Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER haklı sosyal mücadelenin şov endüstrisinin malzemesi haline dönüşebildiği ve bu nedenle ciddi ve derin tartışılması gereken konuların kısa sürede tüketilip bitirilebildiği Amerika’da şu anda erkek karşıtı paranoya yaşanıyor.

        1940-50’lerde yaşanan McCharthy döneminde birçok insanın hayatı, komünist oldukları iddiasıyla mahvedilmişti. Şimdi de adeta bir feminist McCarthy’cilik döneminden geçiliyor.

        Sosyal, siyasi hayatın içinde görmeye alışık olduğumuz birçok erkek, bir gün içinde ortadan kayboluveriyor. Adeta bir korku filmi gibi. “Haklarında cinsel taciz iddiaları var” deniyor. Neyin ne zaman olduğu, suçlamayı yapanların doğruyu söyleyip söylemediği bilinmiyor. Bunlar korku ortamı nedeniyle tartışılamıyor bile. Patronlar da mahalle baskısından korktuğu için, yılların emeğini bir günde silip insanı kolaylıkla yok etme kararını alabiliyor.

        Cadı avına dönüşen süreç nedeniyle aslında makul çözüm yolları bulunması mümkün ve gerekli bir insani sorun çılgınlık haline getirildi. Bir insanın özel hayatında davrandığı konusunda kimse kefil olamaz. Hele seks gibi beynin kara noktalarını da harekete geçirebilen konuda kimse bunu yapamaz.

        Cinsellik, insan doğasının fiyordu gibidir. Düzgün olunsun diye bunlar tamamen tıraşlanırsa nasıl fiyortlar olmazsa tabiat sıkıcı hale geliyorsa burada da ortada tekdüze insanlık kalır.

        Açıkçası kamusal alanda düzgün duruşlu, makul erkeklerin özel hayatında neler yaşadıkları bilinemez. Bu kadınlar için de böyledir, ama iki boyutlu fotoğraflara bakarak bile tahrik olabilen, insan vücudunun hemen her uzvundan kendisine bir fetiş yaratabilen erkek beyni için bu daha rahat söylenebilir.

        Ama ben yine de örneğin bir Charlie Rose’un neden bir günde hayatımızdan yok edildiğini, Michael Douglas’ın neden 33 yıl önce yapmış olduğu iddia edilen bir şey için suçlandığını ayrıntısıyla öğrenmek istiyorum. En azından suçlamaların ne olduğunun, kimin suçladığının görülmesinin ve ciddi tartışılmasının, suçlayan ile suçlananın yüzleştirilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

        Yani meseleyi tartışalım ama her erkeğin “Ya bir sonraki kurban ben olursam?” diye korkutulduğu, baskı altında tutulduğu bir ortamda bu rasyonel biçimde yapılamaz, bunu görmemiz lazım.

        CATHERINE DENEUVE

        Bu konuda “Makul olalım” çağrısı yapan Catherine Deneuve’un çıkışını hemen bir kenara atmayalım. Deneuve aslında global feminist hareketin neredeyse el kitabını yazan Simone de Beauvoir’in etkili olduğu kültürel ortamdan gelmektedir.

        Feminizmin Amerikan yorumunda bir ara, “Her cinsel ilişkinin aslında bir tecavüz olduğu ve erkeklerin birer tecavüzcü oldukları” da tartışılmıştı. Ancak bu tartışmaya yol açan feministler aslında şunu diyorlardı: “Erkeğin sadece kendini tatmin amacıyla seks yapması temelde bir tecavüzdür.” Bu, kabul etmek gerekir ki erkeğin ve kadının cinselliğe yaklaşımlarını masaya yatırmak için iyi bir başlangıç cümlesi, iyi bir provokatif düşünceydi. Ama buradan çıkıp tartışmayı derinleştirmek yerine “Tüm erkekler tecavüzcüdür” sonucuna ulaşmak, sosyal mücadelenin show business’e dönüşmesidir.

        Bugün de sosyal hayattan cinsel tacizi silme gibi anlamlı ve önemli bir amaç, Amerika’da yine bu şov merakı nedeniyle anlamsız biçimde bitirilip tüketilme tehlikesini taşıyor. “Uygun an”ı buldu diye bunu kendi PR’ı için kullanan Oprah Winfrey, aslında tartışmayı daha da ucuzlatmıştır. Onun yüzünden bundan sonra konuyu ciddi şekilde tartışmak için sürdürebilecek insanların da “ucuz, fırsatçı” damgası yemesine yol açacak diye korkuyorum.

        MASA ALTINDAN

        Deneuve’ün çıkışının tetiklediği, masa altından bir kadının dizine dokunulması konusu da bir zihinsel provokasyon olarak tartışılıyor. Konuyu bilmeyenlere özetleyeyim: Örneğin işyerlerinde yapılan toplantılarda önemli konumdaki erkeğin, masa altından kadının bacağına dokunmasına karşı çıkılmasını engelleyen “güç hiyerarşisi” baskısından söz ediliyor.

        Bence Deneuve bu sorunu önemsemiyor değil, sadece şunu söylemek istiyor olabilir: Evet böyle bir global sorun olabilir, ama bazen kadının da masa altından erkeğin dizine şöyle bir hafifçe dokunması veya “kazayla” sürtünüyormuş gibi yapması gibi bir durum da var. Bu iki tarafı da görüp sorunu makul tartışalım.

        Bence Amerika’daki bu tavırla aslında hayatın güzelliği olabilecek flörtü tamamen öldürmesine izin vermemek gerekiyor. Flörtte dozun kaçması, insana özgü bir hatadır, polisiye vaka değildir. Özel hayattan dekadansı tamamen silip atma iddiasında olan ama bunun her türlüsünü ticari alanda sonuna kadar pazarlayan Amerika, bu ikiyüzlülüğü nedeniyle bunca ciddi düşünürüne rağmen konuyu korku ortamı nedeniyle maalesef makul şekilde tartışamıyor. Bir Avrupalılık bilincinin bu işe el atma zamanı, ucuzluktan kurtulmak için mutlaka gerekiyordu.

        Diğer Yazılar