16 Nisan 2024 Salı
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Futbolcu...

Atilla Özalp

Atilla Özalp

Gazete Yazarı

A+ A-

İlk karşılaştığımızda 5-6 yaşlarındaydım... Nedendir bilinmez ama (ya da ben öyle sanıyordum) onunla aramızdaki bağlılık diğer yaşıtlarımdan daha özel gibiydi. Uyurken yanıbaşımda, uyandığımda ise ayaklarımın dibinde hiçkimseye gereksinim duymadan uyku vaktine kadar oynar dururdum... Okullu olduğumda ise onunla aramdaki ilişkiyi farkeden benden 4-5 yaş büyüklerin davetiyle mahalle maçlarında boy göstermeye başladım... 12 yaşındaydım ve benden üç-dört yaş büyüklerle beraber mahalle maçlarında oynayıp, Ankaragücü formasını düşlerken İstanbul’a taşındık. Eşyalarımızın taşındığı nakliye arabasının ön koltuğunda otururken yol boyunca gizli gizli ağladım... Ankara’da masal gibi geçen çocukluğumu bırakıp bir bilinmeze doğru yola çıkmıştım...
Ankara’nın Kuğulu parkı, Tunalı Hilmi caddesi ve Kavaklıdere’nin güzel yeni binalarıyla bürokrat ailelerinin çocuklarından sonra taşındığımız Erenköy bahçeli evleri ve ay sonunu güç bela getiren ailelerin çocuklarıyla büyük bir köy gibi gelmişti bana... Evimizin yanı ve etrafındaki çok sayıda arsada futbol oynayan bir sürü çocuk vardı. Bu da benim onların arasına katılıp kabul görmem demekti... Ben de oynayabilirmiyim diye sorduğumda önce küçümser gibi baktılar sonra aralarına aldılar ve maç bittiğinde ise o bir numaralı dostum olan top sayesinde hemen kanka oldular... Top bu yabana atmayın hangi yaşta nerede olursa olsun güç verir... Kimi zaman bir diktatörün elinde ülkeyi yönetmek için kullanılırken kimi zamanda bir çocuğun kendini ispatlamasina da araç olur. Benim için futbol böyleydi yaşama tutunma sevincimdi...
Her gün okulun bahçesinde mahalledeki arsada tüm boş vaktimizde top peşinde koşturup Erenköy’ün ağaçlarınin verdiği meyvelerden beslenirdik... Haftasonları ise yakınlarda ve uzaklarda ne kadar futbol sevdalısı varsa aynı lig statüsünde olduğu gibi iddialı maçlar yapardık. Oynadığımız bu maçlar futbolun alt yapı eğitimini aldığımız yerlermiş ve iyi ki de öyle olmuş yıllar sonra farkettim... Profesyonel futbolculuğu bırakalı yirmi sene oldu. Ve bu yirmi sene boyunca dünya kadar futbolcu eskisi antrenör oldu. Ve ne yazık ki futbolu bıraktığım bu yirmi yılda ülke de her alanda değişim yaşanırken futbolda alt yapilardan yirmi tane yıldız futbolcu çıkaramadığımız gibi futbolumuz da yerlerde süründü..