GAZİEMİR TARİHİ ARAŞTIRMALARI
Yerel Haberci
Hava Durumu
Arşiv
Gazete Manşetleri
RSS Beslemeleri
Linkler
// echo $giris_bas;
AnaSayfam Yap
Sık Kullanlanlara Ekle
Bize Ulaşın
Ana Sayfa
Foto Galeri
Video Galeri
Linkler

GAZİEMİR TARİHİ ARAŞTIRMALARI

Facebook'ta paylaş
12/01/2020 , 21:06:21

Seydiköy’ü 17.yüzyıldan bu yana ziyaret eden Avrupalı seyyahların, yerleşim hakkında paylaştıkları bilgiler dışında bölgenin arkeolojik kalıntıları üzerine gözlemlerini buluruz. Bu konuda 2018 yılında benim de katıldığım araştırmalarda önemli bilgilere sahibi olduk.

“Özellikle Seydiköy ve çevresinin Avrupa müzelerine eski eser sağlayabilecek bir arkeolojik zenginliğe sahip olduğu görülmektedir. Gerçekleştirilen araştırmalar da yörenin antik çağda Smyrna’ya uzanan güzergah üzerinde stratejik bir noktada olduğu, kentin büyüme ve gelişme sürecinde birçok antik kalıntının kaybolmuş olduğu görülmektedir. Örneğin birçok seyyahın gezi anekdotları içersinde adı geçen Tümülüslerden günümüzde yalnızca bir tanesinin muhafaza edilebilmiş olması bunun kanıtı niteliğindedir.”(Ali Kasım Öz, Barış Gür.s.80)

9 Eylül Üniversitesi Arkeoloji bölümü öğrencileri ve öğretim üyeleri Ali Kasım Öz ve Barış Gür 2018 yılı sonlarında Çatalkaya, Aktepe ve Kısıktan Smyrna(İzmir) gelen su kanalları, değirmen ve  mimari yapılar ve seramik buluntular üzerinde araştırmalar yaptılar.

Bu konudaki bilgilere araştırmacılarında değindiği gibi, 17. Yüzyıldan itibaren İzmir’i ziyaret eden seyyahların gezi notlarında rastlıyoruz. Seydiköy o yıllarda Avrupalı konsolos ve tüccarların yaz aylarında dinlendikleri bir sayfiye yeridir. O yıllarda konsolos ve tüccarların tercih ettiği, sık sık deprem ve salgınların olduğu yıllarda, her alanda korunabilecek ideal bir yerleşimdir.( yayınlanacak Seydiköy Levanten, Rum ve Türk Yerleşimi adlı kitabımda depremler salgın hastalıklar bölümü)     

Seydiköy, konsolos ve tüccarlar için büyük bahçelere sahip kır evleri büyük bir konfora sahipti. Francis Arundell Seydiköy’deki konsolos evlerini anlatırken, önceki Hollanda konsolosu Hochpied’in dul eşinin, görevdeki Hollanda konsolosu Van Lennep’in kardeşi İsveç Konsolosunun, İngiliz Konsolosu Werry’nin güzel evlerini görmüştür. Arundell o yıllarda 300 Yunan evi, 40 Türk evi ile köyün bir kilisesi ve camisinin bulunduğu bilgisini vermektedir.(Arundell, 1828.12)

17.Asırdan itibaren Avrupa’dan İzmir’e birçok tacir gelmeye başladı. B.Slaars’a göre 1660’dan önce Hollandalılar, sonra Fransız ve İngiliz tacirleri gelmiştir.

 

1678’de Hollandalı Corneille Le Brun,72 kişi ile Efes’e giderken, Seydiköy’den geçmiş, buranın çok güzel olduğunu, konsolosların yazlık evlerinin bulunduğunu ve ava gittiklerini gözlemlemiş.

 

İngiliz arkeolog Rıchard Pococke,1739 da Seydiköy’deki Avrupalıların yazlık evlerinden bahsediyor.1668 ‘den 1688’e kadar İzmir’de Hollanda Konsolosu olan Jacob Van Dam’ın sonradan Hochepied mülkiyetine geçecek olan bir evi vardı. Botanist ve İngiliz konsolosu olan William Sherard ,Seydiköy’de yaşıyordu. 1753’te Seydiköy’e gelen bir gezgin misyoner Stephan Schulz, selvi ve zeytin ağaçlarından etkilendiğini, Van Lennep ve İngiliz Konsolosu Mr.Crowly’nin evlerini ziyaret ettiğini yazıyordu.

