22 Haziran 2017 00:14

'Bir milyon Filistinli İsrail hapishanelerinden geçti'

Junge Welt gazetesinden Simon Zeise, Filistin'in eski Toplum Bakanı Macide el Masri ile söyleşti.

Paylaş

Macide el Masri 2013 yılına kadar Filistin Özerk Yönetimi’nde Toplum Bakanı’ydı ve işgal bölgelerindeki İsrail mallarının boykot kampanyasının örgütleyicilerinden birisi. Almanya’da yayınlanan Junge Welt gazetesinden Simon Zeise, el Masri ile söyleşti. 

Mayıs sonunda binlerce Filistinli tutsak İsrail hapishanelerinde açlık grevini sonlandırdı. Tutsaklar ne istiyorlardı?

Açlık grevinin çağrısı, tutuklu bulunan el Fetih örgütü ve II. İntifada’nın önderi Mervan Barguti tarafından yapıldı. Kısa süre içinde farklı örgütlerden -ki İslamcı örgütler de katıldı- politik tutsaklar da katıldı. Açlık grevine yaklaşık 1800 tutsak katıldı. Hapishanelerdeki kötü koşullara yönelikti. İsrail devleti son zamanlarda tutsaklara karşı cezai yaptırımlarını yoğunlaştırdı. Ziyaret saatlerini kısıtladılar, telefon etmeyi yasakladılar. Beş yüzün üzerinde insan idari nedenlerden dolayı cezalandırıldı ve bunlar hiçbir dava açılmadan altı ay tutuklu kalabilecekler. Politik tutsaklar, Cenevre Antlaşması’nda geçerli olan uluslararası haklardan yoksun bırakılıyorlar. Bir çok kadın tutsağın da bulunduğu tutsaklara, tıbbi yardım verilmiyor. 

Açlık grevine neden bu kadar çok tutsak katıldı?

Eskiden bireysel açlık grevileri yapıyorlardı. Ama bu kez bütün ulus bunun için seferber oldu. Sadece tek tek sosyal haklar için mücadele edilmedi. Politik bir boyutu da vardı. 1948 yılından beri yaklaşık bir milyon Filistinli İsrail hapishanelerinden geçti. Tutsaklar, barış hareketinin bir parçasıdır. Tutsaklar kendilerini, yeniden komuoyuna duyurdular. İsrail, onları geçmişte terörist ya da siyasi olmayan tutsaklar olarak tanımladı.  

Elli yıldan beri İsrail, Filistinliler üzerinde hakimiyetini sürdürüyor. Filistin-İsrail görüşmelerinde başmüzakereci olarak görev yapan Saeb Erekat, haziran ayının başında Financial Times’a, Filistinlilerin günlük yaşamının devamlı bir gözetim ve cezalandırma altında olduğunu söyledi. Filistinliler hangi ölçüde buna maruz kalıyorlar?

Politik tutsakların özel bir tutsaklık durumu olduğu söylenebilir ama bütün Filistinliler büyük bir hapishanede bulunuyorlar. Hiçbir Filistinli, İsrail yönetiminin izni olmaksızın Filistin’de yaşadığı bölgeyi terk edemiyor. İnsanlar İsrail’in kurduğu kontrol noktalarında kontrol ediliyorlar. Hatta bu Özerk Bölge Yönetimi Başbakanı Mahmud Abbas için de geçerli. Birbirinden izole edilmiş farklı Filistin bölgeleri arasında bir ilişki, bir toprak bütünlüğü bulunmuyor. Gazze kıyısı denizden, karadan, havadan dünya ile ilişkisi kesilmiş durumda. 

Kudüs’teki Filistinlilerin durumu ne durumda?

Kudüs’ün kendine ait özel bir statüsü bulunuyor. Batı Şeria’nın geri kalanından izole edilmiş durumda. Batı Şeria’da da Filistinliler farklı şehirler arasında çok zor serbest hareket edebiliyorlar. İsrail, 1967’de Kudüs’ü ilhak etti ve kentte yaşayan Filistinlilere karşı bugüne kadar süren bir etnik temizleme hareketi yaptı. Kudüs’ü diğer Filistin bölgelerinden izole etmek için dört tarafta Yahudi yerleşim yerleri inşa etti. Batı Şeria’dan hiçbir Filistinli, izin olmaksızın Kudüs’e giremiyor. Ki izin almak da çok zor. 

İsrail, Filistinlilerin topraklarını inşaat  yapımı ve yerleşim yerleri nedeniyle işgal ediyor. Bayındırlık ve İskan Bakanı Joav Galant 7 Haziran’da Batı Şeria’da 67 bin evin daha yapılması yönünde bir plan sundu. Bunun ne tür etkileri olacak?

