Osmanlı'nın son dönemi, Cumhuriyetin ilk yılları...
İzmir'de öyle bir ekonomik canlılık var ki; her hafta New York'a bir gemi kalkıyor.
Kentte 50'ye yakın ülkenin konsolosluğu var.
İzmir'in o dönemdeki ihtişamını belki de en iyi şu söz anlatıyor...
"İstanbul yıkılırsa, İzmir onu yeniden inşa edebilir; ama İzmir yıkılırsa, İstanbul yeni bir İzmir inşa edemez..."
Bundan aşağı yukarı 100 yıl önce İzmir işte bu kadar önemli bir kent...
Mustafa Kemal'in İktisat Kongresini burada toplaması bir tesadüf değil.
Sonra ne oluyorsa oluyor, Türkiye'de özel teşebbüsün en yoğun olduğu kent içine kapanıyor.
Büyük sanayi kuruluşları birer ikişer ayrılıyor İzmir'den.
Varlıklı aileler yatırım yapmak yerine sıfır riskli gayrimenkule yöneliyor...
İzmir'in yıldızı yavaş yavaş sönüyor...
Yine de Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ekonomik canlılık kenti 1990'lara kadar taşıyor...
O tarihten itibaren ise İzmir için deniz bitiyor.
Kayseri, Konya, Gaziantep, Bursa...
Anadolu kaplanları hızla sanayileşerek İzmir'i yakalıyor, hatta geçiyor...
İzmir ise son 25 yılı bir kimlik arayışıyla geçiriyor...
Sanayi kenti mi olalım, yoksa turizm mi?
Ya da kongre ve fuarlar kenti mi?
Oysa İzmir'in tarihinde cevabını çoktan bulmuş bir soru bu...
İzmir Ticaret Odası'nın dün gazetelerde yayınlanan ilanını hatırlamakta fayda var...
Mustafa Kemal Atatürk, İzmir İktisat Kongresi'nde yerli malı haftası düzenleterek kentte fuarcılığın temellerini attı...
Behçet Uz, Kültürpark'ı inşa ederek İzmir'de fuarcılığa yeni bir çehre kazandırdı...
Ahmet Piriştina "İzmir fuarlar ve kongreler şehri olmalıdır" diyerek hedefi gösterdi...
Ve Aziz Kocaoğlu...
Türkiye'de fuarcılığın başladığı kente gecikmeli de olsa modern bir fuar alanı kazandırdı.
Kendisi için olduğu kadar İzmir için de büyük bir adım attı...
Her ne kadar bu kentin en köklü ve büyük gazetesi olan Yeni Asır'ı açılışa davet etme nezaketini göstermese de...
Militanlarına devletin valisini yuhalatsa da...
Parasını cebinden çıkarıp vermediği halde "Fuarı kendi öz kaynaklarımla yaptım" gibi gereksiz bir böbürlenme içine girse de...
Bu kente önemli bir hizmet yaptı...
Kayıkçı kavgaları, siyasi atışmalar, belediye başkanlıkları hep gelip geçici...
Ama bu fuar kompleksi kalıcı...
İzmir'i ve giderek bir panayıra dönüşen fuarı eski parlak günlerine kavuşturacak büyük bir yatırım...
ABD ve SSCB'nin uzay teknolojilerini sergilediği, dev otomobil firmalarının katılmak için birbirleriyle rekabet ettiği, Türk sanayisinin kendisini dünya pazarlarına tanıttığı İEF'ye çok ihtiyacı var İzmir'in.
Kentin geleceği tartışmasız fuarlar ve kongre turizminde...
Yerel yönetim ve merkez hükümet, hiç vakit geçirmeden İzmir'i fuarcılığın yanı sıra kongre turizminde de öne çıkaracak bir planlama yapmalı.
2014'te uluslararası nitelikte tam 125 kongreye ev sahipliği yapan İstanbul bu konuda çok mesafe aldı.
Şu anda dünyanın en iyi 10 kongre şehrinden biri olarak gösteriliyor.
Sadece geçen yıl kongreler için İstanbul'a 55 bin yabancı konuk gelmiş...
Kongre turizminin kent ekonomisine katkısı 138 milyon doları aşmış...
Bu büyük pastadan İzmir de hakkını muhakkak almalı...
Yeni fuar alanı İzmir'e ve Türkiye'ye hayırlı, uğurlu olsun...