1726’da Angelicus Maria Mydler, İzmir ziyaretinde konsolosun dulu Madama Holland’dan bahsediyor. Yaşlı fakat çok zeki idi. 10 lisanı vardı ve Türkler tarafından çok seviliyordu. Bu Clara, san Polikarp Kilisesi yakınındaki Madama Hanı’nın sahibi idi. Bu han Chios’lu akrabalarımızdan Amiralardan Hoschpied tarafından satın alınmıştır.
Daha birçok Hoschpied ve akrabaları Seydiköy’de doğmuş, yaşamış ve vefat etmiştir.

Van Lennep, Aristokrat Hollandalı bir ailedir. David George van Lennep, 1731 yılında İzmir’e gelmiş, Hollanda konsolosu olmuş ve Seydiköy’de ev sahibi olmuştur. İsveç asıllı Anna Maria Leidstar ile evlendi ve 13 çocukları oldu. Van Lennep’lerin çoğu Seydiköy’e yerleşen de Hoschpied, Schütz, Crowly, Ogilvy aileleri ile evlilikler yapmışlardır. Van Lennep’lerin Hollanda konsolosluk mevkileri, eski Malcajik (Bulgurca) 16.000 dönüm çiftlikleri olmakla birlikte öbür Seydiköylüler gibi deniz ticareti, İzmir limanından önemli bir ithalat-ihracat faaliyetleri vardı.

1764’de İngiliz gezgini R.Chandler İzmir’e geldiğinde veba vardı. İngiliz tüccar Lee, kendisine salgın bitene kadar Seydiköy’de kalmasını önermiş. Chandler de, bir cami, bir çeşmesi olan, birkaç Türk ve Rum’un, Hollandalı konsolos Hochepied, tüccar Fremaux’un ikamet ettiğini anlattığı Seydiköy’de  3 ay kalmıştır.

 

Seydiköy, konsolos ve tüccarlar için büyük bahçelere sahip kır evleri büyük bir konfora sahipti. Francis Arundell Seydiköy’deki konsolos evlerini anlatırken, önceki Hollanda konsolosu Hochpied’in dul eşinin, görevdeki Hollanda konsolosu Van Lennep’in kardeşi İsveç Konsolosunun, İngiliz Konsolosu Werry’nin güzel evlerini görmüştür.

Fredrik Haselquist için Seydiköy’ün anlamı biraz daha farklıdır. Seydiköy’ü olağanüstü bir yer olarak tanımlar. Seydiköy’de botanik dünyasının kralı W.Sherard’ın dünyaca ünlü botanik bahçesinden bahseder.(Hasselquist,1766.s.51)

Henry Alexander S. Dearborn, Seydiköy için Smyrna’nın güneyinde kente bir buçuk saat uzaklıkta büyüleyici bir yerleşim tanımı yapar. Türkçe isminin “AŞK KÖYÜ” anlamına geldiğini,(Dearborn, 1819. s.64) Bir dostuna yazdığı mektupta “İzmir de yaşanan büyük bir afetten sonra halkın sığındığı, yaralarını sardığı, tertemiz havasıyla yayla kent olarak tanıtır. İzmir’de salgın hastalık sonrası binlerce tabutun sıralandığı bir günde Seydiköy  Chandler’in ve dostlarının sığındığı bir liman olmuştur” (MacGill, 1839.s.140)

Akçakaya; İzmir’i güneyden gelen akınlara karşı Seydiköy’ü korumak ve İzmir girişini savunmak için kurulmuş bir kale ve küçük yerleşimdir. Gaziemir, Karabağlar sınırında Kızıldağ(Mastousia) eteklerinde yer almaktadır. Akçakaya üzerine ilk inceleme yapan, İzmir Su Yolları üzerine araştırmaları bulunan Georg Weber 1882 yılında buralarda araştırma yapmış, bölgedeki kaleyi, bazı yapıları ve su sarnıçlarını ve yine Cecil John Cadoux ta eski bir akropolisten kalma yıkıntılar ile surlarla çevrili alandaki yapılardan bahseder. Ali Kasım Öz ve Barış Gür “yerleşim yerindeki seramikler kale ile aynı döneme(Geç Klasik-Bizans arası) ve özelliklere sahip mortarıum(buğday öğütme çanağı) cam ve seramik cürufları bu bölgede endüstriyel üretime yönelik bir yerleşme olduğunu kanıtlamaktadır.”