Batı Şeria’da, 1993 Oslo Anlaşması’nda illegal olarak ilan edilen yerleşim yerlerinin sayısı şimdi on katına çıkmış bulunuyor. Apartheit duvarı ile Filistinli köylülerinin topraklarının yüzde 60-62 sine el konuldu. Evler dağlarda inşa ediliyor. Bunun için özel çevre yolları bulunuyor. Batı Şeria’nın suyunu da yerleşim yerlerine sevketmek için kontrol ediyorlar. Tarımımız için önemli Ürdün sınırı boyunca olan topraklar çöle dönüşüyor. Çünkü su yerleşimciler için ayrılıyor. 

Batı Şeria’nın dördüncü büyük bir kenti olan El Halil’e en radikal yerleşimciler taşınıyor. Bunlar, günlük olarak Filistinli çoğunluğa baskı yapıyor. Bu yetmiyormuş gibi İsrail Hükümet’i illegal olan yerleşimcileri -ki yasal yerleşimci yok- İsrail’in izni olmaksızın Filistinlilerin toprakları üzerinde ev yapmalarına yönelik bir karar aldı. 

Bu inşaatların Filistin ekonomisinin üzerinde etkileri nelerdir?

Batı Şeria’daki pazarlar İsrail malları ile dolu. Bugün Filistin ekonomisi, İsrail ekonomisinin  küçük bir parçasını oluşturuyor. İsrail devletinin bir kurumunda çalışmak dışında Filistinlilerin iş bulabileceği bir olanak bulunmuyor. Bu Filistinli işçiler için ek bir külfet. Toprakların büyük bölümü, İsrail’in güvenliği ve yeni yerleşimciler ve yolların inşası amacıyle işgal edilmiş durumda. Bu Filistinli köylülerin yaşamını zorlaştırıyor. 

‘FİLİSTİN’DE DURUM HER AN PATLAMAYA HAZIR BİR BOMBA GİBİ’

  • Bütün Filistinliler büyük bir hapishanedeler. Hiçbir Filistinli, İsrail’in izni olmaksızın yaşadığı bölgeyi terk edemiyor. İnsanlar kontrol noktalarında kontrol ediliyorlar. Bu Mahmud Abbas için de geçerli.

İsrail askeri varlığı ne kadar güçlü?

Öncelikle kontrol noktaları üzerine konuşmamız gerekiyor. Kentler arasında, yollarda sabit kontrol noktaları var ve buralarda vatandaşlar kontrol ediliyor. Askerler orada günlük olarak insanlara hakaret ediyor, aşağılıyor ve küfür ediyorlar. Genç, kadın toplumun bütün kesimleri bundan nasibini alıyor. Özellikle çocuklar bundan daha çok etkileniyorlar. 

Eylül/Ekim 2000 yılında II. İntifada’dan beri yaklaşık on beş bin küçük yaşta çocuk tutuklandı. Bir çok ev yıkıldı. Bu, bütün yaşam üzerinde etkili oldu. Filistin ders kitapları bile İsrailleştirildi. Kentlerin isimleri İbranice. Batı Şeria’da Yahudi yerleşim alanları genişlerken, Filistinliler İsrail’in izni olmadan kendi toprakları üzerinde ev yapamıyorlar. 

2016 da Batı Şeria’da beş bin ev yapılması planlandı. Bu sömürge planı, bir Filistin devletinin oluşumunu engellemek, toprağı kontrol etmek ve engellemek için yapılıyor. Durum her an patlamaya hazır bir bomba gibi.

Açlık grevinin Filistin birleşik direnişinin bir biçimi olduğunu söylediniz. İşgale karşı direnişi güçlendirmek için hangi olanaklar mevcut ve Filistin Özerk Yönetimi’nin bunda rolü nedir?

Bu Filistinlilerin kader sorusu ve temel problemidir. Tutsakların mücadelesi Filistin hareketi için bir zaferdi. İsrail’in yapılan anlaşmaya uyup uymamasından bağımsız olarak bu böyle. 41 gün Filistinli tutsaklar açlık grevi yaptılar. Daha önce tutsaklarla görüşmeyen İsrail görüşme yapmak zorunda kaldı. Bununla dünyaya İsrail’in suçlarına dikkat çektik. Ve bu protestolarda yaralananlar ve şehit düşenler oldu. 

