27 Mayıs 2020 00:55

Ezan provokasyonu

Fotoğraf: DHA

Paylaş

İzmir’de birkaç camide ezan vakti Çav Bella ve Yuh Yuh şarkıları çalındı. Hemen aklıma Fellini’nin Amarcord ve Costa Gavras’ın Z filmleri geldi. O filmlerde de böyle sahneler vardı. İzmir’de olayın yapılış biçimi de beni gençliğime, üniversite yıllarıma götürdü. 1975’e.

Yurtta bizim odada teyp vardı. Otuz metre ötedeki üçüncü yurtta kalan bir arkadaşımızda da radyo. Ders çalışırken radyo dinliyor ama radyoda sevdiği şarkıları bulamamaktan yakınıyordu. Bir ara elinde bakır bir telin rulo olarak sarıldığı ve çeşitli kabloların bulunduğu bir aletle geldi. Bu bir kısa dalga telsiz- radyo idi. Elektrik fakültesinde okuyan bir arkadaş yapmıştı. Aleti bizim teybe bağladık, teypte çaldığımız şarkıları karşı yurttaki odasından arkadaşımızın dinlemesini sağladık. Bir gün aklımıza devrimci yayın yapma fikri geldi. Bir konuşma metni yazdık. Odadaki davudi sesli arkadaşımız İsmail Hakkı’ya okuttuk. İsmail “Sevgili Yoldaşlar, Devrim Radyosu yayınına başlıyor” dedikten sonra, kısa metni okumuş ve bir saate yakın Ruhi Su, Zülfü Livaneli, Aşık İhsani, Aşık Mahsuni şarkıları çalmıştı. Birden yurtlarda millet birbirini arayıp “Devrim Radyosu’ndan söz etmeye başlamıştı. O günlerde sık sık Bahçelievler, Emek vd. semtlerde bazı devrimciler benzer yöntemlerle radyo ve televizyon yayınlarına girip propaganda yapıyorlardı. Korsan yayın duyulur duyulmaz polis ava çıkıyor, yayının yapıldığı yeri tespit etmeye çalışıyordu. Bir saate yakın yayın yapınca ararlarsa kolayca bulabileceklerini düşünerek yayını durdurma kararı verdik. İsmail, “Bugünlük yayını bitiriyoruz, Allaha ısmarladık Yoldaşlar” diyerek yayını kapattı. Rezil olmuştuk. Devrim Radyosu “Allaha ısmarlayarak” yayınını kapatmıştı. Daha sonra sık sık bu kapanışı hatırlayarak güldük. İsmail’in yüzünü kızarttık. Radyomuz sadece bir gün bir saat yayın yapmıştı.

Muhtemelen İzmir olayı da benzer bir şeydi. Tabii, istihbaratçıların profesyonel bir provokasyon eylemi de olabilirdi. Ama, yapılışı radyo telsiz ile yakındaki bir caminin hoparlör sistemine girme şeklindeydi.

Aslında olayın büyütülecek bir tarafı yok. Fakat, AKP iktidarı bunu dine karşı bir saldırı olarak gösterip yoksulluk ve işsizlik nedeniyle hızla kendilerini desteklemekten uzaklaşan dindar insanları etrafında toplamak ve muhaliflere gözdağı vermek için kullandı. Din, ezan, bayrak, şehit vb. sömürü ve baskı düzenlerini gizlemek için hep kullandılar.

Bazen, hamaset edebiyatı etkili oluyor. Ama etkisini kaybettiği zamanlar da oluyor. Yoksulluk, işsizlik, açlık arttıkça insanlar hamasete artık kulak asmıyor. Son zamanlarda camilerden çok yüksek sesle yapılan yayınlar, en koyu dindarları dahi rahatsız etmeye başladı. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar yüksek sesle ve bu kadar yaygın bir alana, bu kadar uzun süre yayın yapılmıyor. Bazı dindarlar, insanları dinden soğutacaksınız diye bu uygulamayı eleştiriyor. Altı ay önce bir İran turuna katılmıştım. On gün boyunca üç kere ezan sesi duydum. Sonradan öğrendiğime göre her camiden ezan okunmuyormuş. Her ilde bir, iki camiden ve kulakları rahatsız etmeyecek seste, çok güzel sesli bir müezzin okuyormuş.

AKP iktidarı bir süredir sanki insanları çatıştırmaya çalışıyor. 12 Eylül öncesi Çorum, Maraş, Malatya vd. illerde darbeci generallerin Alevi-Sünni çatışması çıkarmaya çalıştığı gibi. Onlar darbeyi halkın gözünde haklı kılmak için kontrollü iç çatışmalar yaratmaya çalışıyorlardı.

Türkiye’de kimse dindarlara karşı saygısız bir hareket yapmıyor. Özellikle bundan kaçınıyor. Hatta, bu nedenle din eleştirisi dahi yapılmıyor. Ama AKP iktidarı sürekli “benim dindar kardeşime” diyerek; dindarlara baskı yapılıyormuş, hakaret ediliyormuş, ayrımcı muamele görüyormuş, aşağılanıyorlarmış gibi propaganda yapıyor. Hem de on iki yıllık iktidarlarından sonra, hem de aylardır camilerden yaptıkları yayınlarla her evi bir cami haline getirmişlerken.

Aslında 28 Şubatçılardan hiçbir farkları yok. Farklı cephelerde, aynı yöntemleri kullanıyorlar. Kendilerine yapıldığında bağırıyorlar. Kendileri yaptıklarında, birileri fısıltı ile itiraz etmeğe kalksa yine bağırıyorlar.

İçişleri Bakanı Soylu, İzmir provokasyonunu yapanları yakaladıklarında caminin dibinde ezan dinleteceklerini söyledi. 

Mesele şimdi anlaşıldı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa