Uluslar Ligi’nde İngiltere’yi deplasmanda 4-0 mağlup ederek flaş bir sonuç alan Macaristan eski yılları hatırlattı. 1950’li yıllarda dünya futboluna hükmeden Macarlar, İngiltere’ye geçmişte de zor anlar yaşatmıştı.

Geçmişe dönüş...

Dünyanın dört bir köşesindeki taraftarlar yeni sezonunu bekleyedursun, biraz kabak tadı veren Uluslar Ligi’nde alınan bir sonuç futbol meftunlarını oldukça şaşırttı. İngiltere’nin Wolverhampton Wanderers’in yuvası Molineux Stadyumu’nda Macaristan karşısında uğradığı 4-0’lık hezimet tarihe geçti. Futbolun beşiği en son 1928’de İskoçya’dan sahasında dört fark yerken, kimilerine göre tarih tekerrür etmişti. Müsaadenizle biraz geçmişe dönmeli…

25 Kasım 1953’te Macarlar, futbolun mabedi Wembley'de yerlerini almışlardı. Karşılarında kendilerini biraz küçümseyen İngilizler vardı. Ne de olsa, millî maç serüveni başladığı günden beri evlerinde kimseye yenilmemişlerdi. Hafif küstahtılar ancak methini duydukları Puskas ve arkadaşlarını merak ediyorlardı.

Derken ilk düdük çaldı. İki dakika içinde Macarlar öne geçmişti. Bozsik'in pasında Hidegkuti, kaledeki Merrick'i avladı. İngilizler hemen beraberliğe ulaştılarsa da, sevinçleri uzun sürmemişti. Aynı Hidegkuti, ülkesinin ve kendisinin ikinci golünü kaydetmişti. Kader ağlarını örmüş, sahne alma zamanı solak şişkoya gelmişti.

PUSKAS DEVREDE

Puskas, İngilizlerin kaptanı, o günlerin Spice Girls’ünün solisti ile evli Billy Wright'ın belinden su aldığında afallamıştı tribündekiler. Pozisyonda Puskas'ın üstüne koşan eski zaman Beckham’ı rezil rüsva olmuştu. İngilizlerin şişko dedikleri Puskas sonra yine devreye giriyor ve Bozsik’in kullandığı serbest atışa topuğuyla dokunup ağları bir daha havalandırıyordu. Mortensen devrenin 4-2 bitmesini sağlamışsa da, smilyonlar bu golün teselli ikramiyesinden başka bir şey olmadığı anlamıştı. 52 senedir kendi topraklarında ötekilere kaybetmeyen futbolun mucitleri, unvanlarını bırakmak üzereydi.

Puskas'ın kapı komşusu ve yakın arkadaşı Bozsik farkı üçe çıkardı. Belki de bu gol, onun yıllar sonra vekilliğe uzanmasını sağlamıştı. Macarlar adına son sözü söyleyen Hidegkuti, Wembley'de hat-trick yapmıştı. Maçın sonunda skoru belirlemek ise 13 yıl sonra İngiltere’ye teknik direktör olarak Dünya Kupası’nı kazandıracak Alf Ramsey’ye düşmüştü.

Yenilir yutulur gibi değildi. Bu inanılmaz skorla, yenilmez armada olarak görülen futbolun mucitleri rezil olmuştu kendi topraklarında. Galibiyet de işin ilginci bir İngiliz'e ithaf edilmişti. Teknik direktör Sebes'in "bize bildiğimiz her şeyi o öğretti" dediği Jimmy Hogan, önce Avusturya'da sahne almış, 1930’ların harika takımının harcını katmış; Birinci Dünya Savaşı yüzünden gittiği Macaristan’da öğrettikleriyle ise İngilizler tarumar olmuştu.

Yenilen pehlivan güreşe doymayacak rövanş isteyecekti. Ertesi yıl Macaristan'da tablo daha da hazindi; tabela bu sefer 7-1'i göstermişti! O takım sonradan Dünya Kupası'nda finalde Almanya'ya mucizevi bir şekilde kaybetmiş, 32 maçlık yenilmezlik serisi de o gün sona ermişti. Puskas ve arkadaşları 18 karşılaşmalık yeni bir seriye başlayacak, o da Dolmabahçe'de son bulacaktı...

Dünya, efsanevi Macaristan takımının gücünü belki de ilk kez 25 Kasım 1953’te anlamıştı. O gün sahada olanlardan Eckersley, Ramsey, Robb, Mortensen, Taylor ve Johnston bir daha milli formayı terletmemişlerdi. Ada'daki taktik anlayışı değişmiş, idman teknikleri farklılaşmıştı. Manchester United'ın hocası Matt Busby İngiliz futbolunun gelişmesi için Avrupa'nın en iyi takımlarıyla oynamak zorunda olduklarını hemen kavramış, federasyonla Şampiyon Kulüpler Kupası'na katılmak için adeta çarpışmıştı. O kulvarda aldıkları yarı final vizesinden sonra dönüş yolunda geçirdikleri kazaysa sekiz futbolcunun hayatını kaybetmesine neden olmuş, “Busby'nin Bebekleri” zamanda donmuştu.

O gün Puskas ve şürekâsı parçalamasa, kim bilir belki biz bir gün İngiltere'den sekiz yemeyecektik. Zira Wembley'de ezberler bozulmuş, altyapıdan üstyapıya her şeylerini zaman içinde değiştirmişlerdi. Avrupa'da ilk zaferi Kupa Galipleri Kupası'nda Tottenham yaşamış, Ada'nın şeytan üçgeni Manchester United, Liverpool, Arsenal müzelerini zenginleştirmiş, dünyanın dört bir köşesinde sayısız taraftar kazanmıştı.

Macaristan karşısında gördükleri kâbuslar bir tarafa, İngilizler 1964’te de Brezilya’dan dört farklı mağlubiyetle dönmüştü. İki yıl sonra ne yaptıkları malum… Bakalım yine tarih tekerrür edecek ve İngiltere bir hezimetten güç devşirecek mi?