Uygulamadaki ana figürdür futbolcu.

Her ülkenin kendi toplum yapısına ve kültürüne uygun geçerli bir yaşam şekli vardır. Zaten bu farklılıklar aynı zamanda dünyanın en önemli zenginliğidir. Yaşam içindeki bu tepki farklılığına ‘kültür’, bu farklılığın futbola ve spora yansımasına da ‘ekol’ deriz. ‘Ekol’ dediğimiz kendine ait olan ve kültüre uygun oyun karakteri ortaya çıkarmaktadır. Bunların hepsi; ‘küresel’ oyun olan futbolun bütününü bozmadan ve bu farklılıkları sahaya yansıtma becerisi futbolcuların üzerindeki sorumluluklardır.

Futbolcunun antrenörden ayrı bir rol modeli olma özelliğinin dayanağı; antrenörlere göre daha büyük bir kesime hitap etmesinden kaynaklanmaktadır. Antrenörün eleştirel algılanması fazlasıyla ‘bilgi’ ile gerçekleşir. Futbolcuya bakış ise, duygusallık ve beklentilerin büyüklüğü ile oluşan ve bilgiye gerek duyulmayan bir algı ile sağlanır. Takım taraftarlarının yaşamı içindeki mutluluktan aldıkları payın büyüklüğü, taraftarın tutkusuyla beraber, futbolcunun ayaklarına bağlıdır. İyi oynamak, gol atmak, gol yedirmemek, galip gelmek, şampiyon olmak bunların uygulayıcısı olan futbolcuların başarıya dönük sorumlulukları ve misyonları çok büyüktür.

Tabii ki futbolcuların bu yükü, yani sorumluluk ve misyonu taşıyacak yapıda olması gerekir. Aksi durumda, sürenin kısa olmasıyla birlikte, beklentilerin değişmesi ve mesleki beklentilerin azalması ile sona doğru gelinmesi kaçınılmaz olur.

***

Tüm bunların geldiği nokta; futbolcunun mesleki uygulamalarının kalıcılığı ve bunun uzun süreli olmasını sağlayacağı mesleki donanımlarının zenginliği ile bunu kullanabilme becerisidir. ‘Küresel’ oyun olan futbolun ana figürlerinden biri olan futbolcular dünya vatandaşı olmak zorundadır. O zaman futboldaki gelişmelerden kendi payına düşeni alabilir. Bu tabi ki sadece beklemekle olmaz, bu değişime ayak uyduracak ve onu yakalayabilecek irade ve bilgiye sahip de olması gerekir.

En önemlisi, futbolcuların ne olduğunun ve kimlere hitap ettiği ile ondan beklentilerin ne kadar büyük olduğunun farkında olma zorunluluğudur. Büyük bir camiada, bir grubun parçası olduğunu ve ‘kurumsal’ anlayış içindeki görevlerinin bilinci ile yeteneklerini sahaya sunması, onun istikrarı yakalamasına ve başarısının da aynı zamanda takımının başarısını sürdürebilir kılar.

Futbol alt gelirli ailelerin bir kurtuluş reçetesi olarak önlerine koydukları çıkış yollarının başındadır. Çoğu aile, eğitime karşı tercih edebilecekleri bir değer olarak futbolu görmektedirler.

Çok büyük bir futbolcu kitlesinin başarı şansının olamadığı bu sistem içinde, ciddi kazanç sağlayan futbolcu kitlesi toplamın %10 kadarını oluşturmaktadır. Diğer kalanlar ise hayat mücadelesine farklı bir şekilde devam etmek zorunda kalmaktadırlar.

Sosyolojik olarak hem dikey hem de yatay hareketliliğin her an değişebilecek koşulları içeren futbolda, kişisel statülerin değişkenliği de o derece çabuk olmaktadır. Her iki grup içinde demografiye (nüfusun dinamik yapısı) bağlı bir değişkenlikle beraber yaşamlarında çıkış ve inişler yaşanmaktadır.

Günümüzde spor, kitle iletişim araçlarının da etkisiyle, kapitalist sistem içinde alınır satılır bir meta haline getirilirken, milyonlarca paranın harcandığı ve milyonlarca kişinin çalıştığı bir endüstri ve bilimin araştırma yaptığı bir alana dönüşmüştür.

***

İlginin duygusal büyüklüğü ve parasal girdilerin ve ödüllerin büyüklüğü neticesinde, özellikle gençler arasında futbolculuk gözde bir meslek haline gelmiştir. Futbolun, toplumda orta ve alt tabaka tarafından talep edilen bir kurtuluş alanı olarak görülmesi, toplumun büyük bir bölümünün ona ilgi göstermesine ve futbolun popüler hale gelmesine neden olmaktadır.

Orta ve alt tabakanın yoğun bir şekilde katıldığı futbolda profesyonelleşme artmaktadır. Haliyle, futbol sağlıklı yaşam ve eğlence amacından ziyade, para ve statü amacıyla yapılan mesleki bir faaliyete dönüşmüştür.