Prof.Dr.Ersin Doğer’de” Akçakaya’nın güney istikameti üzerinde stratejik bir görevi bulunmaktaydı. Yeşildere vadisi üzerinden Kolophon, Metropolis ve Ephesos’a giden güney-güneybatı yolu ve Kolophon üzerinden gelebilecek saldırılara karşı Çatalkaya’nın yanı sıra Akçakaya kalesi de önemli bir savunma merkezi konumundaydı.”(Doğer. 2006. S.87)

Ersin Doğer, Smyrna-Ephesos yolu ise Eşrefpaşa-Yağhaneler’de belirlenmemiş bir noktada bulunan Ephesos Kapısından başlayıp güneye doğru ilerlemiş ve bugünkü rota üzerinde Gaziemir-Seydiköy’e ulaşmış olmalıdır. Nitekim İzmir Seydiköy yolu üzerinde 19. Yüzyılda bulunmuş İ.S 75 yılına tarihli iki yol yapım kitabesi bu rotayı desteklemektedir. İmparator Vespasianus’un 6. Konsüllüğü döneminde tüm pergamon-Ephesos yolunun tamir edildiği bilinmektedir.(Doğer.2006. s.110)

Bir misyoner olan Pliny Fisk 1821 yılında Seydiköy dönüşünde, yolun batısında bir Tümülüs görmüş ve aktardığı ölçülerde çevresinin yaklaşık 150.mt.(30 rods) olduğu bilgisini vermiştir.(Bond. 1828.s.138)

Smyrna Seydiköy arasında çeşitli Tümülüslerin görülebildiğini söyleyen Dearborn ise bunlardan birinin Hektor’un eşi Andromakhe’nin ((Troya kralı Priamos’un oğlu Hektor’un eşidir. Eşinin ölümü üzerine oğlu Pergamus’un yönettiği Pergamun şehrine yerleşmiş ve hayatının son yıllarını orada geçirmiştir.) mezarı olduğunu vurgulamaktadır. (Dearborn. 1819.s. 64) Tümülüsleri pek çok seyyah görmüş ve anılarında yazmıştır.

J. Emerson da Seydiköy’ün iki mil uzağında yol kenarında bir Tümülüs’ten söz eder. (Emerson1829 71) Oldukça büyük boyuttaki bu Tümülüs’ün Ion kolonizasyonu sırasında görev alan liderlerden Andremon’un mezarı olarak nitelendirmektedir. Köyün yakınlarındaki bir çeşme için de Aziz John adanmış olduğu bilgisini vermektedir.

Arundell ‘de “Seydiköy’den yarım saat uzaklıkta yolun sağındaki derenin yakınlarında biri küçük, diğeri ise yolun soluna yakın bir noktada iki Tümülüs yer almaktaydı. İlk Tümülüs’ün Kolophon (Değirmende)kurucusu Andremon’un mezarı olduğunu Arundell’de yazmaktadır. (Arundell11)

McGill İzmir’den söz ederken lafı kaleye ve dağın solundaki su kemerine getirmekle birlikte, Seydiköy yolu üzerindeki iki büyük Tümülüs’ün görüldüğünü ve benzer biçimde diğer seyyahlar gibi bunlardan birinin Andromakhe’ye ait olduğu bilgisini verir. İlginç olan eski Troya kralının eşinin bölgeye kadar gelmesi ve mezarının Seydiköy’de olmasıdır.

Sözü edilen Tümülüsler içersinde günümüzde yalnızca ikisinin yeri bellidir. İlki günümüzde Optımum AVM bulunduğu alanda ki imitasyon Tümülüs yaklaşık 150 mt. İlk yerinden kaydırılmıştır. İkincisi de Ege Serbest Bölgesi içinde kalan Tümülüs’tür.

