17 Ekim 2020 23:00

‘Geçti bor’un pazarı...’ meselesi

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Kirvem,

Malum olduğu üzere şu anda eksiğiyle gediğiyle, yerlisiyle millisiyle aşağı yukarı seksen iki milyon, dokuz yüz on sekiz bin, altmış altı vatandaşımızın yanı sıra, keza şu veya bu nedenlerle cennet vatanımızın kapılarından bir punduna getirip, dağ bayır aşıp, dolayısıyla buralara postlarını serdikten sonra, şimdilik bizimle aynı gemide seyahat eden “gayrimilli” veya “göçmen” kadrosuna kayıtlı insanlarla yolumuza devam ediyoruz...

Aslında her geçen günün ardından gemimizin “istiap haddi” çoktan dolup taşmasına rağmen, yine de tanrının lütfedip yüce milletimize armağan ettiği hasletimiz mucibince, kapımızı çalan, evlerimizin eşiğini aşındıran bilumum garip gurebanın; dinlerine, inançlarına, mezheplerine, etnik kökenlerine, düşüncelerinin zaviyesine, kafataslarının çapına, hangi bağın bağbanı, hangi yolun yolcusu olduklarına bakmaksızın milletçe elimizden gelen her türlü maddi, manevi desteğimizi, atalarımızdan miras kalan “İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir” meselince sürdürürken, öte taraftan sen şu kör olası şeytanın işine bak ki, bu bapta attığımız adımların, gösterdiğimiz asaletin değerini nedense, ne hikmetse bir türlü anlayamayan dahili, harici düşmanlarımızın sayısı ne yazık ki bini bir para!

Nitekim mesela, mesela örneğin özellikle şu son günlerde herkesin cirit attığı Akdeniz havzasında, bizler de iki bidon doğal gaz bulmak umuduyla daha yola düşer düşmez, etrafımızı birer ahtapot gibi sarıp sarmalayıp, böylece iki değil, çeyrek bidon gazı bile koklatmamak için el birliğiyle seferberlik ilan edenlerin açgözlü bu halini gördükçe şaşırmamak mümkün değil...

Daha düne kadar dillere destan anlı şanlı imparatorluğumuzun gölgesinde yaşayanların cemi cümlesi, delisinden akıllısına varıncaya kadar tüm padişahlarımızın eteklerini öpmek için kuyruk oluştururken, Barbaros’un kırmızı sakalını görünce korkularından kaçacak delik, sığınacak liman aradıkları o günleri unutup, bunun yerine gele gele şimdilerde gelip dayandığımız bu zaman diliminde, Osmanlı‘nın torunları olan bizlere akılları sıra sözde posta koyup, böylece Akdeniz’i, “mavi vatan”ımızı sanki babalarının tapulu malına dönüştürmeye kalkıştıklarına bakılırsa; anlaşılan o ki, enselerinin köklerine meşhur Osmanlı tokadının sil baştan inmesinin vakti çoktan geldi, hatta geçiyor mu ne!

Kirvem, bu saatten sonra hadlerini, hukuklarını aşan bu kendini bilmez gafillerin suratlarına bundan kellim hangi koşullarda, hangi enlem, hangi boylamlarda, hangi şiddette nasıl bir tokat indirileceğinin zamanını, zeminini, ülkemizin dümeninde on sekiz yıldan beri oturan kaptanıderyamızın vereceği tek celselik kararı belirleyecek ama, beri yandan Osmanlı atalarımızın bakiyesi olan bu torun ile torbaların son günlerde adını, sanını, “Yeni Osmancılık” diye belirttikleri bu anlı, şanlı çıkışları, acaba bir hayal ürünü mü veya “Bir zamanlar maziye bak...” şarkısının yanı sıra, belki de, “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye” deyiminin aynalara yansıyan göstergesi mi olacak, kendi payıma bilmiyorum Kirvem!
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...