Gezi Davası'nın ikinci gününde savunmalar sürdü, iddianame eleştirildi

Gezi Davası'nın ikinci gününde Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi savunma yaptı. Tutuksuz yargılanan dört isim de iddianameyi eleştirdi.

Silivri'deki  İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlanan davanın dünkü duruşmada tutuklu sanıklar Osman Kavala ile Yiğit Aksakoğlu ile tutuksuz sanıklar Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater ve Ali Hakan Altınay savunma yaptı. Kavala 600, Aksakoğlu 220 gündür cezaevindeydi.

Sanıklar Can Dündar, Pınar Öğün, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve Memet Ali Alabora hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.


Hak savunucuları duruşma salonunda

Tutuksuz sanıklar duruşma öncesinde yerini alırken, tutuklu sanıklar Kavala ve Aksakoğlu Jandarma eşliğinde duruşmanın yapılacağı salona getirildi. Kavala ve Aksakoğlu’nun getirildiği sırada izleyiciler alkışlarla tutuklu hak savunucularına destek verdi. Kavala ve Aksakoğlu seyircilerin oturduğu kısma doğru dönerek izleyicileri selamladı.

İkinci gün tutuksuz sanık, Taksim Dayanışmasından Can Atalay'ın savunmasıyla başladı. 

Atalay, ''Bu iddianame Türkiye tarihinin en onurlu toplumsal olaylarını karalama çabasıdır'' dedi. 

Atalay, mahkemede yaptığı savunmasında iddianameyi sert dille eleştirerek Anayasa'ya dikkat çekti. 

''Savcılık ağırlaştırılmış müebbetle yargıladığı insanlara yanlış bilgi veremez. “Delilleri yeniden kıymetlendirdik” diyor savcı. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yeniden kıymetlendirme ile ilgili tek bir hüküm yoktur. Savcılığın yeniden kıymetlendirme hakkı yoktur. Yeniden kıymetlendirme kabul edilebilir bir usul değildir. Bu soruşturmada bir acayiplik var. Gezi öyle bir şey ki aradan 6 yıl geçmesine rağmen hiç karalanmamış bir umut. İnsanların barışma kararlılığının iradesi. Bu iradeyi karalamak için Fetullahçılarla birlikte hareket ediliyor. Fetullahçı çetenin iki savcısının hazırladığı raporu olduğu gibi iddianamenize koydunuz.'' 

Atalay, ''Gezi’nin böyle kirletilmesine bizim karnımız tok'' dedi. 

Savunması yaklaşık iki saat süren Atalay, hakkındaki iddiaları tek tek yanıtladı. Atalay, özetle şunları söyledi, 

''Türkiye tarihinde bu kadar farklı kesimden insanların el ele, göz göze mücadele ettiği bir dayanışma daha yoktur. Yurttaşlar olarak kendi kaderimiz üzerinde söz söylenmesine itirazın yeri oldu Gezi.''

''Taksim, İstanbul’un ötesinde Türkiye’nin meydanıdır. İnsanlar sevinçlerini, coşkularını, hüzünlerini Türkiye’nin meydanında yaşamak isterler. Bu nedenle son 50 yılda Taksim Meydanı önemli bir mekân olmuştur.''

''Demokrasi denilen şey sadece sandık olabilir mi? Demokrasi sandığa sıkıştırılabilir mi? Devlet yönetimine katılmanın tek biçimi sandık mı? Dava açarak, itiraz ederek demokrasi yönetimine katılmaya çalışıyoruz.''

''Dünyanın her yerinde mekân önemlidir. AKP kendisine itiraz eden sesleri kent merkezlerinden sürmeye çalışmaktadır.''

''Gezi direnişi bu ülkenin en önemli toplumsal deneyimidir. Gezi, Türkiye'de biriken gerilimin fayının kırılmasıdır. Biz kırmadık o fayı. Gerilime karşı her şeyi yaptık. Doğal fay kırılınca deprem bölgesine dayanışmaya koşanlara, toplumsal fay kırılınca anayasal şirk koşuyor mu diyeceksiniz? Doğal afet döneminde gösterilen dayanışmaya nasıl anayasal düzene şirk koşmak denemezse, toplumsal fay kırılmasında da böyledir.''