HOCHEPİED’İN EVİ ve ESKİ ESERLER

Seydiköy’de en çok iz bırakmış Avrupalılar arasında Hollanda konsolosu Hochepied ve ailesi gelmektedir. Hochepied’in evi 1960’lara kadar ayakta olmasına rağmen yüzey araştırması sırasında söz konusu evin bulunduğu alan incelenmiş ve günümüzde yalnızca evin temellerinin ve bahçe kapısının kaldığı görülmüştür. Arazinin sahibi ise şu an Hollanda Büyükelçiliğidir. Kentteki Levanten kültürüne ilişkin olarak tarihsel bir geçmişe sahip olan bu yapının korunamamış olması Seydiköy’ün geçmişinin hatırlanmasındaki kayıplardan biridir. (A.K. Öz ve Barış Gür)Bu arsa yaklaşık 40 dönümdür. 2014 yılında bir vakıf okul yapmak için burayı sahiplenmek istemiştir. Mahkemede bilirkişi olarak ifade veren E.Ç buranın Edmondi ve Margarite Hochpied ailesine ait olduğunu, burada 1989-1994 yılı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur döneminde imar planına “Müze” şerhi konulduğu belirtilerek kurtarılmıştır. Fakat günümüze kadar maalesef hiçbir işlem yapılmamıştır.(Tapu kayıtları elimdedir.)

A.Kasım Öz ve Barış Gür Hochpied’in eski eser düşkünü olduğunu araştırmalarında bahseder. Hochpied’ler eski eser koleksiyoncusudur. Bu bilgiler doğru olmalıdır.1704 yılında botanikçi W. Sherard ile birlikte Aydın-Karacasu yakınlarındaki Afrodisyas’ı gezdikten sonra, Seferihisar’daki Teos ören yerini ziyaret ettiklerini Seferihisar Belediyesi Teos Kazı evinde bir sunumda dinlemiştim. Hochpied’in evinin içinde büyük bir koleksiyonu olduğu Seydiköylü eski Yunanlıların anılarında geçmektedir. Hochpied ailesine ait evin bahçesinde 1900 yılı başlarında eski eserler zaten açıkta teşhir edilmektedir.

Arundell’in “Seydiköy’de eski eser yalnızca bununla sınırlı değildi. Bunun dışında kilise bahçesinde üzerinde okunamaz bir yazı bulunan bir lahdin çeşme teknesi olarak kullanıldığını görmüş, ayrıca yine kilisenin bahçesinde birkaç Yunanca yazıtı, çeşitli sütun başlığı parçalarını gözlemleme imkanını bulmuştur.”(Arundell 1828. S.12)

Kilisenin Kafelani Meydanına bakan kısmında Seydiköy ve çevresinde bulunan arkeolojik eserlerin teşhir edildiği bir müzeden araştırmacı Nikoy Kararas ve  Seydiköy’den 1922’de göçen Seydiköylü Yunanlılardan Maritsa  Saritziotou Spyrou’da bahseder. Bu eserleri bizim götürmemiz mümkün değildi, bu eserler o yıllarda İzmir’e taşınmış olmalı demişlerdi.

Arundell’e göre “bahçede görmüş olduğu eski eserlerin Seydiköy ya da yakınlarında bir antik kentin bulunduğunun kanıtı niteliği taşımaktadır. Buna karşın Seydiköy ve çevresinde gerçekleştirilen yüzey araştırmaları kentin şehirleşmesi sürecinde büyük bir gelişim ve dönüşüme uğradığını ortaya koymaktadır. Konuya ilişkin olarak Seydiköy’de bir zamanlar antik kalıntılar bulunduğunu içeren bilgiler farklı seyyahlar tarafından da dile getirilmektedir.”

Anadolu da seyahatler yapan Walpole, Yunanca yazıtlı bir mermerin İzmir’in güneyindeki Seydiköy’de (Sedgikeui)bulunduğunu, belirtmektedir.(Walpole 1820, 1) Mermer yazıtın içeriğine bakıldığında Attalos’un(MÖ 220 Pergamon ‘günümüzde Bergama’ MÖ 138 Pergamon, Krallığı kralı olarak MÖ 160–MÖ 138 yılları arasında hüküm sürmüştür. Pergamon Krallarından olan, Attalos Hanedanının beşinci üyesi Κral I. Attalos ile Kraliçe Apollonis'in oğlu, II. Eumenes'in kardeşidir.) koruması altındaki Hellespontos(Çanakkale boğazı) ve Ionia kıyılarındaki aktör ve müzisyen topluluklarının birliğine ilişkindir. Bir flütçü olan Zotichos’un oğlu Pergamonlu Krato’nun onurlandırıldığı yazıtta, müzisyenin mesleğine ilişkin bilgiler verilmektedir. (Walpole, 1820. 7)Söz konusu bilgiler 12 Ion kentinden biri olan Smyrna’nın güney kesiminde de antik çağda etkinliklerin sürdürülmekte olduğunu göstermektedir.” Bu bilgilerden flütçü Krato’nun bölgenin güneyindeki dönemin meşhur sanatçı topluluğu Lebedos Sanatçılarıyla(Gümüldür-Ürkmez arasında bir Ion yerleşimi) ilişki olabileceği burada akla gelmektedir.