İşgal bölgelerindeki İsrail mallarının boykotu ve Filistinlilerle uluslararası dayanışma çok önemliydi. Biz, Mart 2015’te el Fetih Merkez Komitesi’nin karar altına aldığı hedeflerimizi hayata geçirmeliyiz. Biz artık mücadelemizi bütünüyle başarısız olan başka stratejik görüşmeler üzerine inşa etmeyeceğimizi açıkladık. Bunun yerine mücadelemizi devam eden işgalin faturasını İsrail’e ödetmeye yönelik sivil direniş üzerinde yükseltmek istiyoruz. Mücadelemiz bütün dünyada tanınmalı ve Birleşmiş Milletler üzerinde etkili olmalıdır. Bunun için, ‘Boycott, Divestment and Sanctions’, (Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar) BDS kampanyası önemli bir dayanaktır.

BDS Kampanyası etkisini gösteriyor mu? Boykot, İsrail ekonomisine zarar veriyor mu?

Boykot, işgal edilen topraklar üzerinde uluslararası hukuka dayanıyor. İlk önce böyle bir boykot Güney Afrika’da gerçekleştirildi. İsrail de Güney Afrika gibi ırkçı bir rejim. Güney Afrika’daki ırkçı Apartheit rejimini sona erdirmek için bir çok ülkede liman işçileri gemileri yüklemeyi reddettiler. Bugün İsrail gemileri de aynı şeyi yaşıyor. Bu haklı bir tavırdır da. Çünkü İsrail bütün uluslararası anlaşmaları reddediyor. İsrail devletinin Birleşmiş Milletler tarafından tanınması, Filistinli mültecilerin geri dönme hakkının verilmesine dayanıyor. Geri dönmeyi İsrail büyük oranda reddetti. BM Güvenlik Meclisi’nin 1967 deki kararına göre, İsrail’in Batı Şeria’daki işgalin sona erdirmesini ve barışın tasdik edilmesini söylüyor. Bu karar da İsrail tarafından inkar ediliyor. Bizim talebimiz İsrail mallarının işgal bölgelerinde boykot edilmesine yöneliktir ve uluslararası hukuka dayanıyor. Uluslararası dayanışma ve bir çok İsraillinin boykota katılması ile gurur duyuyoruz. 

‘TRUMP SORUNU GERMEYE ÇALIŞIYOR’

ABD’nin yeni yönetimi hangi rolü oynuyor?

Sorunu çözme isteğindeki eksik olan uluslararası irade İsrail’in Filistin’deki işgalini güçlendirmeyi birlikte getirdi. (ABD Başkanı Donald) Trump, sorunu germeye çalışıyor ve İran’ı suçlamaya uğraşıyor. İsrail’i bu sorundan uzak tutuyor. Bizim mücadelemiz terörizm olarak kötüleniyor. 

Ortadoğu bölünüyor. Biz mesajımızı dünyaya, Avrupa’ya ve Almanya’ya vermeye çalışıyoruz. Eğer Filistin sorunu adaletli bir şekilde çözülmezse Ortadoğu’da da istikrar olmayacak. Filistin toplumundaki bölünmeyi ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. İslamcı ve ulusal özgürlük hareketi arasındaki bölünmeyi de. 

Almanya’da Filistinlilerin bağımsızlığı meselesi anti-semitik olarak karalanıyor. Diğer tarafta örneğin İngiltere İşçi Partisi Başkanı Jeremy Corbyn, Filistinlilerle dayanışacakların açıkça belirtti. Bu farklı tutumlar çalışmalarınızı nasıl etkiliyor?

Mücadelemizin suçlandığını biliyoruz. Özellikle yakın geçmişte. Bununla birlikte dayanışma daha büyük ve daha açık. Bununla gurur duyuyoruz. Biz uluslararası kararlara dayanıyoruz. Örneğin Birleşmiş Milletler’in Filistin’e BM’de bir gözlemci statüsü vermesini  ya da İsrail yerleşimlerini illegal ilan etmesini önemsiyoruz. 

Bu kararlar bizi güçlendiriyor ve dünyada büyük bir dayanışma olduğunu gösteriyor. Biz, dayanışmanın her biçiminin anti-semitik olarak tanımlamasını çocukca görüyoruz. Taleplerimizi açık bir biçimde formüle etmek ve ilişkilerimizi uluslararası kurumlarla ve hareketlerle güçlendirmek görevimiz. 

* Junge Welt Gazetesi’nden Çeviren: Mehmet Salim

ÖNCEKİ HABER

‘Barışmayı başaramazsak eksileceğiz’

SONRAKİ HABER

'Barış yoksa yatırımlar bir işe yaramaz'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa