez Bankasının para arzını genişletmesi ilave bir etki yaparak enflasyonu artırmıştır. 

Öte yandan Kaç aydır Yİ-ÜFE oranı , TÜFE oranından daha düşüktür. Haziran ayında yüzde 6.17 oldu. Yİ-ÜFE maliyet artışını gösterir. Demek ki TÜFE'yi  maliyet artışı artırmadı.

Dahası geçen sene Haziran ayında Dolar kuru ortalama 5,8127 TL idi. Bu sene Haziran ayında 6,8224 TL oldu. Dolar TL karşısında nominal olarak yüzde 17,4 oranında arttı. Kur artışı enflasyonun üstünde oldu ve Merkez Bankası TÜFE bazlı reel kur endeksine göre dolar yüzde 4 ile yüzde 5 arasında reel değer kazandı. Zaten ithalatın payı yüksek olan aramalı fiyatları da kur artışına yakın yüzde 6.4 oranında arttı. Yine son bir yılda enerji fiyatları da yüzde 5 geriledi. 

Özetle maliyet artışları düşük kalmış fakat vitrinde halka yansıyan fiyatlar artmıştır 

Vitrinde TÜFE'yi gösteren fiyat artışını artıran iki faktör var… Birisi  aracıların yüksek karlar sağlamış olmasıdır. Zira  piyasada stokçuluk var, oligopol yapılar var, karteller var. Maliyetler düşük te kalsa aracılar spekülatif kar sağlamak için vitrine pahalı satıyor.

İkincisi, rekabet şartlarının yetersiz kalması ve denetimsizlik nedeni ile perakende satanların fiyatları yüksek tutmasıdır. 

Hükümette enflasyonu düşürmek için yapısal reform yapmıyor, zira enflasyonu gizli vergi olarak kullanıyor.

Merkez Bankasının para basması ve bu yolla bütçeyi finanse etmesi, aynı zamanda enflasyon yoluyla vatandaşın devlete vergi vermelerinde olduğu gibi satın alma gücünün düşmesine neden oluyor. Vatandaş reel gelirindeki azalma kadar gizli vergi ödemiş oluyor.

Haziran ayında Devlet iç borçlanma senetleri faizleri yüzde 8,2 ile yüzde 9 arasında değişiyor. Piyasada DİBS alım-satımdan kazanmak ayrı bir olaydır. Ama devlet enflasyonun altında faiz veriyorsa aradaki fark gizli vergidir.

Yine enflasyonun şişirmesi  ile çalışanlar kısa sürede bir üst gelir gurubuna geçiyor. Çalışanlar ve gelir vergisi mükellefleri daha yüksek vergi dilimine yakalanmış oluyorlar. Literatürde buna Mali sürüklenme (Fiscal drag) deniliyor. Devletin gelir vergisi artarken vatandaşın da vergi yükü artmış oluyor.

Devletin kendisinin haksız ve gizli vergi alması yetmiyor, mevduatını enflasyonun altında faizle bankalara  yatıranlarda da eksi reel faiz kadar bankalara satın alma gücü olarak kaynak aktarmış oluyorlar.

Bankaların zor duruma düşmesini önlemek için halkın cebinden enflasyon yoluyla alıp bankalara vermek, zararların sosyalize edilmesi demektir. Dikkat etmemiz gereken, zararların sosyalize edildiği toplumlarda, aynı toplumun karların da sosyalize edilmesini istemesi gibi bir riskin ortaya çıkma olasılığıdır.

 

Yazarın Diğer Yazıları