Seydiköy’ün kuzeyine doğru, 1.5 mil uzaklıkta bulunan küçük bir akarsu ile değirmenin varlığından söz eden Arundell(dedemle 1955’li yıllarda buğday öğütmek için Kısık’taki değirmene at arabasıyla gidişimize aklıma getirmiştir)değirmenin yanında antik duvar kalıntılarının izleriyle karşılaşmıştır. Muhtemelen değirmen, bir antik kalıntı üzerine inşa edilmiş ya da belki de değirmenin inşasında eski taşlar devşirme malzeme olarak kullanılmıştır. Hemen yukarısında ki alan ise Türk Mezarlığı olarak kullanılmakla birlikte burasının da antik kalıntılar barındırdığına vurgu yapmaktadır.(Arundell. 1828. 13)  

“Burada iki adet yazıt buldum. Bunlardan biri Hyrcania kenti tarafından İmparator Gallus ve Volusiainus’a ithaf edilmiş olan sütun parçasıydı”

Söz konusu arkeolojik kanıtlar yoluyla Arundell, Hyrcania kentinin Seydiköy yakınlarında olabileceğini belirtmekle birlikte Albay Leake, bu yoruma ilişkin notunda söz konusu kentin Thyatira’dan fazla uzakta bulunamayacağını, Seydiköy’deki yazıt içeren mermerlerin ise Smyrna’dan getirilmiş olabileceğini vurgulamaktadır.(Arundell. 1828. 13)

Seyyahların aktarmış olduğu bilgilerin yanı sıra ele geçmiş olan farklı buluntular Seydiköy’ün arkeolojik zenginliği ile ilgili olarak fikir vermektedir. Bunlardan biri İzmir-Ephesos yolunun tamiri için yapılan Vespasianus dönemine tarihlenen iki adet kilometre taşıdır. Söz konusu taşlar Seydiköy yakınlarında bulunmuştur. (Magie 1950.795) Seydiköy’de bulunan mil taşlarının yanı sıra Metropolis’ten Belevi ve Ahmetli köyü yakınlarındaki mil taşlarının varlığı Ephesos ile Smyrna arasındaki antik yolun güzergahını ve uzunluğunu göstermekle birlikte (Tuna.1988. 304) Seydiköy’ün de antik çağlarda iki önemli kent arasındaki ticaret yolu üzerinde yer aldığını göstermektedir.

Yaklaşık 10 yıl önce Gaziemir’de yapılan Seydiköy araştırmaları ve tarihte Seydiköy panelinde 9 Eylül Üniversitesi asistanlarından (Seydiköy üzerine 3 asistan bir kitap yayınlamışlardı),Seydiköy’de Türk dönemi öncesi yaşam ve yerleşim yoktur. Aksini söylediğimde bu konuda bilgi yoktur demişti. Bu bilgileri bize sunan değerli araştırmacılara bir Seydiköylü olarak teşekkürü borç bilirim.

Henüz Yorum Yapılmamış. İlk Yorumu Siz Yapmak İstermisiniz ?


Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
26/04/2024 , 10:14:08
AKTÜEL
25/04/2024 , 10:43:09
GAZİEMİR
24/04/2024 , 18:56:48
GAZİEMİR
24/04/2024 , 11:43:42
YAŞAM / MAGAZİN
23/04/2024 , 13:37:14
AKTÜEL
23/04/2024 , 13:32:29
GAZİEMİR
 
Köşe Yazarları
Köşe Yazarları
Editörün Seçtikleri
Gaziemir'den Tüm Dünyaya Yerel Haberler. Bizi Aşağıdaki Sosyal Medya Hesaplarından Takip Edebilirsiniz.
Bizi Takip Edin