***

Sadece para kazanmak ve yaşam kalitesinin para kazanmaktan ibaret olmadığı artık çok net bir şekilde toplumda karşılığı bulunmaktadır. Aynı gelişimin sosyal alandaki beklentilere de cevap vermesi mümkün gözükmemektedir. Bunun en temel sebebi; mesleki etkiden ziyade, onun sağladığı maddi getiri üzerine bir yaşam dizayn etmek ve aynı zamanda eğitim sürecinin dışına çıkarak gelişim sürecinin tesadüflere bırakılması anlamına gelmektedir. Eksik olan eğitim donanımları sayesinde, sadece dış etkenleri ne kadar algılayabiliyorsa o kadar tepki veren ve bir o kadarda boşlukları olan bireye dönüşmesidir.

Boşlukları doldurmadaki en etkili kurgu; toplumda geçerli olan duygusal tepkimelere maruz kalmasıdır. Biz de geçerli olan en önemli dayanak; milliyetçi ve muhafazakâr kıstasların içine sığınmaktır. Bu aynı zamanda gelişimi sınırlayan tehlikedir. Çünkü, her ikisi de grup psikolojisi ile empoze edilen ve temel bilgilerden ziyade duygusal tepkimelere ihtiyaç duyulan unsurlardır.

Bu nokta, bizdeki futbolcuyu ‘küresel’ oyunun dışına çıkararak ‘yöresel’ bir figür haline getirir ki; artık dünyaya entegre olabilme şansı yoktur. Süreç içinde, artık içe kapanık oyun halini alan futbol hem yabancı oyuncuları hem de yabancı teknik insanları bile kabul etmede zorlanacak bir duruma gelir. Bu da futbolcuları beklentileri karşılamak için otoriteye itaate iter. Tabii ki bunun belirlenmesi kişisel anlamdaki donanımlar kadar, içinde yaşamış olduğu toplumun etkisi ile de doğru orantılıdır.

Diğer yansıması; bu duygusal tepkimeleri kullanan ve bilgi eksikliğine rağmen kendine çalışma alanı bulan antrenörlerin, sürecin davam etmesini isteyerek ve bu süreci koruyarak futbolcuların bu tepkimelerini cevap vermesinden dolayı çalışma şansını yakalamalarıdır ki bu futbolu artık araçsallaştıran bir argüman haline getirir.

Gelişmiş ülkelerde kazanılan statülerin karşılığı her zaman bulmak mümkündür. Sosyal farklılıklardaki çıpa, ‘entelektüel’ yapı ile çok rahat kapatılacak bireysel ve toplumsal etkileri beraberinde taşır. Bu bir zenginliktir ve ülkeler aynı zenginlikleri sahada da yaşayabilmektedirler. Sürdürebilir başarıyı ve istikrarı yakalamak ancak sosyal değişimlere uyum ile çelişkiler çok çabuk izole edilerek sorunlar bertaraf edilmesiyle sağlanır. Sahip olunan doğru donanımlar bunun güvencesidir.

Futbol oyununun tekniğe dayalı, taktiksel zenginliklerle dolu bir oyun olduğunu düşündüğümüzde… Futbolcuların yeteneklerini doğru kullanma yanında, sahanın bölgesel oyunu içinde, grup ve takım oyunundaki dizaynın top takımdayken ve top rakipteyken durumuna göre daha önceden çalışılmış taktiksel bütünlüğe yüzde yüz uyum sağlaması gerekmektedir. Bunun yanında, saliselik pozisyonlar içinde farklı karar verme ve karar değiştirme sorumluluğunu takım taktiğine katkı sağlayacak ve takım yararına kullanma iradesini de göstermek zorundadır. Tüm bu mesleki uygulamaları yerine getirirken, bilişsel donanımlarını kullanmadan, sadece sahip olduğu yeteneklerin futbolcuyu bir yerlere getirmesi kısa süreli olur ama, istikrar ve başarıyı sürekli kılması mümkün olamaz. Bilişsel donanımın olmaması oyunun içinde kalma süresini kısaltacağı gibi üst düzey oyun kurgusu içinde aranan oyuncu olmayı da bertaraf eder.

Bizim futbolcuların tıkandığı noktalar buralardır.

***

Küresel oyun içinde kalma becerisini gösteren oyuncularımızın direnmeleri ve var olmaya çalışmalarındaki sıkıntılar duygusal tepkimelerin yoğunluğundan kaynaklıdır. Bilişsel olarak mesleki bilgi ve kültürel kodlara sahip olunmaması ve donanım eksikliği, olumsuz tepkileri ve her an çatışma ortamı yaratacak koşulları içinde saklamaktadır.

Sahadaki oynanan oyun içindeki agresif tutumun dayanağı bilişsel dayanaktan yoksun duygusal tepkimelerdir.

Küresel oyun içindeki geçerli olan kurgu: Yeteneklerini doğru kullanmayı sağlayacak ve oyunu yorumlayarak oynayacak bilgi düzeyinde olma zorunluluğudur. Aksi, esnaf yapıdaki yöneticilerin ve menajerlerin piyonu olmaktan başka bir işe yaramaz.