Frankenstein’a âşık olmak...

A -
A +

Ligi, ligin bütün problemlerini unutturan ve halının altına attıran veya derin dondurucuda saklayıp sonradan ortaya çıkarmamıza sebep olan etkisini görmezden gelerek hâlâ daha benim için en büyük problem olarak görünen ‘millî formanın asaleti’ konusuna ve onu emanet ettiğimiz insanların bizimle dalga geçmesine takıntımı sürdürüyorum...

Doktor Jekyll’dir...
Arada da Mr Hyde olur...
Sağdan soldan insan parçaları toplar ve bunları birleştirip bir insan yapmaya çalışır...
Kol başka yerden, bacaklar alakasız birinden...
İç organları hiç sormayın...
Ortaya çıkan şey çirkin bir canavara benzer ve sarsak sarsak dolaşır, sağa sola saldırır ve aklını bir türlü doğru biçimde kullanamaz...
Sonra bir ara yengeye âşık olur...
Onu koruyacağım diye önüne gelenin ümüğünü sıkar...
Ne alakası var demeyin, son millî durum bana biraz bu hayal ürünü ama hâlâ daha versiyonları devam eden hikâyeyi hatırlatıyor...
Hollanda’dan birisi, Almanya ikinci liginden birisiyle bir araya gelip Alanya’da oynayan bir Türk çocuğu ile paslaşıyor ve Kayserispor’un genç bir oyuncusu ile Bursaspor’un bir başka genç oyuncusu kanatları savunup oradan hücumlar deniyor...
Toplama kollar bacaklar birleştiriliyor ve hiç hesapta olmayan birinin beyni takılarak onun komutasına bırakılıyor...
Durum sarsak sarsak yürümeye kadar gidiyor…
Ve biz bu canavarlaşan yaratığı çok seviyoruz...
Acı çekmekten hoşlanıyoruz desem, arabesk aşkımızla orantılandığında doğru çıkar…
Bir umut besliyoruz desem toplama organlarla bir insan çıkarıyoruz ortaya ve undan gelecek bekliyoruz…
O da ne Dr. Jekyll bırakıyor ortada, ne de Mr. Hyde...
Oysa bütün ilgimizi yeni doğmuş bir bebeğe yöneltsek, onun serpilip büyümesi ve güçlenmesi için sabretsek aslan gibi bir millî takımımız olacak ama; nerede bizde Belçika’daki, Almanya’daki ve hatta şimdilerin İngiltere’sindeki sabır...
Biz ‘belki Frankenstein’ın da iyi bir kalbi ve belki de yeteneği vardır’ diye debelenip durmaya devam edeceğiz…

 

Palyatif çözümler…
‘Biz Türkler cep telefonunu keşfetmedik belki ama çaldırıp kapatarak ücretsiz iletişimi bulduk’ cümlesi de bizim için bir hayata bakış anlamı taşıyabilir…
Teoriyi sevmeyiz…
Pratiklerle yetiniriz...
Deneme-yanılma metotlarını pek severiz…
Çalıştay toplayıp kimseyi dinlemeden bildiğimizi okumaya devam ederiz...
Borçlanıp, açılıp sere serpe; borcumuzu silmeleri için veya vergi affı diyerek kapıları aşındırırız…
Bizim sorunumuz kravatlı ve takım elbiseli adamlarda yatıyor, eşofmanlı ve kramponlu insanlarda değil…

Sosyal medya gücü...
‘Hafızı görelim, boş geçmeyelim’ diye akşamüstleri bizim sokağın köşesinde oturup tambur çalan bir kör adam vardı...
Onu hatırladım bu alıntıyı okuduktan sonra...
Buyurun siz de farkına varın...
Gelirlerinde %21’lik bir artış sağlayan Manchester City, bunu sosyal medya deneyimine bağlıyor. YouTube’da 1 milyon aboneye ulaşan ilk Premier Lig kulübü olan City bu büyümeyi maç özetlerine değil, viral videolara borçlu. Sıcak gündemi yakından takip etmeleri sayesinde Facebook, YouTube, Twitter ve kulübün resmî sitesi, geçen yıla oranla %119’luk bir büyüme göstermiş.
Hadi şimdi dağılabilirsiniz...

POST-İT

Öyle bir algı oluşturuldu ki; sanki Beşiktaş Kulübü, hocasını kaptırmamak için alelacele bir sözleşme hazırlatıp imzalatmış ve 2019 Mayıs’ına kadar olan resmî sözleşmenin belgesini Federasyon’a göndermiş gibi...
Oysa Beşiktaş Kulübü 2 Ağustos tarihinde bir önceki sözleşmeyi feshettiğini ve yine uzatılmış sözleşmeyi Federasyon’a göndermiş...
Haberi yaparken bir telefon etmek, birinden bilgi rica etmek, bilgiyi teyit etmek bu kadar mı zor?..
Ayaküstü habercilik artık ‘fast-food’ haberlerin servisine dönüştü...

S-ÖZ: Hiçbir zaman “bütün güveninizi” karşınızdakine vermeyin! Silah olarak kullanır. Mertse sizi korur, Namertse çevirir sizi vurur...
Veee…
Unutmayın ki; güven tek kullanımlıktır...
Bir insana tamamen güvendiğinizde, iki sonuçtan birini elde edeceğiniz kesindir. Ya hayat boyu bir dost, ya da hayat boyu bir ders...

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.