Fatsa'da altın madeni sahasının genişletilmesine tepki

Üreticilerin fındık olmadığında kestane satarak hayatını idame ettirdiği Ordu'da altın madenleri, bugüne kadar 1140 dekar kestane ormanı ve 729 dekar tarım arazisini yok etti. Siyanürle maden arama faaliyetlerinin devam etmesiyle, buranın yaşanamayacak bir yer olmasını öngörmek uzmanlık gerektirmiyor. ÇED raporu kabul edilmeden yapılan sondaj çalışmalarından etkilenen su kaynaklarına 'içilmez' raporu verildi bile. Köylüler, işletmenin yaşam alanlarını, üretim alanlarını mahvedip geriye yaşanmaz bir yer bırakıp gitmesini istemiyor.

SULTAN EYLEM KELEŞ /sultaneylemkeles0@gmail.com

Fatsa'nın bir köyündeyiz. Merkeze 50 dakika uzaklıkta olan bir Alevi köyü burası. Köye girdiğimizde bizi, köyün gayriresmi muhtarı Eren Atasoy karşılıyor. Atasoy, buralı ve buranın yerel aktivistlerinden. Ertesi sabah erkenden buluşup maden işletmesinin olduğu yere doğru yola çıkmak üzere sözleşiyoruz. 

Korkunç manzara
Sabah hazırlığımızı tamamlayıp yola çıktığımızda, gün daha ağarmamıştı. Köyü bitirip Karadeniz'in engin dağlarında kilometrelerce yol yürüyoruz. “Buraya girmek yasak değil mi?” diyorum; maden işletmecilerini kastederek, "Onların yaptıkları çok mu yasal?" diye cevap veriyor. Tesise yaklaştığımızı, maden işletmesinden gelen seslerin yakınlığından anlıyorum. Tesisin etrafındaki dört köy, sürekli bu sese maruz kalıyormuş; bunun kendisi bile başlı başına bir işkence diye düşünürken ormanın ortasında her yerin adeta derdest edildiği, talan edildiği korkunç manzarayla karşılaşıyoruz. Bulunduğumuz yer Ordu’nun Fatsa ilçesine bağlı ancak Ünye sınırında yer alıyor. İki ilçe arasında, ‘Aşağı Bahçeler’, ‘Yukarı Bahçeler’ ve ‘Tepeköy’ mahalleleri ortasında yapılan bu siyanürle altın arama faaliyetleri İngiliz ortaklı Altıntepe Madencilik şirketi tarafından yürütülüyor. Şirkete kullandıkları 16 hektarlık arazi yetmemiş olacak ki; şimdi alanı 3 katına çıkarmak istiyorlar. Süresi dolacak olan 5 yıllık maden arama ruhsatlarını da bir 5 yıl daha uzatmak istemeleri de Ordu halkının tepkisini çekiyor.
Eren Atasoy'un aktarımına göre, köylerde yaptıkları bilgilendirme toplantıları sonrası maden arama faaliyeti ciddi bir köylü direnişiyle karşı karşıya gelmiş. 2016'da köylüler çadır direnişi başlatınca, işletmeciler “Bunlar Alevi, eski solcular” diyerek bölgenin mezhep ayrılığını kaşımış ve direnişi yıpratmaya çalışmış; tıpkı Kaz dağları direnişiyle ilgili Kanadalı Alamas Gold'un CEO'sunun eylemleri, “siyasi amaçlı dezenformasyon, çevrecilik altında rahatsızlık vermek isteyen siyasi saldırı” olarak tanımlaması gibi. Bir yıl süren çadır direnişi sonucunda, direnişçilerin çadırları yakılmış ve OHAL'in de etkisiyle, fiili mücadele yerini hukukî mücadeleye bırakmış.

Tarım faciası
Eren Atasoy, hayvanların yaşam alanları ve su kaynaklarının yok edildiğini söylüyor. Bu yüzden de karaca, domuz gibi hayvanlar köye iniyormuş. Hiçbir hayvanın o gürültüde durması mümkün değil zaten. Üretici de bu süreçten, köylülerin birincil derecede geçim kaynağı olan fındıkta küf ve çift doğum, meyvelerin olmadan dökülmesi, verimde düşüklülük gibi sonuçlarla olumsuz etkileniyor. Üreticilerin fındık olmadığında kestane satarak hayatını idame ettirdiği Ordu'da altın madenleri, bugüne kadar 1140 dekar kestane ormanı ve 729 dekar tarım arazisini yok etti. Siyanürle maden arama faaliyetlerinin devam etmesiyle, buranın yaşanamayacak bir yer olmasını öngörmek uzmanlık gerektirmiyor. ÇED raporu kabul edilmeden yapılan sondaj çalışmalarından etkilenen su kaynaklarına 'içilmez' raporu verildi bile. Köylüler, işletmenin yaşam alanlarını, üretim alanlarını mahvedip geriye yaşanmaz bir yer bırakıp gitmesini istemiyor. 
Eren Atasoy, hukuki mücadeleler sonucunda hep red kararları aldıklarını söylüyor çünkü daha önceki yasal düzenlemelerde su kaynaklarını, ormanları ve tarım alanlarını madencilikten koruyan maddelerin değiştirildi. Maden kanunu 2004’te yürürlüğe girdi. Bu kanunun 21. maddesinde, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'ne izin ya da ruhsat olmaksızın arama faaliyeti yapabilme yetkisi tanındı. 
Ünye’deki altın işletmesi çalışma sahasını üç kat daha büyütmek için ÇED süreci başlattı. Şirket hedefine ulaşırsa, mevcut tahribata 2040 dekarlık tarım alanı ile 1900 dekarlık kestane ormanı da eklenecek. Maden arama sahasının genişletilmesiyle birlikte fındık ve kestane üretiminde gelecek beş yılda ürün kaybının maliyeti 17 milyon TL olacak. Gelecek 15 yılda da fındık, kestane balı, kivi ve cevizde yaşanacak potansiyel ürün kaybının maliyeti de 58 milyar TL’yi bulacak. 

Rapor uyarıyor
Karadeniz Doğa ve Çevre Derneği konuya ilişkin bir rapor hazırladı. Rapora göre, maden sahasının genişletilmesinin olası sonuçları şöyle: Siyanür ve ağır metallerin toprakla birlikte polenlere de bulaşması arıcılığa zarar verecek. Maden ocağı tarafından kullanılan atık suların çevreye yayılmasıyla kirlenen Elekçi Irmağı’ndaki kirlilik oranı artacak. maden çıkarma sürecinde gerçekleşecek patlamalar, yer altı sularının yönünün ve dağılımının değişmesine neden olacak. Bölgenin orman ekosistemi bozulacak. Yüksek heyelan riski doğacak. Yerleşim yerleri de yüksek tonajlı taşıma araçlarının yol açacağı sarsıntı nedeniyle zarar görecek. Siyanürün en zararlı hali olan gaz hali, özellikle buharlaşma ile yağmur olarak toprağa yeniden inecek ve farklı yönlere taşınarak etkisi genişleyecek.

Kategoriler

Güncel