''Gezi direnişini Taksim Dayanışması'na sıkıştırmak mümkün mü? Değil! Taksim Dayanışması hiçbir şiddet çağrısı yapmadan tercümanlık vazifesi yaptı. Fakat milyonlarca insanın sokağa çıktığı hali Taksim Dayanışması'na sıkıştıramayız, Taksim Dayanışması'nın gerçekliği bu değil.''

''Gezi, insanin kendi kaderini eline alma iradesi, kararlılığıdır. Gezi bu memleketin eşitlik, özgürlük ve adalet umududur.''

Atalay'ın ardından Taksim Dayanışması'ndan şehir plancısı Tayfun Kahraman savunmasını yapmaya başladı. 

Kahraman da savunmasında iddianameyi eleştirdi. ''Hukuk gözetilmeden hazırlanmıştır. Bir meslek odası yöneticisi olarak kent suçlarına karşı mücadele ederken ve kente sahip çıkarken yargılanmamın başka açıklaması yoktur.''

Kahraman savunmasında özetle şunları söyledi, 

''Gezi’de aslında bizlerin de öngöremediği bir şey oldu. Gezi, toplumun vicdanı haline geldi. 27 Mayıs'tan 31 Mayıs'a kadar gördüğümüz şiddete karşı toplum vicdanı harekete geçti. Taksim’in siyasal simge olma özelliği ile polis şiddeti de birleşince Gezi ortaya çıktı.O güne kadar bastırılmış toplum vicdanını birden bire harekete geçirmek kolay değil. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir örgüt böylesine farklı toplulukları bir araya getirecek organizasyona sahip değil. 5 ya da 6 kişi ile gerçekleştirdiğimiz bir organizasyonla 10 milyon insanı nasıl sokağa çıkaracağız? Savcılığın bizi bu kadar mahir görmesi anlaşılır değil. ''

'Taksim Dayanışması birleştirici bir yapıdır'

Kahraman, Taksim Dayanışması'nın yapısına dikkat çekti. 

''Taksim Dayanışması doğal ve gönüllü bir bileşendir. Kamuoyunda karşılık bulmasının nedenleri arasında Taksim’in kentteki konumu, mekânsal anlamı, Taksim Dayanışması’nın muhatap alınacak tek yapı olması ve polis şiddeti vardır.Bu etkenlerle Taksim Dayanışması herkesin katılabileceği, yöneticisiz, lidersiz, ortak karar alan, birleştirici bir yapıdır. Taksim Dayanışması’nın üyeleri yoktur ve bileşenlerinin temsilcilerinden oluşan çatı yapıdır. Yatay ve hiyerarşisizdir. Meslek kuruluşları ve sendikaların oluşturduğu anayasal bir yapıdır.'' 

“Gezi Parkı olayları sırasında hükümete yönelik dile getirilen altı talep vardır. Bu talepler son derece barışçıl ve makul taleplerdir. Ancak bu talepler kabul edilmemiştir. Polisin orantısız şiddeti soruşturulmak yerine bir kahramanlık olarak gösterilmiştir.”

''Gezi sırasında yaşanan her olaydan bizim sorumlu tutulmamızın akılla izah edilecek bir yanı yoktur. Gezi eylemlerini darbe teşebbüsü olarak değerlendirmek temsil grupları üzerinde hakimiyet kurmak gerektirir ki bu fiilen mümkün değildir.''

''Bu süreçte hükümet, olaylar tırmanırken şiddetin sorumlularına yönelik soruşturma yürütseydi, polise sızmış FETÖ üyeleri tespit edilebilirdi. Hükümetin bizi meşru olarak tanıdığı gerçeği bile hükümeti devirmeye teşebbüsün olmadığının doğrudan kanıtıdır.'' 

"Gezi’de insanları harekete geçiren şiddet dilinin kullanılmasıdır, fakat bu dili kullanan biz değildik.''

