Fatma ile Vildan’ın gözleri

A -
A +
İki çocuk. Vildan 12, Fatma 13 yaşında.
İznik Gölü’nde boğuldular.
Yukarıda babalarıyla çektirdikleri fotoğrafları var.
Kız çocukları babalarına düşkündür. Başı örtülü olan Vildan, babası Tarkan Salçın ile birlikte. Diğeri de Fatma ve babası Mustafa Salman.
Gazete haberinde babaları yoktu. İşverenleri Muzaffer Aruk tarafından “Çocuklar serinlesin, eğlensin” diye İznik Gölü kenarına pikniğe götürülmüştü.
Çocuklar…
Fatma ile Vildan bir tekstil atölyesinde çalışıyorlardı.
İki çocuk işçiydi.
Bizim çocuklarımız yaz tatilinin keyfini çıkarırken onlar tekstil atölyesinde ter döküyorlardı.
Vildan ve Fatma, hayatlarına diğer çocuklar gibi bir tatil rengi katmak için, uçarak gitmişlerdi patronlarının düzenlediği pikniğe. Belki de o günün gecesi gözlerine uyku girmemişti mutluluktan.
Bizim çocuklarımız 5-6 yaşından itibaren yüzme kurslarına gidiyor.
Fatma ve Vildan yüzme bilmiyorlardı. Nereden öğrensinler ki?
Çocuk elleriyle iş makinelerinin ve bobinlerin arasında geçmeye başlayan ömürlerinin belki de en güzel günlerinden birini yaşarken kaybetmişlerdi kısacık hayatlarını.
Bundan daha acı ve trajik ne olabilir?
Vildan ve Fatma da çocuktu.
Çocuk işçi çalıştırmak yasak değil mi?
Fatma’nın babası ile konuşamadım. Çünkü kulakları işitmiyor. Kaza geçirmiş ve engelli maaşıyla geçinmeye çalışıyor. Eşi de işsiz. Sorularımın cevaplarını Vildan’ın babası Tarkan Salçın’dan aldım.
“Yoksuluz biz. Bursa’nın Yıldırım ilçesini gördünüz mü? Hepimiz yoksuluz hem de. Doğudan göç edip gelmiştir çoğu buralara. Vildan okul masraflarını ve cep harçlığını çıkarmak için girdi bu işe.”
Kimi suçlayacaksınız? Babayı mı, Vildan’ı mı yoksa atölye sahibi Muzaffer Aruk’u mu?
Evet, çocuk işçi çalıştırmak yasak. Yasalara uymamanın cezası da var.
Peki, Tarkan Salçın ve Vildan ne yapmalı? Baba yoksul, Vildan da yaşıtlarında gördüklerini istiyor doğal olarak.
Tarkan Salçın, İznik Belediyesini mahkemeye vereceğini söylüyor. Göle girmenin tehlikeli ve yasak olduğunu yazan bir tabela var ama çocuklar görmemiş bunu. “Belediye gerekli önlemi almalı, misal tel örgü çekmeliydi” diyor.
Çocukları oraya götüren Muzaffer Aruk da sorumlu. Onu orada gören olmamış. Çocukların başında kimse yokmuş.
Sekiz çocuğun altısı çığlıklar üzerine çevredeki vatandaşlar tarafından kurtarıldı. Ama Vildan ve Fatma yoktu kurtarılanların arasında.
Vildan’ın babası Tarkan Salçın kendini nasıl teselli ediyor biliyor musunuz?
İnsanı daha çok kahredebilecek bir acıyı yaşamadığı için.
“Kadere inanırız biz, Allah’ın takdiridir. Tedbir alınmalıydı ama en azından çocuk istismarı ile karşılaşmadığımız ya da çocuklarımız kaybolmadığı için şükrediyoruz.”
Şu sözler bile Türkiye’de çocukların ne büyük tehlike altında olduğunu kanıtlıyor.
Çocuğu ölen bir baba “Çocuğum istismara uğramadı ya da kaçırılmadı” diye teselli buluyor.
Fatma ile Vildan’ın trajik ölümleri, çocuk işçiler, kaçırılan çocuklar, çocuk istismarları bir dosya olarak yeni Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un önüne konur mu? Konacaktır mutlaka ama o dosyaların üzerine en azından ACİL yazılması gerek. Yoksa bu çocukların fotoğraflardan bize bakan gözleri sormaya devam edecek:
“Biz de çocuktuk, suçumuz ve günahımız neydi?”
 
Çorlu’daki tren kazasının asıl sebebi
 
İki makinist serbest kaldı, sefer sorumlusu üç kişi gözaltındaydı en son alınan bilgiye göre.
Bilirkişi heyetinden İstanbul Gelişim Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Karaşahin ise kazada öne çıkan etkenin bölgenin aldığı aşırı yağış ve buna bağlı dolgu erozyonu olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Karaşahin altı boşalan menfezin 135 yıldır başarıyla hizmet verdiğini ve sağlam olduğunu da belirtti.
Çeşitli demir yolu görevlileriyle konuştum. Yıllarını bu işe vermiş TCDD emekçileri “Allah’a emanet gidiyoruz” diyor.
Ve kazanın asıl sebebini söylüyorlar.
Demiryollarında eskiden “bakım bekçileri” pozisyonunda işçiler çalışırmış. Kaldırılmış bu pozisyon. Tam 7 yıl bakım bekçiliği yapmış bir demir yolu görevlisi anlatıyor bunu.
Tren istasyonlarında bakım bekçileri olur, her gün karşılıklı olarak istasyonlardan yola çıkıp demir yolu rayları üzerinden inceleme yaparak ortada buluşurlar, rayların ve yolun durumuyla ilgili bilgi notlarını, gözlemlerini karşılıklı paylaşırlar, daha sonra da yine aynı yoldan geri dönerlermiş. Yazdıkları raporlar da günlük olarak yetkililere iletilirmiş.
Konuştuğum TCDD elemanı “Eğer bakım bekçiliği kaldırılmasaydı mutlaka onlar menfezdeki bozulmaları rapor edebilirdi” diyor.
Tamam, aşırı yağışla menfez altı boşaldı ama belki de bir bozulma vardı ve bu bilinmiyor. Bilirkişi raporuyla da ortaya çıkmayacak.
Cevaplanması gereken bir konu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.