"Taksim Dayanışması olarak belki de tek hatamız süreci provoke eden dönemin yöneticilerine o sırada güvenmek olmuştur. Bu yöneticiler görevden alınmış, bir kısmı FETÖ terör örgütünden mahkum edilmiştir."

Kahraman, Gezi olayları devam ederken hükümetle yaptıkları görüşmeleri de anlattı. Kahraman, ''Taksim Dayanışması'nın davetle katıldığı görüşmeden ve sonrasında yaptığı açıklamalardan da belli olduğu gibi amaç hükümetle toplum arasında sağlıklı ilişkinin kurulmasına yardımcı olmak, tercümanlık görevi üstlenmektir.''

Kahraman savunmasını, ''Gezi bizler değiliz. Gezi antiemperyalisttir Gezi halkın kucaklaşma, taleplerini dile getirme yeridir. Gezi'den korkmayın, Gezi korkulacak bir yer değildir'' diyerek tamamladı.  

Kahraman'ın ardından tutuksuz sanıklardan Anadolu Kültür'ün eski yöneticilerinden Mine Özderen savunmasına başladı. 

'Gezi, onursal bir harekettir'

Mine Özerden, hakkındaki iddiaları yanıtladı. Kendisiyle ilgili iddianameye giren delillerin hukuksuz bir şekilde toplandığını söyledi. Özerden, ''Tapeler algı yaratmak için kullanılmıştır. Mesela Yiğit Ekmekçi ile Gezi’den aylar sonra yaptığım görüşmenin Gezi ile ilgisi olmadığı halde, Yiğit bana sırf “kaos yönetiyorsun” dediği için iddianameye konulmuştur'' diye konuştu. 

Özerden, ''Yayalaştırma projesine karşı gönüllü bir hak savunucusu olarak yapabileceğim her işe koşmaya başladım. Her kesimden insanın birbirine değmese de yaşayabildiği bir mekân Taksim. Bu nedenle Topçu Kışlası'nın yapılmasını elbette istemiyorduk. Rant uğruna şehir betona dönmesin diye sürdürdük mücadelemizi. Taksim’in her kesimden insanın ifade alanı olmaya devam etmesi için çalıştım. Taksim birkaç rantçının değil, en çok emekçinin taraftarın, çocuğun, gencin, marjinalin, kedinin köpeğin, kuşun meydanı. Gezi, toplumsal ve onurlu bir harekettir.'' 

Özerden, ''Osman Kavala’nın bunca zamandır tutuklu olması ülke ve sivil toplum için kayıptır.'' dedi.  Hakkındaki iddiaları reddederek beraatini talep etti.  

Özerden'in ardından tutuksuz sanıklardan Yiğit Ali Ekmekçi savunmasını yaptı. Ekmekçi de hakkındaki iddiaları reddetti. 

 "Haberleşme özgürlüğüm dahilinde, dostlarımla yaptığım, hiçbir suç içermeyen telefon görüşmelerime dayanarak yapılan suçlamaları reddediyorum. Beraatimi talep ediyorum'' diye konuştu. 

Ekmekçi'nin savunmasının ardından Osman Kavala'nın avukatı Köksal Bayraktar, savunmasına başladı.  Bayraktar, savunmasında iddia edilen suç unsurlarının oluşmadığına dikkat çekti ve şunları söyledi:

''Var olmayan eylemi, bütün sonuçları bittikten sonra yargılamanın bir anlamı var mıdır?

''Osman Kavala 16 ay boyunca dört duvar arasında 'benim suçum nedir?' diye beklemiştir. Bu durum adil yargılanma hakkını ihlal etmiştir. Osman Kavala’nın tahliyesine karar verilmesini talep ediyorum.''

Bayraktar'ın savunmasını tamamlamasının ardından duruşmaya ara verildi. Bayraktar'ın ardından Yiğit Aksakoğlu'nun avukatı Turgut Kazan savunmasını yaptı. 

Mahkeme savcısı, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devam etmesini talep etti. 



Kategoriler

Güncel



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.